İsmail Ceyran'a
Balıkların delirdiğini gördüm
Karanfillerin kan kustuğunu
Güneşin donduğunu
Heykellerin konuştuğunu
Kanın ağladığını
Suyun yandığını gördüm
Zaman çarmıhtaydı
Ben bunları gördüm
Bilek toprağa uzanınca anlamı kavranan
Şeyler vardır mesela
kan giyinen çocuklar
kan kusan rotatifler
kan içen adamlar
Hangi acı yürüyor ön safta
İdlib mi Hama mı
Halep mi Şam mı
Göçmen bir kıyamet olmuşken ölüm
Retoriğin münafık yüzünü
Yaylım ateşiyle kırarak yürüyor çocuklar
Dimdik başları mezar kitabesi değildir
Onurlu bir günün yükselen bayrağıdır
Müsekkin çeken aydınların
Zamansız muhasiplerin
Uzun bacaklı defterdarların
Kararsız mühtedilerin
Geveze entellerin
Kekeme vaizlerin
Yorgun hatiplerin
Suskun katiplerin
Kül döken ellerini utandıran
Temiz kolalı gömleklerini
Nazik ve nazenin cümlelerini
Lağvedilmiş zihinlerini
Vebalı kalplerini
Onurlu ve zarif bir bakışla
Aşağılayan çocukların
Çocuklar kolaylaştırıyor ölümü
Bir yüzgörümü inceliğinde
Islık çalarak geçiyorlar
Ölümün alkışları arasından
Bir leyl-i meccani olarak
Islak yağmurlardan
Kara güneşlerden
Ateş yanan sokaklardan
Şehvetli aynalardan sarkan
Kelimeleri çatlatan yaraları sağaltmadan
Şiire diz çöktüren
Müsellah bir bilinç olarak
Ezelden ebede koşan
Kurşunla gök sofraları kuran
Tırnaklarını söze geçirmiş
Şehadet oluyor çocuklar
Haritalar kanla doluyor
Güz serazat bir yaprak olarak düşüyor
Bir utanç anıtı yükseliyor yanıbaşımızda
Ölüm nar gibi yarılırken sokaklarda
Çeliğin mağrur çaykaralığı yahut
Kurşun sevdasından yanıp yakılan
Bir meneviş değil de
Bir böğürtlense yüreğim
Ellere çıksın karası
Dağlanmış dağarcığımızdır dağlar
Sokaklarsa yürürken büyüyen zambak
Şavkımız vurunca namlulara
Irmakları dinlendirmek için
Ateşte gül yetiştiren çocuklar
Bir tutam yaralı zencefil oluyor
Annelerin göğüslerinde
Mabetlere uzaktan bakan bir ayindir çocuklar
Dakikalar usul usul cinayetleri yazıyor
Onuru yıkamaz en büyük depremler bile
Kargışlanmıştır doyumsuz hayata olan aşk
Dünya usanıp gidiyor bizden
Sırasını şaşırmış dağlar gibi
Yürüyünce şehre çocuklar