Bereketin Kaynağı Yüce Allah

Fevzi Zülaloğlu

“Gökte burçlar (yıldız kümeleri) oluşturan, içine bir kandili (Güneş’i) ve ışık yansıtan Ay’ı koyan Allah bereketin ve iyiliğin kaynağıdır. İsteyen kullanacağı bilgiler edinsin, isteyen de teşekkür etsin diye gece ile gündüzü arka arkaya getiren O’dur.” (Furkan 25/61-62)

İbret almak ve şükretmek isteyenler için göklerde ve yerde Rabbimizin sonsuz kudretine, varlığına, birliğine ilişkin nice ayetler, işaretler, deliller vardır. Ancak kendi içinde ve evrenin uçsuz bucaksız ufuklarındaki milyarlarca kanıta rağmen, maalesef insanlar Allah yokmuş gibi yaşayıp gaflet ve dalâlet çukurunda ölüp gidiyorlar.

Zavallı insan! Vahyin işaretleriyle ulaşan mesajı dikkate almadığı için, sınırlarını bilmiyor.

Zavallı insan! Kendisine ve çevresine hikmet gözlüğünden bakmadığı için hayatın anlam ve amacını kavramakta acze düşüyor.

Zavallı insan! Hanif fıtratının verdiği işaretleri yok sayıyor, anlamı hevasında arıyor, bulamadığında bunalıma giriyor, yanlış teşhis nedeniyle de içine düştüğü girdaptan çoğu zaman çıkamıyor.

Zavallı insan! Sahip olduklarını kendisinin sanıyor. Oysa şahidi olduğumuz tüm nimetlerin asıl sahibi Yüce Allah’tır. Bu bilinçten yoksun olan nankör insan, bereketli nimetlere Rabbimizin şükredilmesi gereken emanetleri olarak bakmayı beceremiyor.

Zavallı insan! Kendi içinde ve çevresinde var olan sayısız ayetin taşıdığı ilahi imzayı görmezden geliyor.

Peki insanların çoğu, neden hayatın anlam ve amacını idrak etmede yanılgıya düşüyor?

Çünkü kibirli insanlar hayata, kâinata vahyin hikmet penceresinden bakmaya tenezzül etmiyorlar.

Çünkü müstağni insanlar, kendi dışındaki ve içindeki ayetlerde apaçık duran işaretleri dikkate almıyorlar.

***

Bu çalışmamızda, Kur’an ayetleri ışığında bereket kavramını ele almak istiyoruz. Çalışmamızın amacı, Rabbimizin içimizde ve dışımızda, nefsimizde ve evrende yarattığı bereketli eylemleri anlamaya çalışmaktır. Vahyin hikmet penceresinden eşyaya ve insana bakarak Rabbimizin ne mübarek işler yaptığını, örnekler üzerinden anlamaya çalışacağız.

Bereket kavramını ele alırken hem kitaptaki hem de kâinattaki ayetlerde yer alan açık beyanları, işaretleri dikkate alacağız.

Ahlakımızı ve eylemlerimizi inşa etmeyen, bizi sâlih amellere sevk etmeyen kuru bilgi aktarımından, malumatfuruştan bereketin, hikmetin kaynağı olan Yüce Allah’a sığınırız.

A) Kur’an’da Bereket Kavramı

Bereket, “özünde çok ama durduğu yerde de biteviye artan, sürekli çoğalan güzellik, hayır” demektir.

Bereketin kaynağı olan Yüce Allah, eğer bereketli yaratmasaydı, topraktan insan var edilemezdi. Küçücük bir gezegen olan dünya milyarlarca insanın ve canlının rızkını elde ettiği bir yer olmazdı. Sonsuz nimetler yurdu olan cennetler, sonsuza dek yetecek nimetlerle dolu olmazdı.

1- Tebâreke Fiili

Tebâreke Yüce Rabbimizin zatına ait bir fiildir. Kur’an’da Allah’a özgü olarak kullanılan, çekimi olmayan, başka formları kullanılmayan bir fiildir ve isimden çok fiile yatkın olarak anlaşılmalıdır.

Kur’an’ın dokuz ayetinde tebâreke fiilinin yalnız Allah için kullanılmış olması,1 bereketin kaynağının kim olduğunu ve bu nimeti kime borçlu olduğumuzu açıkça göstermektedir.

