Dilin canlı organizma gibi olduğu ve zaman içinde çeşitli değişim ve dönüşümlere uğradığı kabul edilen bir husustur. Fakat yazıya geçirilmediği müddetçe dilin geçirdiği dönüşümleri tespit etmek kolay değildir. Çünkü yazı olmazsa dili kullananlar da çoğu zaman değişimin farkında olmaz, var olan duruma ayak uydururlar. Yazıya geçirildikten sora da dilin kendisini olduğu gibi muhafaza ettiği iddia edilemez. Kayıt altına alınan kelimeler, kavramlar, şeklen kendisini muhafaza etseler bile anlamca dönüşüm geçirmeye devam ederler.
Yüzlerce yıl önce yazılmış eserleri okurken ister istemez kelimelerin ve kavramların bugünkü kullanımları ve anlamları belirir zihnimizde. Oysa yazarın maksadını anlamak için bugünkü kullanımlarından ziyade metnin inşa edildiği kullanımları ve anlamı bilmek daha önemlidir.
Kur'an söz konusu olduğunda birçok kelime ve kavramın, bugün Kur'an'daki kullanımdan daha farklı kullanımlarının cari olduğu açıktır. Bazı kavramlar anlam daralmasına uğrarken, bazıları anlam genişlemesine uğramış, bazıları ise farklı anlamlar kazanmıştır. Buna bir de bazı kelimelerin Kur'an'ın değişik yerlerinde değişik anlamlarda kullanıldığını da eklemek gerek.
Kur'an'ın doğru anlaşılması için ilk muhataplarının Kur'an algısı şüphesiz çok önemlidir. Hz. Peygamberin ve ashabının anladığı biçimde ve yöntemlerde Kur'an'ı anlamak, bugün birçok sorunu aşmamıza yardımcı olacağı gibi Kur'an'ın sağlıklı bir biçimde amelleştirilmesine de katkı sağlayacaktır.
Kelimelerin, kavramların zaman içinde geçirdiği değişimi düşündüğümüzde ilk dönemlerde yapılmış tefsir çalışmalarının kıymeti kendiliğinden anlaşılır. İlk dönem tefsir çalışmalarından biri Kur'an'ı baştan sona ilk defa tefsir ettiği kabul edilen Mukatil b. Süleyman'ın Dr. Abdullah Muhammed Şehhate tarafından tahkik edilen ilk baskısı 1975'te, ikinci baskısı 1994'te yayınlanan "el-Eşbah (el-Vücuh) ve'n-Nezair fi'l_Kur'ani'l-Kerim" adlı eseri, Beşir Eryarsoy'un çevirisiyle İşaret yayınları tarafından "Kur'an Terimleri Sözlüğü" adıyla yayınlandı. Aynı eser Ali Özek tarafından 1969'da Beyazıt ve Topkapı nüshalarının tahkiki ile 1993 yılında İSAV/İlmi Neşriyat tarafından Türkçe'ye çevrilmeksizin Mukatil b. Süleyman'ın hayatı, şahsiyeti ve eserleriyle ilgili bir sunuşla yayınlanmıştır. Ama her iki tahkikte de diğerine atıfta bulunmaması, birbirinden istifade edilmemesi büyük eksiklik.
Mukatil b. Süleyman H. 80'li yıllarda İslam fütuhatından önce Grek uygarlığı, Zerdüştlük, Budizm, Manilik ve Nesturi Hıristiyanlığının iç içe yaşadığı önemli bir merkez olan Horasan'ın Belh şehrinde dünyaya gelmiş. Belh'ten Horasan'ın önemli şehirlerinden biri Merv'e, oradan Basra ve Bağdat'a geçmiş, H. 150 yılında Basra'da vefat etmiştir. Mukatil, hayatının önemli bir kısmını Irak'ta geçirmiştir. Irak o dönemde değişik İslam fırkalarının neşvü nema bulduğu önemli bir ilim merkeziydi.
Mukatil b. Süleyman, genellikle hadis alimleri tarafından cerh edilmiş ve yalancılıkla itham edilmiştir. Fakat tefsir hususunda yetkin, dönemin en önde gelen simalarından biri olduğu dost düşman herkes tarafından kabul edilmektedir.
