Atasoy Müftüoğlu ağabeyin; “Müslüman olmak demek; birdenbire karşımıza çıkan beklenmedik olayları ilahî ölçüler içerisinde algılamak, ilahî ölçüler içerisinde karşılamak demek.” diyerek tanımladığı ölçüye uygun yaşadığımı sanırdım. Ta ki aziz dostum, güzel insan Şaban Devrim kardeşimin 16 Haziran Pazartesi günü öğle vakti okuldan eve dönünce kapıda oğlum Ebrar’ın “Babacığım Şaban amca vefat etmiş, sabahtan beri seni arıyorlar.” sözünü duyuncaya kadar...
O an “Olur mu yavrum, daha dün gece konuştuk, nasıl olur?” sözleri ağzımdan gayri ihtiyarî dökülüverdi. Sarsılmış, elim ayağım birbirine dolaşmıştı. Akabinde kendimi toparlayarak “İnna lillahi ve inna ileyhi raciûn” gerçekliğini idrak edip Rabbime sığındım ve hemen telefona sarılarak aziz dostumun evini aradım. Sevgili kızı Sümeyye ahizenin öbür ucundan zor da olsa babasının sabah namazına kalktığı sırada vefat ettiğini, doktorların kalp krizi teşhisi koyduğunu, cenazesinin ikindi namazında kaldırılacağını söylüyordu. Namazına yetişemeyeceğimizin üzüntüsü içinde dostlarımızla hemen Çorum’a hareket ettik.
Gece 24:00 sularında evine varmıştık. Aile efradı, akrabaları ve dostlarımız ile ortak acımızı paylaştık. Tek tesellimiz aziz dostum Şaban Devrim’in amansız hastalıklarına karşı sabır ve şükürle Hakk’a dayanması hakikatin şahitliğini yaparak ömrünü ifa etmesi idi. Cenaze namazı Çorum’da son yıllarda görülen büyük bir katılım ile kılınmış, duyan bütün dostları şahitlik görevlerini yerine getirmek için saf tutmuşlardı.
Rabbim, taksiratını affetsin, onu ve bizi hayırlı amellerimizle haşretsin, hepimize merhamet ve mağfiret eylesin inşaallah. Rabbim dostlarına, ana babasına, sabır abidesi eşi Emine Hanım’a, çocukları Sümeyye, Hasan ve Yasir’e sabr-ı cemil niyaz etsin.
“Güzel insan” sözü ile konuşmaya başlayan aziz dostum Şaban ile beraberliğimiz 90’lı yılların ilk yarısından başlayıp okuldaki kurumsal beraberliğimizle 2000 yılına kadar devam etmişti. 28 Şubat süreci ile başlayan baskılar nedeniyle bu tarihte uzak bir yere sürgün edilmemle yollarımız mekan anlamında ayrılmıştı.
Okulda birlikte olduğumuz yıllar içinde çok güzel anılarımız olmuştu. Bir gün ben okuldan ayrılıp eve döndükten sonra Milli Eğitim Müdürü okulu aramış ve kendisinden baraj açılışı için gelecek olan 28 Şubat’ın mimarı eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in karşılanma töreni için köy camisinden halka duyuru yapılmasını istemişti Bu isteği sert bir dille reddeden Şaban kardeşim, telefonu müdürün yüzüne kapatmış, ertesi gün okul ve köyden hiç kimse törene gitmemişti. Müdür bunu bana anlatırken hastalıklı haline atıfta bulunuyor, vahyi duyarlılığını anlamazlıktan geliyordu. Ben de için için aziz dostumun bu tepkisinden kıvanç duyuyordum.
Birlikte olduğumuz 15 yıllık dostluğumuz süresince ilahi gerçekliği anlamaya ve anlatmaya çalışmış, inanç ve düşünce açısından sürekli bir arınma ihtiyacı ile eleştirel bir sorgulama anlayışına sahip olmuştuk. Kimi zaman sabahlara kadar konuşur, vahyin öngördüğü kolektif bir kimlik oluşturmaya çalışırdık. Vahyi hakikatleri dergi ve kitaplarla dostlarımıza ulaştırmanın çabası içinde iki can dostumuz Yusuf Demirel ve Mustafa Aktepe de bizim her çağrımıza icabet eder, iğne ile kuyu kazar gibi çalışmalarımıza katkıda bulunurlardı.
Hastalığına kadar bu çalışmalar geceli gündüzlü hız kesmeden devam ediyordu. Ortaya çıkan ani bir beyin rahatsızlığı onu uzun süre bu çalışmalardan uzak bırakmıştı. Hastalığı sırasında Rabbimizin kendisini ağır bir imtihana tabi tuttuğunu söyler, sabır ve şükürle hastalığına mukavemet ederdi.
Hastalıkla geçirdiği 12 yıl içinde iki gözünü de kaybetmesine rağmen sabır ve metanetinden hiçbir şey kaybetmemiş, yeryüzü halifeliğini ömrünün son anına kadar en güzel şekilde yerine getirmeye çalışmıştı. Çorum ve çevresinde katılabileceği bütün İslamî aktivitelere katılmış, birbirinin semtine uğramayan Müslümanlarla görüşmelerde bulunarak ilişkilerde yapıcı bir köprü olmaya çalışmıştı.
Aziz kardeşim Şaban, hayatının sonuna kadar maskesiz ve makyajsız dostluklar kurmuş, Kur’an’ın öngördüğü yardımlaşma ve sorumluluk ahlakına sahip olmuştu. Konuşmalarında sert sorgulamalar yapar, Kur’anî anlayışın ortaya çıkması için nezaketli bir şekilde muhatabını ablukaya alırdı.
Birlikte olduğumuz 2007’nin bir ağustos gecesi sabaha kadar konuşmuş, düşünsel sorunlarımızı paylaşmıştık. Benim siyasal analizlerime hiç katılmayıp sert eleştirilerle karşılık vermiş ve “Rabbim Ahmet’imi eski günlerine döndür.” diyerek hayır duada bulunmuş ve birbirimize sarılarak gülüşmüştük.
Sözün özü ben, aziz dostum ‘güzel insan’ Şaban’ın, hayatını İslam üzere yaşadığına şahit oldum. Rabbim bu şahitliğimi nezdinde kabul buyursun. Rabbim onu ve bizi bağışlasın. Ona ve bize iyilikler, güzellikler ihsan etsin.