Tebârekenin dışa yansıyan göstergesi olan bereket Allah’ın hem zâtî hem de fiilî sıfatı olarak değerlendirilebilir. Fiillerinde, eylemlerinde bereketin izlerini akıl sahibi her insan gözle görebilmektedir. Kendi nefsini ve çevresini hikmetle değerlendirebilen her insan, Rabbimizin yarattıklarının dışa yansıyan eylemlerinde bereketi takdir etmektedir. Hatta akıllı her insandan beklenen, Rabbimizin yarattıkları işaretlere bakarak O'nun muhteşem var etme ve yönetme kabiliyetini itiraf etmektir.

TebârekAllah! Ne mübarek yaratır Allah!

2- Bâreke-Bâreknâ Fiilleri

Bâreke-Bâreknâ fiilleri yedi ayette,2 yaratması durağan olmayan, sürekli ve dinamik olan Rabbimizin “vardan var etme” eylemini beyan için kullanılmaktadır.

Yüce Allah yarattıktan sonra yorulmaz, uyuklamaz ve dinlenmek için uyumaz, uyuklamaz, tatile çıkmaz.3

Bereketin Rabbimizin yarattıkları üzerinde gözle görülür izleri, O’nun evrenle ve insanla olan dinamik ilişkisinin tanıkları olarak okunabilir.

3- Bûrike Fiili

“Bereketli kılındı” anlamında meçhul bir fiil olan burike bir ayette4 geçmektedir. Ayetin içeriği vahiy melekleri ve Musa Nebi’ye taşıyacakları ilahi mesajın niteliğini beyan etmektedir.

4- Mübarek Sıfatı

On iki ayette5 geçen mübarek Rabbimizin zatına ait bir fiil olan tebârekenin yarattıklarından dışarıya yansıyan işaretleridir.

5- Berekât Çoğul İsmi

Kur’an’da bereketin isim olarak tekili yoktur. Çünkü bereket çoğalan, artan bir vasıftır. Bereketin çoğulu olan berekât lafzı ise üç ayette6 geçmektedir. Berekât lafzının kendisi çoğul olduğu için, bizatihi berekete tanıklık etmektedir.

Bereketin Zıddı Olan Kur’anî Kavramlar

Ebter

Allah’ın bereket katmadığı bir iş “ebter” (eksik, tamamlanmamış) olur. Örneğin imanın tersi olan küfrün, şirkin, nifakın bereketi yoktur. Varıp gideceği yer, bereketli nimetler diyarı cennet değil, her şeyi yakıp yok eden cehennem çukurudur.

Dumûr

Bir şeyin bereketli olması için sürekli olması gerekir. Örneğin “bereketlendirdik” anlamındaki “bârekna” bir ayette, “yerle bir ettik, yıktık” manasına gelen “demmarna”nın zıddı olarak geçmektedir. (Araf, 7/137). Bu ayetten kalkarak bereketin tersinin “dumûra uğramak” olduğunu söyleyebiliriz.

Bereketi daha iyi anlamak için, Kur’an’da sadece Kevser suresinde geçen “ebter”in tersi olduğunu da hatırlamak gerekir.

Bereketle aynı kökten kelimeler Kur’an’da 32 ayette geçmektedir. Bu ayetlerde geçen lafızları, kök anlamlarını, Kur’an mesajının bütünlüğü içindeki yerini inceleyerek bereket konusunda doğru bir telakkiye ulaşabiliriz.

Hubût

Hubût; “amellerin boşa çıkması, bereketten yoksun kalması” diye tarif edebileceğimiz bir kavramdır.7

H-b-t kök harflerinden türeyen hubut kavramı, bir şeyin sonuçsuz kalması, boşa çıkması demektir. Doğru pratiğin; doğru, tutarlı bir düşünce sisteminden çıkacağı gerçeğinden hareketle kalpleri hastalıklı, bozgunculuk ve fitne yayıcılığı esası üzerine kurulu ideoloji sahiplerinin amelleri boşa çıkacaktır. Zaten ahirete kavuşmayı, yeniden dirilişi, nihai hüküm gününü yok sayanların, dünyevi beklentilerle yaptıkları iyiliklerin sonsuz hayatta bir değere dönüşmesini beklemesi söz konusu değildir.8 Dolayısıyla hesap gününü inkâr edenler adına, “Bunların ahirette durumları ne olacak?” sorusuyla müminleri sıkıştırma girişimleri demagojiden öte bir anlam taşımaz.