Mukatil'in düşünce yapısı, mezhebi ile ilgili değişik rivayetler vardır. Birçok mezhebin henüz ortada olmadığı, olanların ise henüz tam kurumsallaşmadığı bir dönemde yaşamış olmasından dolayı düşünce yapısını tam olarak tayin etmek zordur. Ancak Zeydi olduğu görüşü daha ağır basmaktadır. Bununla birlikte Selefi olduğuna dair ciddi veriler de mevcuttur. Ali Özek, Mukatil'in Müşebbihe ve Mücassime'den olduğundan şüphe yoktur derken, Tefsir-i Kebir adındaki tefsirini de tahkik eden Dr. Abdullah ise onun müşebbihe olduğuna dair eserlerinde herhangi bir delilin olmadığını, bu suçlamaların onun muhalifleri tarafından yapıldığını ifade etmektedir.
Dirayet yönün ağır basması Mukatil'in tefsirinin en önemli özelliği sayılır. Tefsirinde rivayetlere de yer veren Mukatil, rivayetlerin senetlerini zikretmediği için çokça tenkit edilmiştir. Ayrıca yetiştiği bölgenin tesiri olsa gerek tefsirinde İsrailiyatı kullanmakla eleştirilmiştir.
"el-Eşbah (el-Vücuh) ve'n-Nezair" (Kur'an Terimleri Sözlüğü)'de 186 madde başı var. Bunların çoğu "el-huda, el-islam, el-iman" gibi temel kavramlar, bazısı "fi, min, ila" gibi harfler; bazısı "ma beyne eydihim ve ma halfehum" gibi kelime gruplarıdır. Mukatil, kelimeleri zikreden ve kelimenin Kur'an'da kullanıldığı değişik anlamları tespite çalışır. Zaten "vücuh", birden fazla anlamda kullanılan ortak lafızlardır. Nezair ise aynı anlamda kullanılan farklı lafızlardır. Katip Çelebi, "Bir yerde zikredilen kelime, diğer yerde zikredilen kelimenin lafzına benzer (nazir) ise buna nezair, aynı kelimenin manasını gayrı bir kelime ile tefsir etmeye vücuh denir." demektedir. (Bkz. Ali Özek, age)
Vücuh, bir tefsir çeşididir. Kelimeye Kur'an'da geçtiği her yerde aynı anlamı vermek, insanı hataya sürükleyebilir. Mukatil, kelimenin kaç anlamda kullanıldığını belirtiyor ve bunları teker teker açıklıyor. Zikredilen anlamın geçtiği ayeti veriyor, varsa kelimenin eş anlamlısının geçtiği ayeti de zikrediyor. Eserde iki rivayet hariç hiç hadise, şiire, alıntıya veya başka şevahide yer verilmiyor. Yani Kur'an, Kur'an'la tefsir ediliyor. Kelimeler alfabetik olarak verilmiyor. Kelimenin Kur'an'da geçtiği hal esas alınıyor. Ama bazen de mesela madde başı mastarken kelimenin mazi, muzari, ism-i fail benzeri değişik sigalarının geçtiği ayetler de zikredilebiliyor.
q |
Çevirmen ve redaktörün de yer yer belirtikleri gibi İsrailiyat'ın etkisi, bazı kelimelerin anlamlarının hususileştirilmesi, kelimeye verilen anlamla zikredilen ayetteki anlamın örtüşmemesi gibi zaaflar da görülmekle birlikte Mukatil b. Süleyman'ın "Kur'an Terimleri Sözlüğü" adıyla çevrilen eseri, hiç şüphesiz Kur'an öğrencileri için vazgeçilmez bir başvuru kaynağıdır. Yine İşaret Yayınları tarafından yayına hazırlandığı müjdesi verilen ilk tam tefsir Tefsir-i Kebir'in de Kur'an'ın daha iyi anlaşılması ve yaşamlaştırılması çabalarına önemli katkı sağlayacağı inancındayız.