Bizlere Bosna'daki durum hakkında önemli gördüğünüz genel bilgiler verir misiniz?
Bugün için Bosna'daki durumları gören gerek Türkiye'deki müslümanlar olsun, gerekse bütün dünyadaki müslümanlar olsun devam eden savaşın müslümanlarla kafirler arasında bir savaş, bir haçlı savaşı olduğunu açıkça görmektedir. Ve herkesin bu gerçeği bilmesi ve idrak etmesi, bizim açımızdan, müslümanlar açısından oldukça önemlidir.
Batı kendi içerisinde müslümanların varlığından rahatsızlık duymaktadır. Bundan dolayıdır ki, Avrupalılar kendilerine oldukça yakın bir coğrafyada Sırpların yapmış oldukları katliam ve vahşet karşısında herhangi bir tepki göstermemektedirler.
Bu sene Endülüs'ün haçlılar tarafından müslümanlardan temizlenmesinin 500. yılını yaşıyoruz. Ve ümidimiz odur ki, müslümanlar Bosna'nın ikinci bir Endülüs olmasına fırsat vermesinler.
BM'nin Bosna'daki savaşın başlamasından sonra uygulamaya koymuş olduğu silah ambargosu, aslında müslümanların aleyhine işlemektedir. Çünkü müslümanların silah alma ve üretme imkanları bulunmadığı halde, Sırplar ve Hırvatlar kendi silahlarını kendileri edinmektedirler. Sırplar şu an için, müslümanların açık bir düşmanıdır. Düşmanlıklarını vereceğim şu rakamlardan daha iyi anlayabilirsiniz: Şimdiye kadar müslümanların aleyhine yürütülen savaşta 200.000'e yakın müslüman şehit edilmiş, bunun yanında 1 milyona yakın müslüman da kendi evlerinden, barklarından, yurtlarından hicret etmek zorunda kalmışlardır. Diğer taraftan Bosna müslümanları ikinci bir cephe düşmanıyla da karşı karşıyalar. Bunlar ise Hırvatlar'dır. Hırvatlar, bir taraftan müslümanlara kendileriyle birlikte olduklarını söylemelerine rağmen, diğer taraftan müslümanlar aleyhine yapılması gereken ne varsa onu yapmaktan geri kalmamaktadırlar. Aynı zamanda Bosna-Hersek içerisinde de Sırplarla Hırvatlar arasında savaş olmasına rağmen Bosna'nın bazı bölgelerinde müslümanlar aleyhine Sırplar'la Hırvatlar elele vermekte, müslümanların üzerine yürüyebilmektedirler.
Bizler savaşın başından itibaren cihad hareketini başlattık. Bizim ilk cihad hareketimiz Travnik'ten başladı ve biz bu hareketin içinde başından beri vardık. Ve bugün geriye dönüp şöyle bir baktığımızda, ilk zamanlar hiç umut etmediğimiz bir şekilde bazı başarılar elde etmiş olduğumuzu gördük. Biz harekete ilk başladığımızda grubumuzun adı Müslümanske Snage, yani Müslüman Güçler idi. Başlangıçta bu güçlerin emiri ben idim. Ancak daha sonra diğer yerlerde de Müslüman Güçler'in oluşmasıyla birlikte, liderlik Medine İslam Üniversitesi mezunu Mahmud Kazaliç'e devredildi. Ve şu an için de ben onun yardımcısıyım.
Biz şu an için Bosna ordu güçleri içerisinde olmamıza rağmen özerk bir statüye sahibiz. Biz hareketimize girecek insanlarda bazı vasıflar arıyoruz. Yani namaz kılacak, oruç tutacak, İslami vecibeleri yerine getirecek insanları ancak içimize alıyoruz. Onlara emir-komuta zinciri içerisinde hareket etmeleri şartını getiriyoruz. Büyük günahlardan, şarap ve zina gibi kötülüklerden kaçınmalarını ve aynı zamanda dini bilgilerle donanmalarını istiyoruz. Bu şartları kabul eden kimseleri kendi saflarımız içerisine kabul ediyoruz. Çünkü biz, cihada başladığımızda bir taraftan askeri eğitimi, diğer taraftan da İslami ilimleri öğrenme şartını getirmiştik. Biz cihada başladığımızda tekbirler getiriyoruz ve Sırplar tekbirden korktukları kadar hiç bir şeyden korkmuyorlar. Bazı durumlarda Sırplar'ın sadece müslümanların tekbir getirmeye başladıktan sonra kaçtıklarını gördük. Ve bugün için Müslüman Güçler, Bosna ordusu içerisinde örnek gösterilecek bir konuma geldi. Ve biz ordu içerisinde iyi savaşçılar ve iyi ahlaka sahip insanlar olarak biliniyoruz.
