“Avrupa göçü yasaklıyor ama ölmemize izin veriyor.” Bu sözler Türkiye sınırı yakınlarında geçen ay yapılan bir gösteriye katılan Suriyeli genç bir eylemci tarafından dile getirildi. Suriye’de muhalefetin elinde kalan tek yer İdlib’de rejimin yoğunlaştırılmış askerî saldırılarının ardından büyük bir gösteri düzenlendi. Saldırı sistematik olarak yerleşim yerlerini ve sivillerin bulunduğu binaları hedef aldı. Bu saldırılar yüzünden 3 milyondan fazla insan güvenli olmayan iç bölgelere doğru kaçtı. Dünya onların acılarına kayıtsız kalıyor.
Bu duruma maruz kalan siviller “Sınırları Yık!” kampanyası başlattılar ve insanların Türkiye sınırına doğru yürüyüşe geçmelerini istiyorlar. Bu eylem Batılı ülkeleri ve Türkiye’yi tehdit ediyor. Bu ülkeler Suriye’de sivillerin toplu halde boğazlanmalarını engelleme konusunda sorumluluklarını yerine getirmezlerse büyük bir göçmen akımı ile karşı karşıya kalacaklar.
Egemenlik Savaşı
Suriye ve Rus güçleri geçen Nisan ayından itibaren İdlib şehrine, Hama, Halep ve Latakya kırsalına yönelik hava saldırılarına ve topçu bombardımanlarına hız verdiler. Bu saldırı 2018 Eylül’ünden bu yana yapılan en ağır saldırıydı. 2018 Eylül’ünde Rusya ve Türkiye, muhalefet ve hükümet güçlerini ayırmak için silahsızlandırılmış bir bölge kurma hususunda anlaşma imzalamışlardı. Rusya ve Beşşar Esed, “İdlib’de teröristler var!” bahanesiyle bölgedeki iki anayolun kontrolünü ele geçirmek istiyor. Rejim, bu amacına ulaşmak için topçu atışlarının yanı sıra misket bombaları ve varil bombalarını da kullandığı hava saldırılarına baş vuruyor
Yer Değiştirmeler Hayatın Bir Gerçeği
Muhalefetin elinde tuttuğu ve nüfusun yoğun olduğu yerde insanların büyük çoğunluğunun yer değiştirmesi artık hayatın bir gerçeği haline geldi. Cephe hatlarına saldıran rejim aynı zamanda muhalefetin elinde tuttuğu yerleşim yerlerine de bombardımanlarını yoğunlaştırdı. Sivil savunma grubu Beyaz Baretlilerin bildirdiğine göre 22 tıbbi bina,29 okul ve 5 market bombardımanlarda hedef alındı. Beyaz Baretlilerin bildirdiğine göre rejimin saldırıları sonucu geçen ay 600’den fazla sivil öldü ve yaklaşık 300 bin kişi yer değiştirdi. Şu an İdlib bölgesi yer değiştiren bir milyondan fazla insana ev sahipliği yapıyor.
Güvenli Yer Yok
Yer değiştiren insanların şu an karşılaştıkları en büyük problem artık kaçacakları güvenli bir yer olmaması. Yerel insani yardım kuruluşu çalışanlarının bildirdiğine göre insanlar artık bir yerden bir yere gitmiyorlar çünkü artık gidecekleri güvenli bir yer yok. Ayrıca mevcut kamplar çok sayıda insanı barındıracak donanımda değil. Var olanlar zaten aşırı kalabalık. Saldırılar insani yardımların İdlib’e ulaşmasını zorlaştırıyor. Çeşitli insani yardım kuruluşları çatışma alanlarındaki faaliyetlerini büyük oranda durdurdular. Hem çalışanlarının can güvenliği hem de tedarik hatlarının selameti için böyle davrandılar.
Yerel insani yardım kuruluşlarının bildirdiğine göre binlerce sivil, barınma imkânından yoksun olarak zeytinliklerde uyuyor. Suları yok ve tıbbi imkânlardan uzaklar. Bu çapta insani bir felaket yaşanmasına rağmen uluslararası toplum saldırıları durdurması ve sivillerin sistematik olarak hedef alınmasını engellemek için Rusya ve rejime baskı yapmıyor. Batılı ülkeler sivillerin Suriye’de karşı karşıya kaldıkları büyük riskle ilgilenmek yerine onların ülkelerine gelmesinden endişe ediyorlar.
Bütün bu yaşananların sonucunda İdlib’deki eylemciler ve siviller 31 Mayıs günü Türkiye sınırına yürüyüş çağrısı yaptılar. Amaçları sivillerin acılarına dikkat çekmek ve sivillerin öldürülmeleri durdurulmadığı sürece ortaya çıkacak sonuçların uyarısını yapmaktı. Kampanyaya katılan sivillerin genel hissiyatı şu şekildeydi:
“Karşı karşıya kaldığımız büyük riske ve savunmasızlığa rağmen, Avrupa’nın tek derdi hâlâ bizi Suriye’de tutmaksa, bizde acılarımızı onların anlayacağı şekilde ortaya koyacağız. Yürüyüşümüzün ana sloganının ‘Sınırları Yık’ olmasının yegâne sebebi budur. Yoksa amacımız büyük kalabalıklar halinde yasadışı bir şekilde Türkiye sınırını geçmek değildir, sadece ve sadece korunaklı ve güvenli bir yer ihtiyacına vurgu yapmaktır.”
Vahşi Kâbus
Kampanyayı organize edenler böylelikle uluslararası toplumun daha uygun bir tepki vereceğini ve üye ülkelerin sorumluluklarını yerine getirerek Suriye’deki sivilleri koruyacaklarını umuyorlar. “Vahşi kâbusun sona ereceğine dair bir işaret gözükmese de biz saldırıların duracağını umut ediyoruz.” Bu sözler İdlib’deki bir insani yardım kuruluşunda çalışan Velid Ahmed’e ait.
ABD, Avrupa Birliği ve Türkiye gibi uluslararası toplumun mensupları, Suriye’nin en büyük müttefiki Rusya’ya karşı ekonomik baskı uygulama hususunda gönülsüz davranıyorlar. Sadece politik yöntemleri kullanıyorlar; ya siyasi müzakereleri gündeme alıyorlar ya da sivilleri korumak ve onlara yardım ulaştırmak için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin kararlarına başvuruyorlar.
Rejimin saldırılarına devam etmesi yalnızca yüzlerce ya da binlerce sivilin ölmesine yol açmayacak, aynı zamanda Türkiye ve Avrupa’ya doğru büyük bir mülteci dalgası oluşturacaktır.
Kampanyayı organize edenler insanların her geçen gün daha fazla umutsuzluğa kapıldıklarına ve ölmemek için Suriye’den kaçmaktan başka bir seçeneklerinin olmadığına inandıklarına işaret ediyor.
Gösteriye katılanlardan Ahmed Halid Hassu’nun şu sözleri dikkat çekici:
“Her şeyinizi kaybettiğinizde ve özelliklede umudunuzu kaybettiğinizde kendi hayatınız ve sevdiklerinizin hayatı da dâhil her şeyinizi riske atarsınız. Bunu da daha iyi, daha güvenli ve onurlu bir hayat için yaparsınız.”
Middle East Eye / 12.06.2019 / Çeviri: Murat Yürükoğulları