Dinden dönen veya kâfir (müşrik-münafık) olarak ölenler ebedi cehennemliktirler.9 Çünkü onların yaptıkları mevzii iyilikler, hayatlarını feda ettiklerinin yanında hiç kalacağından ateşe atılmayı hak etmişlerdir.

B) Nübüvvet Vahyinin Taşıdığı Bereket Ayetleri

Nübüvvet vahyi ve ona elçilik edenlerin ve müminlerin sâlih amelleri mübarektir. Çünkü iman ebter (kesilen, bir yerde biten bir tavır) olmaktan korunmuştur, imanın şahidi olan sâlih eylemler de enerjisini imandan almaktadır. Meşruiyetini imandan alan sâlih amellerin karşılığı sonsuz cennetler olduğuna göre, bu nimet ebter değildir.

Nübüvvet vahyinin iniş yerleri olan Kâbe, Tuva Vadisi, Allah’ın sonsuz kudretine şahitlik eden Mekke ve Kudüs gibi şehirler bereketin tanıklarıdır.

1- Yeryüzündeki İlk Mabedin İçine Konulan Bereket

Gerçek şu ki insanlar için yapılmış olan ilk ev, âlemlere bir hidayet ve berekete tanık olan Bekke’deki10 evdir.” (Âl-i İmran, 3/96)

2- Vahyin İndiği Bereketli Tuva Vadisi

‘Mübarek’in müennesi olan “el-mübareke” Musa’ya (as) vahyin indirildiği Tuva Vadisi için kullanılmıştır:

Oraya gelince, o mübarek yerdeki vadinin11 sağ yamaçtan,12 (oradaki) ağaç yönünden kendisine şöyle seslenildi: Ey Mûsâ! Muhakkak ki ben yalnızca âlemlerin rabbi olan Allah’ım.” (Kasas, 28/30)

3- Bereketin Kur’an’daki Şahitleri

Tüm insanlığı uyarmak için, Rabbimizin 6236 bereketli ayet içeren Kur’an’ı indirmesini beyanda da “tebâreke” kullanılmıştır.

“Kuluna bu Furkan’ı, bütün bir âlemin uyarıcısı olsun diye indiren Allah, bereketin ve iyiliğin kaynağıdır.” (Furkan, 25/1)

Tebarekeyle aynı kökten türemiş olan “mübarek” dört yerde Kur’an’la ilişkili olarak kullanılmıştır.

Kur’an mübarek, kerim bir kitaptır. Yani donuk, statik değil hareketlidir. Ancak onun bereketli ayetlerinden yararlanmak için nefsimizdeki fücurla ve çevremizdeki suçlularla büyük bir cihad etme niyeti taşımamız gerekir. Aklın cihadı tedebbür, tezekkür, tefekkürdür. Ayetleri arka planıyla birlikte düşünenler, Kur’an’ın bereketinden yararlanırlar. Lafızların kaportasında, çekirdeğin kabuğunda kalanlar tedebbür edemezler.

Kur’an önceki vahiyleri doğrulayan mübarek bir kitaptır:

“Bu da bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ona uyun ve günahtan korunun ki size rahmet edilsin.” (Enam, 6/155)13

C) Bereketin Kâinattaki Şahitleri

“Göğe büyük takım yıldızları serpiştiren ve yine oraya (parlak bir ışık kaynağı) olan Güneş ve Ay (gibi) bir aydınlatıcı yerleştiren (Allah) ne bereketli işler yapmaktadır.” (Furkan, 25/61)

Ayette görüldüğü gibi “ne mübarek işler gerçekleşiyor” anlamında tebâreke, Yüce Allah’ın gökleri, yıldızları, Ay’ı ve Güneş’i yarattığını, bunun ne bereketli sonuçlara gebe olduğunu beyan etmek için kullanılmıştır.