Müslüman Güçler, iyi savaşıyor. Müdafaa kadar başarılı taarruzlar da yapıyor. Bosna'da savaş veren ve müslümanların dertleriyle dertlenen en önemli grup Müslüman Güçler hareketidir ve bu yüzden de, oradaki müslümanların savunması için yapılacak yardımların Müslüman Güçler'e ulaştırılması gerekir. Çünkü oradaki müslümanların gerçek temsilcisi ve gerçek manada onların iyiliklerini isteyen Müslüman Güçler'dir.
Elhamdülillah, geçtiğimiz aydan itibaren Bosna ordusunun durumu da düzelmeye başladı. Çünkü daha önceden ordu içerisinde bir düzen, intizam yoktu. Bugün için bunu başarmaya çalışıyorlar ve Bosna ordusu da düzenli bir şekilde Bosna'da savaşmaya başladı. Önceden herkes, kendi köyünü, kendi etrafındaki yerleri savunur bir durumdaydı. Ama bugün için ordu, emir-komuta hiyerarşisi içerisinde müslümanlar bir noktadan diğer noktaya gidip orayı savunma amacıyla başka noktalara gidebiliyorlar ve bazı büyük grupların Bosna-Hersek ordusuna katılması söz konusu oluyor. Yapılan bu düzenlemelerden sonra, müslümanlar geçtiğimiz ayda bazı büyük başarılar elde ettiler. Ve herkes kendi çevresinde dörder, beşer kilometre ilerleme başarısını gösterdi. Ancak üzülerek belirtmek gerekir ki, silah azlığından, mühimmat eksikliğinden gerekli araçların bulunmayışından dolayı büyük operasyonlara kalkışamıyoruz ve büyük şehirleri muhasaradan kurtaramıyoruz. Ancak Allah'a şükrederek ve sevinerek söylemek gerekir ki, şu an için Sırplar artık hareket edemez duruma gelmişlerdir. Biz şu durumda savaşı devam ettirmek durumundayız. Çünkü Sırplar, şimdiye kadar Bosna-Hersek'in 2/3'ünü kendi işgalleri altına geçirmiş durumdalar. Yani yüzbinlerce müslümanı öldürdükten, binlerce insanın namusunu kirlettikten, Bosna'nın 2/3'ünü ele geçirdikten sonra şimdi artık sulh teraneleri okumaya başladılar. Onun için bizim şu noktada ve bu şartlar altında herhangi bir barışı kabul etmemiz mümkün değildir.
Bildiğimiz kadarıyla, başta Travnik olmak üzere Müslüman Güçler üç şehirde bulunuyor. Faaliyet alanınız bu şehirlerle mi sınırlı ve bugüne kadar sizi temsilen Türkiye'ye gelen herhangi bir yetkili oldu mu?
Başlangıçta bizim faaliyetlerimiz sizin de söylediğiniz gibi sadece üç şehirle sınırlı idi. Ancak zaman geçtikçe de, örgütlenmemizi diğer şehirlerde de tamamladık ve bugün için Bosna'daki otuz şehirde örgütlenmemizi tamamlamış bulunmaktayız. Ve zaman geçtikçe de bu örgütlenmemiz daha da güçlenmektedir. Şimdiye kadar hiç bir temsilcimiz Türkiye'ye gelmedi. Ancak bundan sonra ilişkilerimizi sürdürmek istiyoruz.
Hüsrev Bey Medresesi'nin bombalanarak yıkıldığını duyduk. Orada okuyan öğrenciler ve müderrisler şu anda ne yapmaktadır?
