28 Şubat süreciyle birlikte, ülkemizde Müslümanlara karşı bir zorbalık dönemi başlatıldı. Özellikle başörtüsü genç kızların üniversitelere girmeleri yasaklandı. Yasağın sınırları İmam Hatip Liselerini de kuşattı. Bu gelişmelerle birlikte başörtülü öğrencilerin bu ülkede öğrenim görmeleri imkansız hale geldi.
Bu durumdan etkilenen örtülü bir öğrenci olarak sizlere lisede yaşadığım kimi zorlukları kısaca aktarmak istiyorum. Ailem beni, güçlükle de olsa okutmak için İslami hassasiyeti olduğunu düşündüğümüz özel bir okula gönderdi.
Biz şu an okuduğumuz okulda başörtülü öğrenciler olarak yarı hapishane hayatı yaşıyoruz. Örtülü öğrencilerin çoğunlukta bulunduğu sınıflar en üst katta bulunuyor. Sınıflarımızın pencerelerinde ne olursa olsun açmamızın yasaklandığı kalın güneşlikler bulunuyor. Çevre evlerde yaşayan insanlara görünmememiz için bu güneşlikleri kesinlikle açamıyoruz. Bu yasak sadece biz örtülü öğrenciler için değil, aynı zamanda açık fakat bize yardımcı olmak isteyen iyi niyetli arkadaşlarımız için de geçerli. Başörtülü öğrenciler olarak bırakın bahçeye inmeyi, idarenin bulunduğu birinci ve ikinci katlara inmemiz dahi yasak! Bir sorunumuz olduğunda bu yüzden idarecilerle yüz yüze görüşemiyoruz. Müfettişler geldiğinde ise –ki bu hemen hemen her ay oluyor– çok zorluk çekiyoruz. Müfettişlerin çantalarımızı, dolaplarımızı ve en önemli saklanma yerimiz olan tuvaletleri arama yetkileri olduğu için oralarda da pek saklanamıyoruz. Ya da şansımız yaver giderse izin alıp eve gidiyoruz, daha olmadı –yok yazılmayı da göze alarak– çatıda tüm gün bekleyip, başı açık arkadaşlarımızın, müfettişlerin gittiğine dair müjdeli haberi getirmelerini bekliyoruz. Müfettişlerin okulumuzu sık sık ziyaret etmelerinin bir nedeninin de okulun etrafındaki evlerde oturan bazı kimselerin okula giriş-çıkışlarda başörtüsü takan öğrencilerin fotoğraflarını çekip ihbar etmeleri olduğu söyleniyor. Yan evlerdeki kimi "meraklı" insanlar, ilköğretimde okuyan küçük çocuklara okulda başörtülü okuyan öğrencilerin olup olmadığını soruyorlar. Bu tür olaylara arkadaşlarımla birkaç kez şahit olduk.
Adeta bizlere vebalılar(!) muamelesi yapılmak istenirken, AİHM'in de başörtüsü yasakçılarına destek veren ve yaşadığımız zorlukları görmezden gelen kararını şiddetle kınıyorum. Elbette karara boyun eğmeyip, direnmeye çalışacağız. Moralimizi ve umutlarımızı yüksek tutmak zorunda olduğumuzu biliyorum. Çünkü umutsuzluk Müslümanlara haramdır.
Hatırlatmak istediğim son bir şey de, büyükannemin bizlere bahsettiği üvey annesi üzerine olacaktır. O çok küçük yaşta annesini kaybetmiş. Ve üvey anne elinde büyümüş. Bu üvey anne kendi kızlarını kayırıp onlara iş yaptırmaz, büyükannemi ise sürekli çalıştırıp, ara sıra da dövermiş. Buna rağmen büyükannem "bizi aç-açık bırakmadı, sıcak çorba içirdi, bu yüzden Allah ondan razı olsun" diyerek üvey annesini hep rahmetle yâd etmiştir…
Ben de okul yönetimini, bu zor dönemde güçlükle de olsa başörtülü olarak eğitimimize imkan verdiği için minnetle ve şükranla anıyorum.
Büyükannemin "öz anne" hasretini ise şimdi daha iyi anlıyorum.