Tebâreke ile aynı kökten gelen “mübarek” lafzı Kur’an’da Allah’ın ne bereketli işler yaptığına şahitlik etmektedir. Kur’an’da mübarek kelimesinin geçtiği yerlere bakarak bu şahitliği anlayabiliriz.

Mübarek kelimesi Kur’an’da Allah’ın sonsuz kudretine işaret eden vahyin ayetleri ve evrenin ayetleri için kullanılmıştır.

Rabbimiz evrenin her bir zerresine bereketli tohumlar yerleştirmiştir. Yüce Allah, altı aşamada yarattığı kâinatın uçsuz bucaksız, adeta sonsuz ufuklarına birbirini doğuracak milyarlarca sürpriz saklamıştır. “Müslüman” sistemler, gezegenler, isyan etmeden, hiç nazlanmadan içlerine saklanan güzelliklere şahitlik etmek için birbirleriyle yarışmaktadırlar.

Muhakkak ki sizin Rabbiniz; gökleri ve yeri altı zaman diliminde yaratan, sonra kâinatın (arşın) yönetimini hâkimiyeti altına alarak, geceyi durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyen, (koyduğu kurallarla) güneşi, ayı ve tüm yıldızları emrine boyun eğdiren o Allah’tır. Şunu iyi bilin ki yaratma da yürütme de O’nundur. Âlemlerin rabbi olan Allah sürekli bir bereket kaynağıdır.” (A’raf, 7/54)

1- Güneş’teki Bereket Ayetleri

Varlığını yaratanına borçlu olan “Allah’ın kulu, Müslüman Güneş” bereketin evrendeki şahitlerindendir. Güneş’in de bir ömrü vardır. Ancak hemen sönüp giden, kendi kendini tüketen bir ayet değildir.

Güneş ayetini okuyarak Rabbimizin ne mübarek şeyler yarattığına ilişkin sayısız kanıt elde edebiliriz.

Güneş yaratılmamış olsaydı Dünya, çekim gücünden yoksun kalacağı için uzayda serseri bir mayına dönüşürdü.

Güneş yaratılmamış olsaydı Dünya, ısıdan ve ışıktan mahrum kalır karanlığa gömülürdü. Güneş hem ısı ve enerji hem de ışık kaynağıdır. Rabbimiz Güneş ayetini “parlak bir ışık kaynağı”14 olarak takdim etmiştir. Güneş’ten gelen enerji de Rabbimizin ne mübarek bir iş gerçekleştirdiğine şahitlik eder. Varsayım da olsa, bilim adamlarının iddialarına göre her yıl Güneş’ten Dünya’ya 60 bin defa dünya elektrik tüketimine karşılık gelen bir milyar terawatt saat güç ulaşır. Işığıyla fotosenteze yardımcı olan Güneş ayeti olmasaydı, nefes alırken kullandığımız oksijen olmazdı.

Kendisini yaratan Rabbine isyan etmediği için, ilahi emre boyun eğdiği için mecâzi anlamda, “Müslüman” sıfatıyla anabileceğimiz15 Güneş ayeti olmasaydı milyarlarca canlının hayatta kalmasına hizmet eden bitkiler olmazdı.

2- Ay’ın Taşıdığı Bereket Ayetleri

Ay olmasaydı Dünya canlılar için güvenli bir yer olmazdı. Çünkü Dünya kayan göktaşlarından Ay sayesinde korunabilmektedir.

Ay olmasaydı Dünya’nın kendi etrafında dönüş süresi kısalırdı daha az ısı ve ışık bulunan bir gezegene dönüşürdü. Kasırgaların fırtınaların sonu gelmezdi.

Ay'ın kütleçekimi nedeniyle okyanusların orta kısımları yaklaşık 40 santimetre yüksekte durmaktadır. Ay olmasaydı, kütle çekim desteği çöker, okyanusların orta kısımlarındaki su kütlesi hızla yere düşer, kıyılarda büyük tsunamiler oluşurdu. Ani kütle çekim dengesi bozulur, yer kabuğunda bazı kırılmalara yol açar; depremleri, yanardağlardaki volkanları harekete geçirirdi.

