I
Kadim ve âhir:
Utanır sunakta Kabil'in murdar baltası
Bebelerin saçına ak düşer tapınakta...
II
İlk irkiliş:
Usulca diz çöker atlar... Kilitler küflenip
alnını akıtır çocukların, uygun adım
seyisler bunaltırken avluyu, kirazlar
sıkılmış urlar gibi şehri çürütür. İrkilip
gelir tiftik ve kan rüyalarından
korkan kuşlar... Usulca inanır atlar...
III
Bilge bir dilencinin dilinden:
Pencereler ayaklansa şimdi ben duysam
Bir çocuk ağlasa... Korkunç bir anne
koşup ucuz ve munis bir duygusallıkla
kapansa kendi cismine -çeyizler iğde bahçeleri
o ılık koku yakarış dipdiri bir kar...
Kupkuru bir anne yeniden doğursa
ayartsa bir çocuk körelen kemikleri
Ben duysam dağlar homurdansa ağlasam...
IV
Ve bir çocuk:
Gül benim alnım mı anne büyüdün diyorlar bana
Yoksa upuzun kimin gövdesi tenimin altında
İnansınlar haber vermeliyim arkadaşlarıma
Gül benim adım mı anne güldün diyorlar bana
V
Halk ve hükümdar:
Ey ketum duvarlar arkasında saklanan
Ey bukağılarımıza tutunup her bağbozumu
rızkımıza zulmü düşen egemen.. Avucumuzu
kirli damağıyla yalayıp ulufeler dağıtan
Ey şimdi uzun uzun susan, gürültüyle yutkunan.
VI
Ölçü ve tartı:
Bu ekmeği kim küçülttü, hey fırıncı
cüzdanımla oynama, zincirim körelir
çözerim işaretimi, toprağımı tanırım
Hey fırıncı, boğazımı yakıyor her lokma
VII
Fırıncı:
Ellerimde ne kirli harfler, irin
gibi bir şey yürüyor damarlarıma
-Rabbim! Çökecek utanç ver diz kapaklarıma!
VIII
Son görüntü: Yakarış
Arz içre bir hurafe yayılır tufan
Ey gövdeye can veren, ey topraktan yaratan!..