Hüsrev Bey Medresesi'nin yıkıldığı doğrudur. Ancak tamamının yıkıldığını söyleyemeyiz. Oranın tahrif edilmesiyle birlikte boşta kalan insanlara gelince; içinde benim de olduğum birçok kişi şu an için Müslümanske Snage'in saflarındadır. Ve yine biz, saflarımıza imamları katıyoruz. Onlar hem bir taraftan mücahitlere gerekli olan şeyleri öğretiyorlar, bir taraftan da İslami bilgileri veriyorlar. Saraybosna'nın içerisinde de, aynı bizim Müslümanske Snage gibi bir örgütlenmenin olduğunu biliyoruz. Yalnız Saraybosna yüzde yüzlük bir muhasara altında olduğu için onlarla bir irtibatımız şu an için yok. Yalnız bizim gibi bir yapıya sahip olduklarını biliyoruz ve Saraybosna'nın muhasarası kırılır kırılmaz onlarla irtibata geçeceğiz.
Sırplar'la müslümanların silah durumu hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz?
Sırplar'ın elinde her türden silah var. Daha önemlisi ellerinde mühimmatın da her çeşidi var. Müslümanlara gelince, müslümanların ellerindeki hafif silahlar bile kendilerine yetmiyor. Bunun yanında tabii ağır silahlarımız tamamen yok diyemeyiz. Ancak onlar da az. Bu yüzden müslümanlara hafif silahlar verilmesi bazında bile olsa yardım edilebilir: Bizim savaşacak gücümüz, Sırplar'dan daha fazla, ancak bizim silahımız yok. Diğer bir durum ise, bizden bu savaşa katılanların hepsi gönüllü olarak katılıyorlar. Bizde herkes savaşa gönüllü olarak gidiyor ama, Sırplar zorla cepheye getiriyorlar. Hatta bazı durumlarda Sırplar'ı birbirlerine iplerle bağlı durumlarda bulduk. Yani herhangi bir zorunluluk durumunda kaçamasınlar diye Sırplar birbirine bağlanmışlar.
Silahlarınızı bugüne kadar hangi yollardan temin edebildiniz? Müslümanlar ülkelerden gelen silah yardımı var mı? Bu yardımlar Müslüman Güçler'e ulaşabiliyor mu?
Bugüne kadar bazı İslam ülkeleri, bizlere silah ulaştırarak Bosna'daki müslümanları aktif olarak desteklediler. Bunlar içerisinde benim bildiğim kadarıyla başta İran olmak üzere, Pakistan ve Sudan yer alıyor. Hala bazı çalışmaların olduğunu biliyorum. Suudi Arabistan'a gelince, oradan bazı mücahidlerin geldiğini, cihad saflarına katıldığını biliyorum. Ve diğer bazı yardımları da biliyorum. Ama silah noktai nazarında böyle bir şey yok. Silahların gönderilme ve edinme yollarına gelince: Bu yollar oldukça az ve oldukça problemli yollar. Ancak yine de bazı yardımlar Bosna'daki müslümanların ellerine ulaşabiliyor. Bu yardımlar içerisinde bizim payımıza düşen ise oldukça az. Biz silahlanmamızı Bosna içerisindeki Hırvatlar'dan satın aldığımız silahlarla temin ettik. Dışarıdan silah almış değiliz.
Bosnalı halk, müslüman ülkelerden kendilerine yeterince destek geldiği kanaatini taşıyor mu?
Aslında bu konuyu iki başlık altında değerlendirmemiz daha uygundur. Bunlardan birincisi, müslüman halklar; ikincisi ise hükümetlerdir. Müslüman halklar bazında Bosna halkı, diğer müslümanlardan birçok yardım gördükleri için onlara karşı çok iyi niyetler besliyorlar. Diğer müslüman halkların vazifelerini yerine getirdikleri duygusuna sahipler. Ancak devletler sözkonusu olduğunda, Bosna'daki halk, bu devletlerin de bazı faaliyetleri olduğu kanısını taşıyor olmasına rağmen, bu devletlerin yeterli çalışma yapmadıkları kanaatindedir. Bosnalı müslümanlar, Bosna dışındaki müslümanlardan ve özellikle de müslüman cemiyetlerden ve kuruluşlardan yardım gördükleri için gerek mücahid sağlama, gerekse yiyecek temini açısından müslümanlardan hoşnutturlar. Ve bundan dolayı, müslüman halklara daha çok güveniyorlar.