3- Kıyamet Ayetlerinde Bereketin Şahitleri

Rabbimizin bereketli eylemlerine şahit gösterilen ayetlerden biri de kıyamettir. Yüce Allah’ın evreni kıyamete gebe olacak şekilde yaratması, O’nun ne mübarek işler yaptığına tanıklık etmektedir.

Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkü kendisinin olan (Allah), sürekli bir bereket kaynağıdır. Kıyametin ilmi O'nun katındadır ve siz O'na döndürüleceksiniz.” (Zuhruf, 43/85)

Gökler, yıldızlar, Ay ve Güneş hem evrenin uçsuz bucaksız ufuklarında bereket saçmaktadır hem de yeryüzüne bereket taşınmasına elçilik etmektedir. Örneğin yeryüzündeki canlılığın devam etmesi gereken D vitamini Güneş’ten bir vahiy gibi dünyaya inmektedir. Demir elementinin de ana vatanının Güneş olduğunu bilimsel araştırmalar söylemektedir.

D) Bereketin Tabiattaki Şahitleri

Bereketin kaynağı olan Rabbimiz, insanın yerleşip medeniyet kurması için yeryüzünü ebter olarak yaratmamıştır. Bilakis sayısız nimetlerin yıl boyunca, mevsimine göre serpilip filiz vereceği şekilde yaratmayı takdir etmiştir.16 Örneğin bir kilogram karpuzun içinde yaklaşık elli tane çekirdek vardır. Dünya üzerindeki atmosferi ve tohumlarından sürekli olarak bereket fışkıran yiyecekleri, Yüce Allah’a borçluyuz.

Rabbimizin dünyadaki, tabiattaki nimetleri saymakla bitmez. Bu nedenle Rahman suresinde 31 defa “Rabbinizin hangi nimetini yalanlarsınız?” denilerek her şeyin sahibinin Yüce Allah olduğu beyan edilmektedir.

1- Mübarek Yağmurlar, Karlar

“Gökten bereketli bir su indirdik de onunla, bahçeler ve biçilecek taneler yetiştirdik.” (Kaf, 50/9)

Rabbimizin gökten inen ayetleri olan yağmurlar nice mucizeler taşırlar. Yerden buharlaşan sular bulutlar haline gelir, bulutlar oluştuğu hacimle yeryüzüne düşse bereketli bir hayat taşımaz ölüm taşırdı. Ama gökyüzünde rüzgarlarla taşınan bulutlar damlalar şeklinde kar olur, yağmur olur, bereket olarak yağar da yağar.

Rabbimizin rahmetinin, bereketinin elçileri olan kar ve yağmuru Yüce Allah’a borçluyuz.

Eğer yağmur yağmasaydı dünya nasıl bir yer olurdu?

Kuraklık olurdu, içecek su olmazdı, tabiat kirlenirdi, havaya oksijen salan ormanlar olmazdı, bolluk, bereket saçan sebzeler, meyveler olmazdı.

2- Bereketli Topraklar

“Onlar(ın yurdu) ile kendilerini bereketlendirdiğimiz şehirler arasında, kolayca görünen şehirler var etmiş ve bunlar arasında (kolayca) yürümelerini (seyahat etmelerini) mümkün kılmıştık. (Onlara) ‘Oralarda geceleri ve gündüzleri güven içinde yürüyün (seyahat edin)’ demiştik.” (Sebe, 34/18)

Gece gündüz yolculuk yapmaya uygun yerler, Kudüs gibi şehirler kurmaya uygun coğrafyalar yaratması, Rabbimizin bereket fiiliyle beyan edilmiştir.

“Bir gece, kendisine delillerimizden gösterelim diye kulunu Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya (en uzak mescide) yürüten Allah yücedir. Şüphesiz ki O, duyandır, görendir.” (İsra, 17/1)

Bereketin kaynağı olan Rabbimiz bazı toprakları diğerlerine göre daha bereketli kılmıştır. Buralar ya tarıma elverişli olan, çeşit çeşit ürünler yetişen topraklardır ya da gözle görülmeyen ama içinde nice cevherler, madenler taşıyan yerlerdir. Örneğin Kudüs ve çevresi hem maddi açıdan hem de vahyin indiği mekânlar olması bakımından mübarek topraklardır. Kudüs ve çevresi peygamberler zincirine, inen vahye mekân olmuştur. Bu topraklarda İbrahim ve Lut nebiler (a) nübüvvet görevi yapmışlardır:

