Bu evi, çölün kaderini değiştirip yılgınlığı ve unutulmuşluğu içinden söküp atan onurlu ve çalışkan kadınlar kurmuştu. Yeniden kurabilirsin. Kurabiliriz.
Bu çatıyı; denizlerin, okyanusların omzundan dünyaya bakan ve gözleri evreni tarazlayan yiğit ve coşkulu adamlar genişletmişti. O şimdi boylu boyunca üstümüze çöktü. O enkazın altından bir diriliş çıngısı üretebilir, bir kardelene yol açabilirsin. Açabiliriz.
Bu Kitab’ı çölün bir yetimi yaymıştı evrene. Bir öksüz okumuştu. Bir çoban sırtını sıvazlamıştı içlerine onulmaz dertler düşmüş insanların. Akrabalarının evinde büyüyen, saçları doğru dürüst okşanmayan, geceleri uzak yıldızlara bakarak ve bacaklarını karnına çekerek içli içli ağlayan bir adam âlemlere rahmet olmuş, ayet ayet bir insanlık iklimi dokumuştu. Onun çağrısına yeniden kulak verebilirsin. Verebiliriz.
Bu mektebin öğrencileri, bütün dünya onları küçümserken ‘ufuk insanlar’ olmuştu. Sümeyye’yi düşün, İslam’ın ilk şehidi olan o fedakâr anneyi. Ammar’ı düşün. İnancından başka sermayesi yoktu. Şehid oğlu şehidi, Yasin’i düşün. Hatice’yi hatırla, Fatıma’yı, Zeyneb’i. Üstünde kırbaçlar şaklayan Bilal’i. İslam evinin bütün odalarında koşuşturan o güzel çocuğu düşün, Ali’yi. Minyatür cennetleri biriktiren, arkadaşlığın en güzel örneklerine kucak açan Erkam’ın evini düşün. Ebubekir’i, Ebuzer’i. Medine’yi nerdeyse tek başına dönüştüren Mus’ab’ı düşün. Necaşi’nin hayranlıkla dinlediği Cafer’i. Düşün, bire on vermişti hani başaklar.
Ardına bakıp hayıflanma. Dizini dövmeyi, ağıtlar yakmayı bırak. Elini taşın altına koy. Koyalım.
Çölün ortasında, kavurucu sıcaklar altında duruyor gibi görünse de o ev üşüyor şimdi. Kimsesizlikten üşüyor. İlgisizlikten, sevgisizlikten üşüyor. İhanet yüzünden üşüyor, gaflet yüzünden.
O Kitab’ın başına yeniden oturabilirsin. Oturabiliriz. O sofradan riyayı, cehaleti, korkuyu, dönekliği kov. Kovalım. Suyun başını tutup onu kirletenleri safımızda tutma. Tutmayalım. Ya bahçe ol, ya başak, ya da bahçıvan. Isırgan otlarının arasında oynamayı, kendini zehirlemeyi bırak. Bırakalım.
Evini onar. Eğnini düzelt, temizle. Pislikten, kötülükten, sümsüklükten, tembellikten hicret et. Dilini arındır. Dimağını genişlet. Dudak bükmeyi bırak. Damağından haramı eksilt.
Unutma ki yolu bunca uzatan sadece düşman korkusu değil. Yola yanlış yerden düşmeyi bırak artık. Yola yanlış yoldaşlarla koyulmayı bırak. İki de bir faturayı yola çıkarmayı bırak. Yolun ortasına yatmayı bırak. Yolun üstündeki engereklere yalvarmayı bırak. Bırakalım.
İçin yansa da sen suyu üret. Suyu ilet. Gövden yaralarla dolu olsa da sen başkalarının acılarını, dertlerini sağalt. Efkârın, efganın dünyayı tutsa da yakınmayı bırak. Başkasını dinle. Dinleyelim.
Ayak bağı olma, ayağa kalk. Merhamet azığın olsun. Bilgi ve bilinç katığın. Eşini sev. Çocuğunu sev. Kardeşlerini sev. İnancın, üzerinde ateşten bir gömlek gibi durmasın. Onurlu ol. Kula kulluk edenin, şerefi yoktur, unutma. Unutmayalım.
Hadi, sırtını sıvazlayacak, beraber ağlayacak bir dost bulalım. Suyumuzu, çorbamızı paylaşacak bir yoksul. Bize dua edecek bir yâran. Bir yetimin başını okşayalım birlikte. Taşları tencerede kaynatan bir anne arayalım. Telörgülerin ardını gözyaşına boğan bir tutsağa dokunalım. Selamı yaygınlaştıralım birlikte. Bir kardeşimize mektup yazalım. Bir kitap alalım bir yetime. Bir güvercin uçuralım. Müzdelifede koşuşturan bir ayak da biz olalım, kötülüğü gerileten bir el. Dilimiz çözülüp göğsümüz genişlesin.
“Nice peygamber, yanlarındaki bilginlerle birlikte Allah yolunda mücadele ettiler de başlarına gelen sıkıntılardan dolayı yılmadılar, zayıflık göstermediler, boyun eğmediler. Allah, sabredip direnenleri sever.” Bunu bir daha okuyalım.
Bu evi; bizim bilincimiz, sevgimiz, direncimiz yeniden ısıtsın, yeniden ışıtsın.
Öyle güzel yaşayalım ki ölüm bile arkamızdan bakakalsın.