Türkiye'den toplanan yardımların Bosna'ya gönderilmesi ve yerine ulaştırılması zor bir konu. Sizlere yardımlarımızı nasıl ulaştırabiliriz?
Yardımların gönderilmesinin zor olduğu noktasındaki görüşünüz doğru. Ancak bizim tüm yolları deneyerek bunu başarmamız gerekir. Split'te bir merkezimiz var. Yardım getiren ve gönüllü gelen insanları karşılıyoruz. Ve onların Hırvatlar'ın eline düşmelerini ve getirdikleri yardımların Hırvatlarca gasp edilmemesi için orada görevlendirdiğimiz kardeşlerimiz çaba sarfediyor. Şu anda aklımıza gelen Müslüman Güçlerin merkeziyle irtibat kurabilmeniz. Ayrıca bu irtibatı Bosna'ya gelen gönüllüler aracılığıyla da sağlayabilirsiniz.
Yardım olarak öncelik verdiğiniz şeyler nelerdir?
Bizim her şeyden önce silaha ihtiyacımız var. Bunun yanında yiyecek maddesi, ilaç ve paraya da ihtiyacımız var. Ayrıca davet için çalışacak, İslam'ı oradaki insanlara, yani tevhidi bilinçten yoksun insanlara İslam'ı ulaştıracak davetçilere ihtiyacımız var. Onun için kitapların basımına, kitapların dağıtımına ve davetçilere ihtiyacımız bulunuyor.
Bizim davet çalışmalarımızı iki noktada özetlemek mümkün. Bunlardan bir tanesi, halk için yaptığımız, halkın bilinçlenmesi için yaptığımız faaliyetlerdir. Bunun yanında Bosna ordusu içindeki diğer grupları da İslami açıdan etkilemeyi amaçlayan çalışmalarımız bulunuyor. Çünkü Bosna ordusunun yüzde doksanı müslümanlardan oluşuyor, onların da İslam ile amel etmeleri noktasında bazı faaliyetlerimiz var.
Yardım konusunda Bosna dışındaki müslümanlara ihtiyaç duyduğunuzu söylüyorsunuz. Lakin İslam dünyasında farklı anlayış ve metodlara sahip insanlar var. Yarın her biri davet için yardıma geldiğinde oradaki Boşnak müslümanların konumlarını değerlendirme imkanları olacak mı? Kargaşa olmaz mı? Bosna'da uzun süre tevhidi bilinç ve yaşantıdan uzak kalınmış. Bosna halkına yönelik nasıl bir İslamlaştırma süreci düşünülüyor ve gerçekten Bosna dışından gelecek davetçi insanlarla bu düşünceler paylaşılabilecek mi?
Bizim davetçilere ihtiyacımız olduğunda şüphe yok. İhtiyacımız var ve oraya gelen davetçiler, İslam'daki temel meseleleri Hanefi fıkhına uygun olarak bizim insanımıza öğretmelerini isteriz. Çünkü bizim halkımızın çoğu, çok eskiden beri Hanefi fıkhına uygun olarak amel ediyorlar. Bu noktada, bu temel hassasiyet gösterilmelidir. Dışarıdan gelenler aslında bu işi şu an için yapıyorlar ve temel meseleleri halka anlatmaya çalışıyorlar.
Dışarıdan gelenlerin içeride olanlara etkileri bu bağlamda daha fazla. Örneğin Türkiye'den bir mücahid, bilmediğinden dolayı namaz kılmayan bir vatandaşa namazı öğretebiliyor. Bizim daha çok Türkiye'den davetçilere ihtiyacımız var. Çünkü Türkiye müslümanları da bizim gibi. Yani mezhebi noktada birlikteliğimiz söz konusu.