Onu (İbrahim’i) ve Lut’u kurtararak insanlar için bereketli kıldığımız toprağa (ulaştırmıştık).” (Enbiya, 21/71)

Kasırga (gibi esen) rüzgârı da Süleyman’ın hizmetine vermiştik; onun emriyle içinde bereketli kıldığımız toprağa doğru akardı (eserdi). Biz her şeyi bilenleriz.” (Enbiya, 21/81)

İnsanlar bereketli topraklarda uygarlıklar, şehirler kurmuştur. Örneğin Sebe halkının yaşadığı kentler de bereket üretecek şekilde yaratılmış topraklar üzerinde inşa edilmiştir. Bu bereketin asıl kaynağı Yüce Allah’tır.

3- Nuh Nebi’nin Bereketli Toprak Duası

Nuh Nebi’nin aşağıdaki duası “her tür bereketi Rabbine borçlu olduğu” bilincine tanıklık etmektedir. Bize de tevhidî bilincimizi korumamız hususunda mesajlar içermektedir. Aksi takdirde, hafazanallah, bereketli toprakları işleyip elde ettiği ürünleri sadece kendisine ait sanan, Allah’ın mülkünde şımarıp Karunlaşanlara benzeriz.

Tufandan kurtulan Nuh (as) yerleşmek istediği toprakların bereketli olması için Rabbimizden şöyle bir niyazda bulunmuştur:

Rabbim! Beni bereketli bir yere ulaştır; zira sen kişiyi (maksadına) ulaştıranların en hayırlısısın!” (Mü’minun, 23/29)

E) Bereketin İnsandaki Şahitleri

Yüce Allah bir özden milyarlarca kadın ve erkek yaratmıştır. İnsan neslinin devamı için Rabbimizin kadınların bedeninde rahim yaratması, bereketin açık bir kanıtıdır.

Esmau’l-husnadan Rahim, Yüce Allah’ın merhametinin şahidi olarak kadınların içindeki “bereketli bir ayet”17 olarak okunabilir.

1- Bereketin Nefsimizdeki Şahitleri

Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten yaratan, eşini de ondan yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı takvalı olun! Kendisiyle ilgili birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a ve yakınlara karşı takvalı olun! Şüphesiz ki Allah üzerinizde gözetleyicidir.” (Nisa, 4/1)18

İnsanın ilk yaratılması da anneli-babalı çocuklar olarak dünyaya indirilmesi de Rabbimizin ne bereketli eylemlere imza attığına ilişkin ayetler olarak okunmalıdır.

İnsanın doğurganlığı, Yüce Allah’ın insanı döllenmiş hücreden aşama aşama muhteşem bir şekilde yaratması, sürekli yaratan Rabbimizin bir bereket kaynağı olduğuna tanıklık etmektedir:

“Sonra o [nutfe]yi [‘alaka] yaptık. Sonra o [‘alaka]yı bir [mudğa] (et parçacığı) hâline soktuk; o et parçacığını kemiğe çevirdik; o kemiği de etle (kasla) kapladık. Sonra onu başka bir yaratışla oluşturduk. Yaratanların en güzeli olan Allah, bereketin kaynağıdır.” (Mü’minun, 23/14)

2- İbrahim Nebi’nin Bereketli Çocukları

İbrahim Nebi’nin çocukları İshak ve İsmail’den takva sahiplerine imamlık yapan iyiliğin öncülerinin çıkarılması, Rabbimizin ne bereketli işler yaptığına şahittir.

“Ona da İshak'a da bereketler verdik. İkisinin soyundan iyi davranan da var, açıkça kendi nefsine zulmetmekte olan da.” (Saffat, 37/113)

3- Vahyin Elçisi İsa’nın (as) Taşıdığı Bereket

“Nerede olursam olayım, o beni kutlu ve bereketli kıldı; yaşadığım sürece bana namazı, zekâtı ve anneme saygılı olmayı emretti; beni zorba ve isyankâr yapmadı.” (Meryem, 19/31)

F) Bereketin Sonsuz Cennetlerdeki Şahitleri

Sonsuz nimetler yurdu olan cennet Rabbimizin tebâreke eylemine tanıklık eden ayetlerle doludur.

