Kucağında soluklandı bir zaman,
Vahyin serinliğiyle peygamberler.
Diyarın mis kokuyordu İsra gecesi,
Rüzgarın amber...
Kar beyaz gelinliğinle karşıladın o Şanlı Yolcu'yu
Ne muhteşemdi o şenlik,
Dillere destan oldu yüzyıllar boyu.
Hatırlarsın beyaz karanfilim!
Şölenlerinde tanıştım ulu dostlarınla,
Bir zamanlar savururken, yılanları yutan asayı,
Sen ağırlamak için bekliyordun,
Otağında Musa'yı.
O dururken namaza, dua ederken Tûr'da,
Sen allı pulluydun.
Hele Ömer'in ordusunu selamlarken,
Oldukça gururluydun.
Ne oldu da bugün üzgünsün?!
Yoksa ılık gölgelerinde haramiler mi gezer?
Kanıma dokunuyor, ne olur, dokundurma eteklerine,
O çıfıt çıfıt elleri!
Çünkü sen benim ak namusum,
imanımın ateşi, dizlerimin ferisin.
Gelinciğim, nazlı Aksam!
Allah'ıma tapmak için,
Sana dönerdim önceleri.
Kabe'ye döndüm diye mi küstün bana?
Sen benim sönmeyen aşkım,
İlk kıblagâhım, dinimin minberisin!
Yoluna kimler baş koymadı ki;
Beyaz karanfilim!!!
Türkmenin, Arabın, Acemin, Çerkezin, Lazın, Zazanın, Kürdün,
-Sel gibi akan gözyaşlarında hep sen köpürdün,
Çünkü çok cilvelisin, çok işvelisin!
Nazlı Karanfilim!
Söyler misin neden ağlar ümmetimin yaşlıları?
Yoksa namahrem eli mi değdi eteklerine?
Neden susar ümmetimin gençleri?
Kirli ayaklar basarken çiçeklerine?
Üzülme kızıl karanfilim,
Ne olursun ve üzme beni!
Bak binlerce minik el alkışlamakta seni,
Allah şahidim olsun, sapanlar ve taşlar
Bir gün gelecek güleceksin.
Şenliğe dönüşecek intifadalar.
İnan bitecektir bir gün bu gurbet,
Ve seni hasretle kucaklayacaktır ümmet.