Ali İzzetbegoviç'in müslüman Boşnaklar arasındaki gücü ve etkisi nedir? Bundan sonrası için İzzetbegoviç'in müslümanlara yönelik bir faaliyet programı ve projesi ve bu amacını paylaşan bir kadrosu var mı?
Ali İzzetbegoviç'ten Allah razı olsun. Halk içerisinde etkisi oldukça fazla. Çünkü biz müslüman olarak yaklaşık 40 sene komünistlerin baskısı ve kontrolü altında yaşadık. Bu durum kendimiz için, İslam için, müslümanlık için, dindar bir kimse için oldukça tehlikeli idi. Öldürücü idi. Ancak komünizm sona erip de, o, Bosna-Hersek Devlet Başkanlığı'na gelince, sergilediği kendi pratiği yani ameli ile örnek bir müslüman olmasından dolayı, halk içerisinde büyük etkisi oldu. Çünkü komünistlerden sonra onun müslüman birisi olarak işbaşına gelmesi diğer müslümanları da hoşnut etti ve şuurlandırdı. Ve onları içinde bulundukları gaflet uykusundan uyandırdı. Şu anda da oldukça büyük etkisi var.
Tabii ki, İzzetbegoviç'in müslümanların geleceği için bir programı var ve bunu uygulamada da kendisi yalnız değil. Kendisine yardımcı olan kültürlü insanlar da var. Ve bir çok insan da, kendisine yardımcı oluyor. Ancak savaşın başlaması ve sürmesi yapacağı bir çok faaliyeti geriletmiş durumda.
Müslümanske Snage ile Demokratik Eylem Birliği arasında nasıl bir ilişki var?
Bu ilişkiler hakkında fazla bir şey söylememiz mümkün değil. Bir kere orada keyfiyet itibariyle farklar var. Onlar tamamıyla siyasi bir parti. Biz ise askeri bir konuma sahibiz. Diğer taraftan aramızda bazı yardımlaşmalar, dayanışmalar söz konusu olabiliyor. Program ilişkisi yok. Yani şahsi bazda ilişkilerimiz var. Ben Travnik'teki Demokratik Eylem Birliği'nin temsilcisiyle görüşüyorum. Hatta biz Türkiye'ye gelirken, kendisi doktordur, bize ne gibi ihtiyaçları olduğunu söyledi.
Demokratik Eylem Partisi'nin programı basılmıştı. Bu deklarasyonda farklı konular var. Bu konular hakkında ne düşünüyorsunuz?
Biz büyük oranda teyid ediyoruz. Çünkü bu parti kurulduğu anda müslümanların yüzde doksana yakın bir çoğunluğu bu partiye destek verdi. Bu parti dışında da zaten müslümanları destekleyen, bir çatı altında toplamaya çalışan bir yapı yoktu. Adil Zülfikarpasiç'in bir partisi var, ama o da bir mürteddir. Yani müslümanların aleyhine çalışmıştır. Ben kelime kelime şuna katılıyorum ya da katılmıyorum diye bir şey söylemiyorum. Ama genel olarak iyi diyorum.
Programda gerçi bu savaş başlamadan önceydi yani Bosna'nın Sırp ve Hırvatlar'la beraber olduğu bir toplum düzeni, üniter devlet mevcuttu. Şimdi Sırplar'ın büyük çoğunluğu Sırp milliyetçilerinin peşinde. Diyelim ki, bu savunma savaşı bitti. Sonrası için ne yapacaklar? Haritadaki bu üniter devlet olgusunu devam ettirmeye çalışacaklar mı, yoksa Sırplar bir yana, müslümanlar bir yana şeklinde bir taslak mı düşünülüyor?
Şu anki şartlarda müslümanların Sırp ve Hırvatlardan ayrı olarak müstakil bir devlet istemeleri uygun düşmez. İşin başında böyle bir şey olsaydı, bir dereceye kadar makul karşılanabilirdi. Yani yüzde ellisini onlar, yüzde ellisini biz oluşturuyoruz. O zaman Bosna'nın büyük bir kısmını alırdık. Ama şu an için, Sırplar, ülkenin 2/3'ünü işgal etmiş durumdadırlar. Şu durumda da böyle bir şey yapmamız mümkün olmaz. Ama uzun dönemde bizim amacımız, beklentilerimiz ülkede şeriata dayalı bir sistem oluşturabilmektir.
