Bu yıl düzenlenen "Kutlu Doğum Haftası" etkinlikleri nedeniyle Genelkurmay Başkanlığı 27 Nisan günü saat 23.40'ta resmi internet sitesinde açıklama yapmak zorunda kaldı. Çünkü bu etkinliklerle ulusun birlik ve beraberliğini simgeleyen millî bayramlara alternatif çıkarılmakta, halkın dinî duyguları istismar edilmektedir. Yataklarında olması gereken çağdışı kıyafetler giydirilmiş kız çocuklarının ilahiler okuması, okul müdürlerinin bu programlara katılması, bir okulda kadınlara yönelik dinî söyleşi yapılması gibi birçok eylemle devlete açıkça meydan okunmaktadır.
Genelkurmay Başkanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı yönergelerine aykırı bir şekilde okullarda "Kutlu Doğum" kutlamaları yapıldığını tespit etmiştir. Başta Sağlık ve Turizm bakanlıkları olmak üzere diğer bakanlıkların yönergelerine aykırı şekilde yapılan bütün eylemler de kayıt altına alınmaktadır. Nikfer beldesi de dahil olmak üzere yurdun en ücra köşesinde olup biten her şey dikkatle takip edilmektedir.
Gerici eylemlerde özellikle kadınlar ve çocuklar ön plana çıkarılmaktadır. Bu kadınlar kendi başlarına ön plana çıkamaz, düşünüp herhangi bir eylem yapamazlar. Çünkü bunlar, cumhuriyetin kazanımlarını savunan eğitimli ve çağdaş kadınlar gibi değillerdir. Bunların çocukları da "23 Nisan Çocuk Bayramı"nı coşkuyla kutlayan cumhuriyet çocuklarına benzemeyeceklerine göre bunların eylemleri, ülkenin birlik ve bütünlüğüne karşı yürütülen yıkıcı ve bölücü eylemlere benzemektedir.
Beldenin dört tane camisi varken bir okulda kadınlara yönelik bir dinî söyleşinin yapılması izah edilemez. Camilerde laikliğin faziletinden, vergilendirilmiş kazancın kutsallığına kadar birçok konunun söyleşisi yapılabilir, çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı yönergelerinde bunun yeri vardır. Ama okullarda dinî söyleşi yapılamaz, çünkü MEB yönergelerinde bunun yeri yoktur.
Din ile oynamak ateşle oynamaktır. Din ve inanç siyasi söyleme araç yapılırsa ülkede mezhep, tarikat ve cemaatler arası çatışma çıkar. Ülke Irak'tan beter bir duruma döner. Din ancak "Bir saat nöbet bin yıllık ibadetten evladır!" "Vatan savunmasında ölen şehittir!" şeklinde araç olabilir. Başka türlü olamaz. Nitekim Malatya'daki vahşet, dini yanlış araçlaştırmanın sonucudur. Bu ülkede 80 küsur yıldır milliyetçilik ve ulusalcılığın ikamesiyle bu tür vahşetlerin yaşanması engellenmeye çalışılmıştır. Ama maalesef örnekte görüldüğü gibi bazen başarılı olunamamaktadır.
Huzur ve istikrar için bütün halkın sözde değil özde laik olması gerekmektedir. Eğer halkın bütünü Tandoğan mitingine katılsaydı ülkede asla laik-antilaik çatışması olmayacak ve dinî duygular istismar edilmeyecekti. Bu konuda halk, halkın bağrından çıkan TSK'yı örnek almalıdır. TSK, laiklik konusunda da taraftır. Yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır.
23 Nisan gibi kutsal bir günde Kur'an okuma yarışması yapmak abesle iştigaldir. Bugün zaten yeterince hayırlı eylemler yapılmaktadır. Kur'an okuma yarışması kutsal millî günlerin dışında yapılmalıdır.
Millî Şef İsmet İnönü, "Vazifemiz Türk vatanı içinde bulunanları behemahal Türk yapmaktır. Türklere ve Türkçülüğe muhalefet edecek anasırı kesip atacağız. Vatana hizmet edeceklerde arayacağımız evsaf her şeyden evvel, o adamın Türk ve Türkçü olmasıdır." ve "Bu ülkede sadece Türk ulusu etnik ve ırksal haklar talep etme hakkına sahiptir. Başka hiç kimsenin böyle bir hakkı yoktur." demişti. Dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt ise Millî Şef'in kapalı sözlerini şöyle tefsir etmişti: "Türk bu ülkenin yegane efendisi, yegane sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olmak hakkı, köle olmak hakkı. Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler!" Ebedi Şef ise durumu daha veciz bir şekilde "Ne mutlu Türküm diyene!" şeklinde özetlemişlerdi. Bu ülkede yaşayan herkes Türk'tür. Zaten ülkenin adı da Türkiye'dir. Ama maalesef bu ülkede kendini mutluluktan uzak tutan mazoşistler mevcut. "Bir türlü Türküm demiyorlar ve bu yüzden de mutlu olamıyorlar." Ülkede huzur ve istikrar için herkesin "Türküm" demesi ve mutlu olması gerekmektedir.
TSK, İç Hizmetler Kanunu'nun kendisine verdiği yetkiye dayanarak zaman zaman internet aracılığıyla açıklamalarını sürdürecektir. Eğer mülki amirler üzerlerine düşen görevlerini yapmazlarsa vatanı, iç ve dış düşmanlardan koruma gibi ağır ve zor bir sorumluluğu uhdesine almış TSK, iş yoğunluğuna rağmen bu görevleri de uhdesine alacak; kanun, yönetmelik ve yönergelerin uygulanıp uygulanmadığını bizzat denetleyecektir. Gerektiğinde gaflet içerisindeki seçilmişlerin ve mülki amirlerin koltuklarına vazife bilincine sahip subaylar oturtularak bizzat uygulanacaktır.