Son elli yılda yaşanan gelişmeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde Ortadoğu'da barışın ne ölçüde mümkün olabileceğini düşünüyorsunuz? Sürekli ve kalıcı bir barış atmosferinin tesisi hangi şartları gerektirir? Ve daha temel bir soru olarak, Ortadoğu'da hedeflenmesi gerekli temel arayış ve talep barış mıdır?
Ortadoğu'da barış denildiğinde akla Filistin meselesinin bir şekilde halli geliyordu önceleri. Ama şimdi Ortadoğu'da barış denildiğinde, işgal altındaki Irak'ın durumu, ABD ve İsrail'in Suriye ve İran'a yönelik tavırları yanında, bölgenin enerji deposu olması sebebiyle orta ve uzun vadede çıkabilecek problemlerin de hesaba katılması gerekiyor.
Osmanlı idaresi altında asırlarca istikrar içinde yaşamış bölgenin, 1950'li yıllara kadar hakimi olan sömürgeci-işgalcilerden sonra 'cetvelle çizilmiş' sınırlara sahip ülkelere kalması ve bu arada harici bir unsur olarak İsrail'in kurulması, epeydir yaşanılan ve bundan sonra da uzun yıllar süreceğe benzeyen sıkıntıları beraberinde getirdi.
Sömürgecilerin çekilirlerken, bölgedeki etnik ve mezhebi yapıyı kaşıma amaçlı bir yapı oluşturması, en azından belli bir karışıklığı hedeflediklerini gösteriyordu zaten. Ama makul hiçbir açıklaması olmayan İsrail'in kuruluşu, adeta 'tüy dikmek' oldu ve bölge, sömürgecilerden-işgalden kurtuldu derken daha ağır sıkıntılarla yüz yüze geldi.
İsrail, kurulduğu yıldan bugüne, doğrudan ya da dolaylı olarak huzursuzlukların ana kaynağı olma yolunu seçti. Çünkü bırakın amaçlarının, varlığının bile rahatça kabul edildiği bir ortamın doğmayacağı açıkça belli idi.
Bugün itibariyle Ortadoğu'da bir barış tabii ki gereklidir ama bunun nasıl gerçekleşebileceği konusunda kalem oynatmak bile oldukça zor bir iştir. Zordur, çünkü konu çok bilinmeyenli bir denklem gibidir ve denklemin çözülmesi için verilen bazı ipuçlarının da doğru olduğu şüphelidir.
Olayları ve gelişmeleri göz ardı eden bir bakış açısıyla; bölgedeki Müslüman-Arap unsurların hemen bir araya gelmeleri, İsrail'in bölgeden derhal ve tamamen gitmesini sağlayacak yollar bulmaları gibi, muttali olanların hemen tamamının 'uçuk' bulacağı yollar önermek mümkün. İşin garibi, doğru olan da aslında bu. Ama reel-politik dediğimiz şey, bunun böyle olmasının pek mümkün olmadığını söylüyor ve reel-politik de bugünlerde oldukça moda.
Irak'ta neler olacağı, ABD'nin İsrail'in yedeğinde ya da onu yedeğine alarak, enerji deposu Ortadoğu'da bundan sonra nereleri, nasıl karıştıracağı gibi cevabı muallakta sorular var önümüzde. Varlıklarını ABD ile bağlantıları sayesinde sağlayan rejimlerin ne kadar devam edebileceğini de bu türden sorulara ekleyebiliriz.
'Barış' denildiğinde kimin ne anladığı da önemli aslında. Diğer konuları bir kenara bırakıp sadece Filistin meselesinde barış dediğimizde, sıradan bir İsrailli ile bir Siyonist'in arasında bile dağlar kadar fark olduğunu biliyoruz. Sıradan bir Filistinli ile Filistin meselesini kendine dert edinmiş kişiler arasında da ciddi farklar var muhakkak. Objektif olarak bakmanın ise mümkünattan olmadığını söylemek gerek. Yaşanmış o kadar çok olay var ki, bir sabah kalkıp "Evet, hadi bakalım şu meseleyi hakkaniyete uygun bir tarzda çözüverelim" demek hiç ama hiç mümkün değil.
Güç, muhtemelen hikmet gereği, zamanla birinden başkasına geçiyor. Şu anda gücü elinde bulunduranların sık sık 'çözüm' diye sunduklarının, aslında çözümden ziyade, meseleyi iyice içinden çıkılmaz hale getirip, İsrail'in öncelikle meşruiyet kazanma gayretlerine ve sonrasında da yayılmasına hizmet eden oyalama taktiklerinden ibaret olduğunu da görüyoruz.
Ortadoğu için, Filistin için, "barış mutlaka gerekli midir" sorusunun cevabı: "Evet, elbette barış gereklidir" şeklinde olmalı. Nasıl olacağı da aşağı yukarı belli: Bölgede nihayet, 1948'den beri var olan ve varlığını 3 bin yıl öncesinin mitolojik hikayelerine dayandıran İsrail dahil bütün işgalcilerin bölgeden çekilmesi ve buradaki toplumların kendi kaderlerini tayin haklarını kullanmaları şeklinde…
Peki bu ne şekilde gerçekleşecek/gerçekleşebilir sorusu ise 'işte esas mesele' denilecek şey ve 'pratik' cevabı en azından şimdilik yok. Cevap 'güç'le alakalı ve güç sahipleri belki kendi vicdanlarını susturmak için, bünyelerinden söküp attıkları insanların oluşturduğu İsrail'in hayallerini beslemek konusunda ellerinden geleni yapıyorlar. Bu arada adalet, hakkaniyet, uluslararası hukuk ve benzeri birçok değeri de unutmuş gözüküyorlar.