Gerek Ali İzzetbegoviç olsun, gerekse bütün müslümanlar, bütün Bosna'nın kurtarılabilmesi için dünya kamuoyuna karşı demokratik bir devleti savunduklarını söylüyorlar. Buda Bosna'nın tamamının kurtarılabilmesine yönelik. Dünyaya karşı böyle söyleniyor. Eğer müslümanlar olarak ayrılmayı istersek, o zaman sizin niyetiniz bu kadar derler. Coğrafya olarak o kadar karışık ki burası, ancak uzun dönemde müslümanların daha fazla çoğalıp kontrolü sağladıktan sonra ilerisi için plan yapmaları düşünülebilir.
Ayrıca Sırplar, savaş başladıktan sonra kendi insanlarını savaş etmeye mecbur bıraktılar. Aslında Sırplar'ın arasında eski komşularına karşı savaşmayı istemeyenler de var ve bunlar, bizim saflarımızda da olabiliyorlar.
Müslümanların yoğun olduğu bölgeler kurtarıldıktan sonra da bu savaş Sırplar'ın yoğun olduğu bölgelerde devam edecek mi? Müslümanlar, Bosna'nın bütünlüğünü sağlamak için böyle bir hedef gözetiyorlar mı?
Evet. Bütün Bosna'yı kurtarabilmek hedefimizdir. Ayrıca Sırpların yoğun olduğu bölgelere gelince duruma bakacağız. Çetnik istiyorlarsa ya bizim içimizde yaşarlar ya da hapsedilirler.
Kosova ve Makedonya'da da çıkması muhtemel çatışmalardan Bosna'nın etkilenmesi nasıl olur? Oradakilerin bir hazırlığı var mı?' Müslümanske Snage'nin bu bağlamda ilişkileri var mı? Orada belli bir alt yapı hazırlanıyor mu?
Bizim görüşümüze göre, savaşın buralara kadar yayılma eğilimi vardır. Çünkü buralarda da müslümanlar tamamiyle Sırplar'ın kontrolünde, bütün güç merkezleri Sırplar'ın elinde ve müslümanlar büyük bir baskı altındalar. Fakat Sırplar'ın Bosna'nın işini bitirmeden ikinci bir cephe açacaklarını zannetmiyoruz. Ancak Bosna'nın işini bitirdiklerinde işi oralara sıçratabilirler.
Bizim oradaki ilişkilerimize gelince, bu ilişkilerimiz oldukça zayıf. Kosova ve Makedonya'daki müslümanların durumu çok iyi değil. Herhangi bir olay vukuunda bizim gibi olurlar. Aynen bizim savaş başlamadan önceki durumumuzda olduğu gibi onlara da silah dağıtılmış. Ama halk, biz bu insanlarla bu kadar yıl komşu idik, şimdi birbirimize karşı silah sıkabilir miyiz demiş.
Diğer taraftan biz savaşın yapılabileceği eğilimini taşıyoruz ve bu savaş içine Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya ve Macaristan'ı da alır ki, belki de bu üçüncü dünya savaşının habercisidir.
İlişkilerimizi kuvvetlendirmeye gelince, biz bunu istiyoruz. Ama bunu gerçekleştirebilmemiz için bizim Bosna'nın doğusunu da kurtarmamız gerekiyor. Çünkü Bosna'nın doğusunda Sancak var. Sancak'ın doğusunda da Kosova.
Müslümanların iyice sıkıştığı ve ellerinde yüzde onluk bir toprak parçasının kaldığı şeklinde bilgiler aktarılıyor. Bu konuda bizi aydınlatır mısınız?
