Batı Demokrasisinin Tunus İmtihanı

Erdal Eker

2011’de Buazizi adlı bir üniversite mezunu pazarcının kendini yakmasıyla ‘Yasemin Devrimi’ adıyla Tunus’ta başlayan süreç domino etkisi oluşturup Mısır, Libya, Yemen ve Suriye’ye uğrayarak kanlı bir seyir izledi. İslam dünyasına çöreklenen diktatör yöneticilerin gidişinin ardından bu süreç darbelerle akamete uğratılmaya ve aynı zamanda reel sorunlar karşısında sönümlendirilmeye çalışıldı. Tunus, bariz bir örnek olarak intifada ateşine ilk kıvılcımı atan ve izlediği metotla kendi sosyolojisi ve coğrafi konumuna uygun hareket eden bir yönetim anlayışını getirmesine rağmen yüzleştiği problemler bahane gösterilerek en kestirme yoldan mevcut iktidar devrilmeye çalışılıyor.

Batı basını Kays Said’in şimdilik bir aylığına parlamentoyu tatil etmesi ve başta Gannuşi olmak üzere vekilleri meclise almamasını kınamakla beraber olayı salt bir ekonomik problem olarak görüp farklı siyasi okumaları geri plana itiyor. Örneğin CNN, BBC ve New York Times’ın analizleri sırasıyla incelendiğinde şunlar göze çarpmaktadır:

CNN’in yayınladığı rapor, COVID19 vakalarındaki ani artış, süregelen siyasi istikrarsızlık ve ekonomik rahatsızlıkların oluşturduğu problem yumağının ardından bu anti demokratik kararların alındığını; IMF ile kredi görüşmelerinde topluma verilen sübvansiyonları sona erdirmek gibi topluma ekonomik yük bindiren politikaların yarattığı çekişmelerin cumhurbaşkanının, yetki aşımına giderekorduya COVID ile mücadele gibi bir kısım konularda sorumluluk vermesine neden olduğunu ifade ediyor.1

BBC, COVID’e karşı başarısızlığı ana eksene çekerken2 Said’in toplumsal barış için bu adımı attığını aktarıyor. Bu adım bir hak gaspı mı yoksa ülkeyi tekrar rayına sokma operasyonumu; hükümet ortakları destekçilerini sokaklara dökecek mi yoksa yeni bir başbakan atanarak demokrasiye mi dönülecek gibi önü açık sorularla rapor devam ediyor. Ayrıca rapor, cumhurbaşkanının anayasanın 80. maddesine dayanarak yakın tehlike görüldüğünde müdahale hakkının bulunduğunu belirten demeciyle anayasal bir dayanağa başvuruyor. Said, Meşişi ve Gannuşi ile istişare ettiğini ifade ederken Gannuşi böyle bir görüşmenin olmadığını açıkladı. BBC de aynı şekilde raporunda IMF ile borç ödeme sorunundan ve sübvansiyonların kesilmesinin toplumsal etkilerinden bahsediyor.3 The New York Times’ta (NYT) ise Biden’ın olayı bir darbe olarak görmediği ancak kınadığı, bir an önce demokrasiye dönülmesi gerektiği aktarılırken Said’e insan hakları ve demokrasi ilkelerine sadık kalması tavsiye ediliyordu.4 NYT’de yayımlanan raporda Nahda, İslami arkaplanı ve ekonomiyi iyileştirmedeki başarısızlıklarından dolayı bölücü olarak tanımlanmakta. Amerikan bakışaçısında İslamcılardenklemin dışına itilme eğilimi göstermekte.

Genel yaklaşım İslamcı Nahda hareketinin başarısızlığı üzerine kurulan bir anlayışla veriliyor. Tabiî buna ek olarak Fransa’nın Nahda’yı hain olarak adlandırmasını da koymak gerekir. Tunus’un Fransa’nın eski sömürge toprağı (1881-1956) olmasının yanı sıra savaş teknolojisi satın alma konusunda Türkiye ile anlaşması da ideolojik saiklerin yanında darbeyi desteklemesi için Fransa’ya bir gerekçe olmuştur.