Yüce Allah, iyileri ağırlayacağı sonsuz bahçeleri bir zaman sonra kendi kendini tüketecek şekilde değil, her birinin içinden yeni bereketli nimetlerin fışkıracağı şekilde yaratmıştır:

“Dilediği takdirde, sana bundan daha hayırlısı olarak altından ırmaklar akan cennetler veren ve senin için köşkler kılan (Allah her zaman) bereket kaynağıdır!” (Furkan, 25/10)

Sözün Özü

Tebâreke, Allah’ın bereketli bir şekilde yaratması ve bereketli bir şekilde vahiyle terbiye etmesidir.

Rabbimizin ne bereketli eylemlere imza attığını içimizdeki ve dışımızdaki işaretlerden çıkarabiliriz.

Allah’ın her işi mübarektir. Küçük bir gezegende trilyonlarca canlıya rızık yaratmış, kendi türünün devam etmesi için her canlının özüne tohumunu yerleştirmiştir. Bütün bu işleyişte bizim ya da başka varlığın rolü değil, sadece Allah etkindir.

İçindeki tohumla birlikte yeryüzünde var edilmiş olmayı Rabbimize borçluyuz. Eğer Rabbimiz insanı ve dışındaki varlıkları, kendi kendini dumura uğratacak şekilde yaratmış olsaydı, bu dünyadaki canlılık olmazdı.

Bereketli nimetlerinden yararlandığımız hayatı ve hidayetin kaynağı olan Kur’an’ı Allah’a borçluyuz. O halde, O’na olan vefa borcumuzu ibadetle, verdiklerinden O’nun rızasına uygun bir biçimde harcayarak ödeyebiliriz.

Dünyadaki bereketli nimetleri, cennet olarak önümüze konulacak olan imanımızı Rabbimize borçluyuz.

İnsan borçlu olduğuna karşı derin bir vefa duygusu taşır. İşte bereketli dünya nimetlerini, vadedilen cennet nimetlerini kimseye değil, her işi mübarek olan Allah’a borçluyuz.

Şirkin tuzaklarından biri de insanın vefa duygusunu istismardır. Vefa duygusunu zalimler istismar eder; kendilerine, uydurdukları değerlere kulluk etmeye çağırırlar. Bu tuzağı bozmak için bereketin kaynağının Yüce Allah olduğunu hep kalbimizin en nadide yerinde tutmalıyız.

Rabbimizin yarattığı bereket statik, durağan değil dinamiktir. Çünkü O, bereketi sadece yaratmaz, sürekliliğini de sağlar, her sürecini aktif bir şekilde yönetir.

Tebâreke fiilinin yalnız Allah için kullanılmış olması, bereketin kaynağının kim olduğunu ve bu nimeti kime borçlu olduğumuzu açıkça göstermektedir.

Ümmetimizin günlük hayatına yön veren örfümüzde, dua formunda geçen bir temenniyle bitirelim: Allah bereket versin!


1- Kur’an’ın dokuz ayetinde (A’raf, 7/54; Mü’minun, 23/14; Furkan, 25/1, 10, 61; Mü’min, 40/64; Zuhruf, 43/85; Rahman, 55/78; Mülk, 67/1) tebareke bizatihi “Allah’ın zatının ne mübarek olduğunu” beyan için kullanılmıştır.

2- A’raf, 7/137; İsra, 17/1; Enbiya, 21/71, 81; Sebe, 34/18; Saffat, 37/113; Fussilet, 41/10.

3- Yahudi ve Hristiyanlar Tanrı’nın altı gün çalıştıktan sonra yedinci gün tatile çıktığı iftirasını atmışlardır. (Bkz. Tevrat, Tekvin bölümü) Yahudi ve Hristiyanların veya bu iddianın daha aşırı yorumu olan deistlerin iftiralarına Kur’an’da cevap niteliğinde pek çok ayet vardır. Örneğin Bakara suresi 255. ayet Rabbimizin daima ayakta olduğunu, asla yorulmadığını, dinlenmeye ve tatile çıkmaya ihtiyacı olmadığını beyan etmektedir.