Müslümanların elinde şu an için yüzde onluk bir toprak kaldığı iddiaları doğru değildir. Bazı yerler, Hırvatlar'ın elinde, bazı yerlerde Sırplar var, bazı yerlerde de müslümanlar. Öncelikle söylemek lazım ki, Hırvatlar ile Sırplar arasında yer yer yardımlaşmalar oluyor. Ancak, Hırvatlar'la müşterek olarak müslümanların ellerindeki toprakların Bosna'nın yüzde kırkını oluşturduğunu söyleyebiliriz. Aslında Bosnalı müslümanlara karşı yürütülen savaşın başka bir boyutu var. Yani kitle iletişim araçlarını ellerinde tutan Batılılar, müslümanların orada her şeylerinin bittiğini, tükenmek üzere olduklarını göstermek gibi bir tablo çizmek istiyorlar. Bunun bilinmesi gerekir.
Müslümanlarla Hırvatlar'ın yüzdesini ayırmak oldukça zor. Çünkü karışıklık oldukça fazla. Ben 2/3'ünü yaklaşık olarak söyledim. Yüzde kırklık bölgede müslümanlar bazı yerlerde fazlalar ya da eksikler. Değişiyor. Hırvatlar da müslümanları aslında rahat bırakmak istemiyorlar. Onlar da kafir ama Sırplar gibi açıkça değil, münafıkça tavır sergiliyorlar. Hırvatistan, Bosna'daki Hırvatlar'a her türlü yardımı yapıyor. Buralara Hırvat parasını sokuyorlar ve de bu parayı kullanmamızı istiyorlar. Bosna Dinarı var, fakat fazla değeri yok. Nüfuz olarak dengenin olduğu bölgelerde bile tüm iradeyi kendileri ele almak istiyorlar. Ve bir gücü oluşturdular. Bosna-Hersek değil de, Hersek-Bosna diyorlar. Hakikatte bu, devlet içinde devlet olmak gibi bir şey. Bosna büyük bir şehir. Ve burada müslümanların yüzde birlik bir fazlalığı var 51 'e 49 gibi.
Bosna'da Hırvatların silah yağmalamaları neticesinde hepsi silahlandılar. Müslümanların silahı yoktu ve silah zoru ile her işten el çekmek zorunda kaldılar. Ve Bosna'da müslümanların fazla olmasına rağmen bu durum hala mevcuttur. Azınlık oldukları halde dahi, idareyi ellerine almak için müslümanları işbaşından uzaklaştırmak istiyorlar. Bu amaçla, iki defa savaşa girdiler ama başaramadılar.
Bölgeyi Hırvatistan'ın bir parçası olarak mı görüyorlar?
Evet. Bütün gücü ellerinde tutmak istiyorlar. Oysa müslümanların ortak bölgelerde yüzde altmışlık bir oranı var.
Hırvatlar'la bu kadar yoğun bir çatışma ortamı var. Fakat aynı zamanda, Hırvatlar müslümanlara ulaşan silahın ve diğer yardımların geçtiği tek geçit. Bu konudaki yaklaşımları nedir? Her an yolu kapatabilirler. Ambargo var.
Allahu alem. Sırpların içerdeki liderleri ırkçı tiplerdir. Onların işbaşında olmaları bizim için tehlikeli. Ancak bizim silahlanmamız durumunda bir tehlike göremiyorum. Çünkü silah temin ettikten sonra kendimizi savunabiliriz. Ama öbür taraftan ambargo da kaldırılırsa daha iyi olur. Silahlanır ve kendimizi müdafaa ederiz.
Savaşla birlikte İslamlaşma sürecinin güçlendiğinden bahsedebilir miyiz? Bu noktada savaşa ilişkin genel değerlendirmeleriniz nasıl?
Söylediğiniz doğru. Bosna halkı bozulmuş bir toplumdu. Ancak iki yıl önce komünizmin çökmesinden sonra İslam'a doğru bir dönüş başladı. Ve bizim çalışmalarımız iki senede istenilen başarıya ulaşamadı; ulaşamazdı da. Halkın yüzde doksanının istenilen seviyeye çıkması için uzun yıllar gerekiyor. Bizim savaş başlamadan önce oldukça geniş çaplı bir çalışmamız vardı. Fakat savaşın başlamasıyla beraber biraz dumura uğradı. Şu an için davet faaliyetlerimiz sürüyor ve halktan da geniş bir ilgi ve yöneliş var.