Kays Said’in bir anayasa profesörü olarak Nahda ve diğer partiler tarafından desteklenerek göreve gelmesi aslında Gannuşi’nin toplumsal desteği pekiştirmesi anlamını taşıyordu. Gannuşi darbeden sonra da parlamentonun yeniden çalışması ve demokratik işleyişin devamı için her türlü tavizi vermeye hazır olduğunu Twitter üzerinden iletti. Bununla beraber doğal koşullarda olması mümkün olmayan ve adeta Amerika, İsrail ve Fransa’nın mayın eşeği gibi hareket eden Birleşik Arap Emirliği’nin (BAE) ekonomik ve siyasi desteği ile hareket eden Said’in bu yola dönmesi mümkün değil. Zira BAE aşı yardımı dâhil birçok desteğini hükümeti saf dışı bırakarak direkt Said üzerinden gerçekleştirmiştir.

İslam dünyasında Müslümanların siyasal alanda kimlik inşası olarak yeni bir sayfa açması anlamına gelen ‘Arap Baharı’üzerine birçok komplo teorisi üretildi. Ancak son tahlilde görüldü ki halkların özgürlük taleplerinden doğan bu dalga Batı olarak adlandırılan egemen paradigmayı rahatsız etmekte ve karşı darbe üretmelerine neden olmaktadır. Bu nedenle Tunus’taki ekonomik kriz herhangi bir Avrupa ülkesi ile örneğin Yunanistan ile kıyas edildiğinde çok daha basit kalmasına rağmen niçin darbeye vesile kılınıyor? Bu kıyas bize şunu gösteriyor: Reel vakıa ile ideal hedef arasında illiyet bağı nereye dayanıyor? Asıl amaç halka İslamcı hareketlerin beceriksizliğini göstererek değerleri ve sermayesiyle Batı’yı kurtarıcı olarak göstermektir. Aksi durumda BAE mi demokratik yoksa Tunus mu? Ama ortadaki gerçek şu: İslamcı hareketler sadece zorba yöneticilerden kurtularak kendilerine has bir demokratik tecrübe oluşturmuyorlar aynı zamanda anti-Siyonist ve anti-emperyalist anlayışlarıyla yeni bir kuşak oluşturuyorlar. AK Parti’nin en büyüğü 15 Temmuzdarbe girişimi olmak üzere sayısız müdahaleye maruz kalması da bunun bir göstergesidir. FETÖ ile AK Parti arasındaki en önemli fark ise AK Parti’nin kendi coğrafyasına yaslanan bağımsız bir aktör, diğerinin ise BAE gibi işbirlikçi ve bağımlı olma isteğiydi. Niçin? Batı için yeniden sömürülecek güvenli bir alan yaratmak için.

Sonuç olarak son on yıldır bu coğrafya yeni bir tecrübeye şahitlik etmektedir. Bu tecrübenin diğerlerinden farkı ise vakıayı oluşturan gerçeklik ile vakıaya uygun ideal gerçekliğin birbirinin içine geçmiş olmasıdır. Diktatörlerin gidişini sağlayan ya da katkı sunan İslamcı kadrolar karşı darbelerin yıkıcılığına rağmen eğer bir değişim yaşanacaksa en güçlü fikrî yapıya ve halk desteğine sahipler. Yerlilik ve evrensellik kavramları içerisinde İslamcı hareketler ulus toplumlar içerisinde ama ulus ötesi ümmet formuna göre hareket etmektedirler. Bu tecrübe basit görülmemelidir. Suriye’de halk Esed gitsin, serbest seçim olsun istiyor. Tunus’ta istenen seçimlerle normalleşmeye dönmek, Mısır’da da istenen serbest seçimlerden başka bir şey değil. Fark ne peki? Sistem içi araçlar bağımsız olarak işletildiğinde gelecek iktidarın emperyalistlerin arzularını tatmin etmek için uğraşmayacak onura sahip olmasıdır.

Dipnotlar:

1- https://edition.cnn.com/2021/07/25/africa/tunisian-president-sacks-prime-minster-intl-hnk/index.html

2- 11,7 milyonluk nüfusun hâlihazırda %7’si aşılanmış durumda.

3- https://www.bbc.com/news/world-africa-57958555?piano-modal

4- https://www.nytimes.com/2021/07/26/world/middleeast/tunisia-government-dismissed-protests.html