Kullan ve at, kullan ve kes. Ölümlerle sonuçlanan pespaye aşklar... Vahşi cinayetler... Cinayetin altında yatan gerçekleri örtbas etmek için çırpınan Bahçeşehir, Nişantaşı, Etiler ikametli, 4 x 4 jeepli, varlıklı, ayrıcalıklı saygın aileler... Modern zamanın psikopat, şizofren, paranoyak, şımarık ve doğuştan zengin, parfüm kokulu genci koskoca şehrin göbeğinde villalarında eşkıyalık yaparak, kızın kafasını gövdesinden ayırıp çöp bidonuna atıyor, elindeki kanı temizleyip bir başka kurbanına yöneliyor ya da sınır ötesinde gününü gün ediyor. Tüm bunlar neden ama neden meydana geliyor?
“Şu bir gerçektir ki gençleri varoluş/ontolojik amacından, hayatın anlamından, kendini tanımaktan mahrum bıraktığınız an yolunu şaşırmış karınca sürüsü gibi olurlar. Hangi ayağın altında hangi zalim, hangi müstebit kudretin altında ezilecekleri belli olmaz.” İnsan haysiyetinin, şerefinin, namusunun kundaklandığı bir çağda yaşamak kişinin uğrayabileceği en büyük talihsizliktir. İşte bu çağda işlenen vahşi cinayetler ve bohem, çapulcu, soytarılıkta sınır tanımayan tuğyan etmiş gençlik, insanlığın yüz karasıdır. Bu cinayetleri ancak ve ancak aklını imansızlaştıranlar işleyebilir. İnsanlığın katledildiği, ahlakın yok edildiği, dini emir ve nehiylerin iptal edildiği bir çağdan iyilikler, güzellikler, sevgiler beklenemez. Hakikatle uyumlu bir ilişki kuramamış insanlık bu yönüyle zalimliğe sapar, isyan ve gaflet bulutlarını dağıtamaz. Kendini tanıma idrakini gösteremeyen, başka insanı tanıyamaz.
Akıllarını kaybedip meçhule dalıp gidiyorlar gençler. Katilliklerde, vahşiliklerde oyalanıp icraat yapıyorlar. Zevkler onları körlük yoluna itmiş; dünya bu tür zavallılarla oynuyor farkında değiller. Bu katillerin, insan doğrayanların, öldürenlerin öldürülen bir yanı vardır, farkında değiller. Eğer farkında olurlarsa o gerçek ve o fark ediş, bu insanları ulvi bir yüceliş içinde, insanlık hizasında tutacaktır.
Bugünkü bohem gençlik, günah sektörünün müşterisi haline gelmiştir. Şeytan, kendi hizbine yüzlerce genç katıp ideallerini, rüyalarını şekillendiriyor. Gençleri oyun ve eğlenceye, fuhşiyyata çekerek hazperest bir insan yapıyor. Her türlü idrakten yoksun, tüm fiilleri vicdansız, merhametsiz, muvazenesiz, kalpsiz hiçbir değere inanmayan mahluk kılıyor. Ailesine, topluma, Allah’a ve İslam’a karşı sorumluluk duygusundan arındırılmış, doğruluk ve erdemden mahrum bırakılmış tam bir felaket nesil yetişiyor. Bu nesil her türlü cinayetlere gebe olan bir nesildir. Ruhunun kıymetini bilecek yerde nefsinin kıymetini bilen ve onu doyuran bir sefalet içindeki bu nesil, hayvanlardan daha aşağı konumuyla kurbanlarının kafasını vücudundan ayıracak kadar vahşi cinayetlere daha çok imza atacak görünüyor.
Popüler kültürün tüketicisi olan gençlik toplumda ihanetin ve ölümün kapılarını açacaktır. Bu imansız nesil ontolojik kaygıların peşine düşüp bir inanç, bir kimlik, bir aidiyet bilincini sorgulamaya başlarsa kurtuluş kapısına gelmiş demektir. “Aynada iskeletini görmeye kadar varan kaç kişi var şunun şurasında?” Sonunda hesap var bilinciyle kaç insan kendi sonu için kaygılanıyor?
Bugünkü nesil hayatına çekidüzen verip nasihat olarak da ölümü düşünmesi, kalbini Allah’a tahsis etmesi, kendisini ebedi mutlu kılacak inançlara adaması nispetinde kurtuluşa erecek ve akl-ı selim düşünmeye başlayacaktır. Sonuçta kendinin uyduruk masalını yıkıp yerine Kur’an’ın onayladığı bir hayatı inşa edecektir. İşte ancak o zaman insanlık varlık sınavından başarıyla geçebilecek; bu vahşet görüntüleri yeryüzünden silinecektir.