Bildiğiniz gibi BM, Lübnan'a müdahalesinde müslümanların meskun bölgelerini bombalamış ve gerekli tepkiyi de almıştı. BM genellikle müslüman halklara karşı acımasız. Şimdi BM Bosna'da. Bosna'daki normal vatandaş BM'ye nasıl bakıyor?
Şimdiye kadar BM'in zaten varlığı Bosna-Hersek'te sözkonusu. Ancak onların şu andaki Bosna'daki varlıkları gelen yardımların yerlerine ulaştırılabilmesi için yolların emniyetini sağlamaya yönelik. Bu yüzden halk onlara bir şey demiyor. Onların lehinde olmasa da, aleyhinde değil. Ancak herkesçe bilinen bir gerçek var. O da, BM mensupları çok az olarak müslümanlar lehinde bazı tedbirler alıyorlar. Çoğunlukla Sırplar lehine çalıştıkları ve halk da bu hakikati gördüğü için, BM'den bir şey beklenmiyor. Gelecekte BM güçlerinin oluşturacakları daha da büyük tehlikeler var. Bu da herhangi bir barış üzerinde anlaşılması durumunda BM güçlerinin müslümanlarla Sırplar arasına girmeleri ve bir hat oluşturmalarıdır. Bu durumda müslümanlar için bir tehlike sözkonusu olur ve bu hal müslümanların lehine değildir. Çünkü Sırplar gerçekleştirdikleri katliam ve işgalden sonra ve Bosna'nın 2/3'ünü ellerine geçirdikten sonra bugün barış istediklerini söylemektedirler. Tabii ki bizim böyle bir şeye razı olmamız mümkün değildir. Ancak bu şartlarda bir anlaşmaya varılırsa BM'nin müslümanlarla Sırplar arasına girmesi bizim için tehlikelidir ve aleyhimizedir.
Savaş sonrasında Bosna'nın bağımsızlığı sağlanırsa Bosna'da İslam'ı bir yönetim kurmaya yönelik yaklaşımların olabileceği İslam ülkelerindeki Batıcı ve laik yönetimler tarafından gündeme getiriliyor. Ne dersiniz?
Bizim İslam şeriatını istediğimiz kapalı değildir. İstiyoruz. Ancak bazı hakikatleri de görmemezlikten gelemeyiz. Ve Bosna'da gelecekte İslami bir devlet kurulması Müslüman Güçlerin yerel ordu içerisinde oluşturmuş olduğu oranla yakından irtibatlıdır. Şu ah için bizim, ordu içindeki oranımız yüzde beş ile on arasında değişmektedir. Yani diyelim ki zafere ulaştıktan sonra, orada yüzde beş veya onluk bir oranla orada seri bir yapı oluşturmamız biraz güç gözüküyor.
Biz tabii ki İslami bir yönetim istiyoruz. Ancak bu şartlara bağlı. Büyük çoğunluk demokratik bir cumhuriyet istiyor. Bizim gücümüzün ordu içinde fazlalaşması nisbetinde gelecekte orada bir İslami yönetim kurulması imkanı da artacaktır.
Bosna-Hersek ordusunun büyük bir kısmının gelecekte demokratik bir yapı istediklerini biliyoruz. Yalnız bizim ordudan ayrı kalmamız halinde resmi bir statümüz olmayacaktır. Bosna-Hersek topraklarındaki nüfusun ancak yüzde ellisini müslümanlar oluşturuyor. Diğer taraftan dindar olan insanların sayısı oldukça az ve uzunca bir dönem komünizmin etkisi altında kalındı. II. Dünya Savaşı sonrasında müslümanlar arasında komünizmi sevenler vardı. Komünist devlet içerisinde mevki tutan bu kişiler, halkı bir çok noktada mahrum bıraktılar. Onun için de halkın bilinç seviyesi hakkında çok olumlu bir şey söylemek mümkün değil. Bugün de bu kişiler, bizleri kötüleyerek insanları demokratik bir yapıya doğru götüreceklerini ve her şeyi demokratik bir yapı içerisinde çözebileceklerini söylüyorlar. Bu nedenle, çok çalışmalı, çok anlatmalıyız. Önümüzde uzun bir yol var.