Bosna Hassasiyetimizi Suriye’de Gösteremedik!

M. Fesih Kaya

1- Suriye’de yaşanan isyanı diğer Ortadoğu ülkelerinde gerçekleşen isyan dalgasından ayrı düşünmek doğal mı? Ayrım gözetenler haklı verilerden mi hareket ediyorlar yoksa çifte standartlı mı davranıyorlar?

2- Suriye devriminin temel dinamikleri nelerdir? Ayaklanmanın halkın iradesini yansıtmayıp, temelde harici güçlerin kışkırtma ve provokasyonlarından kaynaklandığına dair iddialara ne dersiniz?

3- İsyanın başından itibaren bazı çevreler Suriyeli muhaliflere “İsyan etmemeliydiler!”, “Silaha başvurmamalıydılar!” vb. eleştiriler yöneltmekteler. Genelde Suriye halkı ve özelde muhalif kesimler sizce ne yapmalıydılar? Bundan sonrasına ilişkin ne yapmaları gerektiğini düşünüyorsunuz?

4- Suriyeli direnişçilerin Batı’ya, Rusya’ya, BM, NATO, Arap Birliği gibi kuruluşlara, İran’a ve Türkiye’ye yönelik yaklaşım, tavır ve beklentilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? 

5- İslami camianın Suriyeli Müslümanların maruz kaldıkları zulümler, işkence ve katliamlar karşısında iyi bir sınav verdiğini/verdiğimizi düşünüyor musunuz? Neden?

6- Türkiyeli Müslümanlar olarak “Suriye meselesi”ne ilişkin olarak bundan sonrası için ne tür bir tavır takınmalı, neler yapmalıyız?

 

1- Suriye’de zaten temeli geçmiş yıllarda atılmış bir muhalefet geleneği vardı. Müslüman Kardeşler hareketi Esed ailesinin ağır baskısı altında herhangi bir harekete girişemiyordu. Arap Baharı denilen süreçte zaten yıllardır ağır baskı altında yaşayan, korku duvarını aşan halk harekete geçti. Diğer ülkelerden ayrılan tarafı Suriye rejimi diğer Arap diktatörlüklerinin en kanlısıdır. Libya, Tunus, Mısır, Yemen gibi ülkelerde hiçbir zaman Hama katliamına benzer bir katliam yaşanmamıştır.

2- Suriye’deki ayaklanmanın temel dinamiği halkın üzerindeki ağır baskı yönetimidir. Kuzey Kore ve Çin’i saymazsak dünyanın hiçbir ülkesinde bir cemaate üye olmak idam cezasını gerektirmiyordur. Suriye’de cezanın ailenin diğer fertlerine aktarılması diye bir saçmalık uygulanıyor. Yani kardeşin işlediği suçtan dolayı yakalanamazsa seni yakalıyorlar onun yerine sen hapis yatıyorsun. Ülkede kurulan muhaberat teşkilatı sürekli paranoya halinde yaşayan bir toplum oluşturmuş. Bu söylediğim tespitleri Suriye’ye giden, orada yaşayan dostlar bizzat aktarıyor. Bence ayaklanmanın arkasında insanların kaybedecek bir şeyleri kalmaması, korku duvarını aşması var. Ayaklanmayı ateşleyen unsur ise Arap devrimleri oldu. Suriye direnişinin dış devlet kaynaklı olduğu, Batı’nın ve İsrail’in tezgâhı olduğu söylemi tamamen Suriye rejiminin taraftarları tarafından uydurulan bir karalama kampanyasıdır ve tamamen mezhepsel bir reflekse dayanmaktadır. Bu söylemi daha çok Şii anlayışa yakın kesimlerin dile getirmesi de manidardır.

3- Suriye’de olaylar ilk olarak silahsız halkın taleplerini toplu gösteri yaparak dile getirmesi şeklinde başladı. Suriye’de rejim karşıtları ilk elden silaha başvurmadı. Halkın silahsız olarak sivil gösterilerine rejimin ateş açması, insanları tank ve tüfeklerle kovalamasının ardından halk meşru müdafaa için silaha sarılmak zorunda kaldı. Rejim ilk zamanlarda daha yumuşak ve toplumda biriken gazı almaya yönelik reform adımları atsa idi belki olaylar bu raddeye gelmeyecekti. Suriye’de olayların bu noktaya gelmesinden ve binlerce insanın katledilmesinden en ufak bir hak talebine tahammülü olmayan zalim rejim sorumludur. Suriye geri dönülmez bir tünele girmiş durumdadır. Bu raddeden sonra muhaliflerin teslim olması, silah bırakması diye bir durum söz konusu olamaz, olmamalıdır. Böyle bir şey olması zaten rejimin bu insanları gelecekte olaylardan sorumlu tutarak ölümle cezalandırmasına yol açacaktır. Acı ama zalim rejimden kurtulmak için çok büyük bedeller ödenmesi gerekeceği gözüküyor. Suriyeli muhalifler içeride rejime karşı silahlı mücadeleye devam ederken uluslararası zeminde kendilerine daha çok destek bulmalıdırlar. Mesela Esed rejiminden sonra kurulacak yönetimin Rusya ve İran’a güvence vermesi söz konusu olabilir. Muhalifler Rusya ve İran’dan destek alabilirlerse Esed daha fazla yerinde duramaz. 

4- Suriye muhaliflerinin uluslararası zeminlerde çok başarılı bir diplomasi sürdürdükleri söylenemez. Bunun böyle olması yıllardır kaliteli ve öncü insanların ortaya çıkamamasından kaynaklanıyor. Çünkü Suriye rejimi yıllardır en ufak bir muhalif harekete girişen insanları biçmektedir. Bir önceki cevapta ifade ettiğimiz gibi muhalefet öncelikle Rusya ve İran ile temasa geçmelidir. Sadece NATO ve Batılı ülkelerle temas halinde olması bu işin ardında Batı parmağı var tezini güçlendirir.

5- Ne yazık ki iyi bir sınav verdiğimiz söylenemez. Hama, İdlib, Humus gibi şehirlerin Srebrenitsa’dan bir farkı yok. Bosna zulmünde gösterilen hassasiyet ne yazık ki Suriye konusunda gösterilemedi. Belki bizler değiştik. 90’lı yıllarda üzerimizden 28 Şubat geçmemişti. Daha hoyrat ve daha cesur söylemler geliştirebiliyorduk. Şimdilerde daha maslahat gözeten bir haldeyiz. Bir de bazı kafa karıştırıcı faktörler var. Ne yazık ki bazı İran yanlısı yaklaşımlar Esed rejimini ABD ve İsrail’in bitirmek istediği gibi hurafeler ortaya atıyor ve insanların kafasını bulandırıyor. Oysa sahih kaynaklar -başta Âdem Özköse olmak üzere- Suriye’de yaşanan zulmü tüm açıklığı ile ortaya koydu.