4- “Oraya geldiğinde (kendisine) şöyle seslenilmişti: Ateşin yanındakiler ve çevresindekiler bereketli kılınmıştır. Âlemlerin Rabbi olan Allah yücedir.” (Neml, 27/8)

5- Âl-i İmran, 3/96; En’am, 6/92, 155; Meryem, 19/31; Enbiya, 21/50; Mü’minun, 23/29; Nur, 24/35, 61; Kasas, 28/30; Sad, 38/29; Duhân, 44/3; Kâf, 50/9.

6- A’raf, 7/96; Hud, 11/48, 73.

7-Bu konuda daha geniş bir çalışma için bkz. Fevzi Zülaloğlu, “Kimlerin Ameli Boşa Çıkar”, Haksöz, Sayı: 82, Ocak 1998.

8- Bkz. Maide, 5/53; Araf, 7/147; Kehf, 18/105.

9- “Kim dinden döner ve kafir olarak ölürse işte onların bütün yaptıkları dünyada da ahirette de boşa çıkmıştır ve onlar ateş halkıdır. Orada ebedi kalacaklardır.” (Bakara, 2/217)

10- Mekke’nin ilk adı Bekke’dir.

11- “Benim, Ben! Senin Rabbin! Öyleyse artık pabuçlarını çıkar! Ve bil ki sen iki kez kutlu kılınmış Tuva Vadisindesin.” (Taha, 20/12) Zemahşerî, tuvan yahut tivan tabirinden yola çıkarak Tuva’nın “iki kere yapılan” anlamında olduğunu söylemiştir. Birinci kutsallık Yüce Allah’ın sesinin işitilmesinden, ikincisi Musa Nebi’ye peygamberlik görevinin verilmesinden dolayı, Tuva sözcüğünü “iki kere” anlamına yormuştur. (Bkz. Muhammed Esed, Taha 12. ayetin tefsiri)

12- “Sağ yamaç” ifadesi Meryem 52 ve Taha 80. ayetlerde olduğu gibi bereket ve güven çağrışımı ifade etmektedir. Sağ yamaç ifadesi, kültürel ya da sosyolojik, siyasal bir ifadeye (sağ-sol meselesine) indirgenemez. Amel defterinin hesap gününde sağdan alınması tavsifinde olduğu gibi “sağ” bereket ve güven mesajı taşımaktadır.

13- Benzer ayetler için bkz. “Bu (Kur’an), Ümmülkurâ (Mekke) ve çevresindekileri uyarman için sana indirdiğimiz, kendisinden öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitaptır. Ahirete inananlar buna da inanırlar ve onlar namazlarını kılmaya hakkıyla devam ederler.” (Enam, 6/92) “Bu bir mübarek kitaptır ki onu sana, insanlar ayetleri üzerinde iyice düşünsünler, akıl izan sahipleri ondan dersler, öğütler alsınlar diye indirdik.” (Sâd, 38/29)

14- Güneşten “parlak bir ışık kaynağı” olarak söz eden ayeti için bkz. Yunus, 10/5.

15- “Sonra duman hâlinde olan göğe yönelmişti. Ona (göğe) ve yere ‘İsteyerek veya istemeyerek gelin!’ deyince onlar da ‘İsteyerek geldik!’ cevabını vermişlerdi.” (Fussilet, 41/11)

16-“Tebâreke”nin bu anlamda kullanımı için bkz. Mü’min, 40/64.

17- Kadınların rahim taşıdığı hakikati Kur’an’ın beş ayetinde vurgulanmaktadır: Bakara, 2/228; En’âm, 6/143-144; Lokman, 31/34; Hacc, 22/5.

18- İlk insan yani erkek türü nereden yaratıldıysa eşi de oradan yaratılmıştır; yani ilk kadın, ilk erkekten yaratılmamıştır; iki türün yaratıldığı kaynak aynıdır. Bu ayette geçen mesaj, ilk insanların pek çok erkek ve kadından oluşan çiftler hâlinde yaratıldığıdır. Böylece her türlü ensest iddiaları geçersiz olmaktadır. Benzer mesajlar için bkz. En‘âm, 6/98; A‘râf, 7/189; Rûm, 30/20; Fâtır, 35/11; Zümer, 39/6; Nebe’, 78/8.