Ey hüzün, yine kuşattın içimi, yağmur gibi indin yüreğime, umutla yaslandığım özgürlük günlerimin damarlarına karıştın ey acı. Bir gül kıvamına ermişken, idam edilen, vurulan, zindanlara atılan, işkencelerden geçirilen, sürgünlere gönderilen kardeşlerimin üzerine inen avutulmuş acılar. Ey içinde hep bir isyanı barındıranlar; bizleri kıran, bizleri inciten, bizleri aşağılayan, bizleri yok sayan, bizim inançlarımıza çağdışı diyen zavallıları tarihin mezarlığına gömelim, ilahi mahkemeden önce düşlerine ani baskınlar yapalım, kara kafalarını rahat bırakmayalım ve biz ne yapıp edip uyanık olalım.
Yılana zehir veren adamlar, coğrafyamızda tutuşturdukları fitne ateşini şeytani tefrikayı; "Müminler ancak kardeştir." emri ilahisini cesur yüreklerimizle kazıyarak ve Allah'ın rüzgarını arkamıza alarak sürdürebiliriz, ortadan kaldırabiliriz.
Rabbani terbiyeden geçmiş basiretli gözler, korku bilmeyen gözler, bizi acılar damıtılan coğrafyamızın içine sürüklüyor. Saçlarımızı savurarak bir siperden diğerine koşarken, kırılan kollarımıza aldırış etmeden, inançsız ve topraksız, şahsiyetsiz, kimliksiz, asla yapamayız diye, avazımız çıktığı kadar bağırıyoruz: "Biz uysal koyunlar değiliz, bunu böyle bilin!"
Avutulmuş acılarımızı, alnımızın çatma vurup, cesur yüreklerimizde aşkla mayalayıp daha bir gür yumruklarla, daha bir yiğitleşerek savaşacağız, yılana zehir veren yerli ve yabancı şahlarla, piyonlarla, uşaklarla, her yanından kan damlayan çağın firavunlarıyla.
Biz diyoruz ki, sizin demokrasi, insan hakları martavallarınızı dinleyecek sabrımız kalmadı. Önünde ayinler düzenlediğiniz totemlerinizi, yediğiniz helvadan putlarınızı başınıza çalın. Hüzünlü coğrafyamızda öldürdüğünüz masumların, çocukların o zeytin gözleri, küçümen yürekleri, sizi rahat bırakmayacak, kalbinizi sıkıştıracak, patlatacak! Modern putperest cahiliye çağında, insanlığın nasıl hayvandan aşağı derecelere düşürüldüğünün örneğini tüm kurum ve kuruluşlarınızla ortaya koyuyorsunuz ey şeytanın manifestosuna uyan beyaz adamlar. Bizim yeni yetme yerli kovboylar da zaten cips yiyerek ve coca cola içerek şükranlarını size ödüyorlar.
Coğrafyamız bir başka bugün. Acılarımız yüreğimizin çeperlerine tutunmuş. Ama taşıyacağız bu kutsal emaneti, insanlık adına, altına girmeyeceğimiz hiçbir yük kalmayacak topraklarımızda. İmana ermiş erler olarak tepeden tırnağa yürek ve celadet kesmiş olarak dimdik dolaşacağız. Ve şimdi bir çocuk tatlılığında, yumuşak sabahlarda onurlu acılarla avunarak güne başlıyoruz.
Biz en güzel düşlerimizi hüzün sağanağı altında gördük. Büyük ideal yürüyüşlerimiz, avuçlarımızda kor ateşler taşıyarak başladı. Varacağımız hedefte; siz vahşilerin medeniyet diye yutturduğunuz alavere dalavere düzeninizi, topraklarınıza sahtekarlıklarınızla gömmek var..
Karanlıklarınızın duvarlarına, avutulmuş acılarımızla güzel yazılar yazacağız.
Tüm çocuklar için,
tüm kadınlar için,
tüm hakkı gasbedilmişler için,
tüm ezilmişler için,
bir damla göz yaşıyla halkları ayağa kaldıran coğrafyamın zeytin gözlü çocukları için,
tüm yıkılmış aşklar için, yazacağız ve acılara abanacağız, savaşacağız!
Öfkeden ve som umuttan bir fırtına estireceğiz. Bu yangınlar bir gün sevinç olacak.
Bu muhacir yürüyüşlerimiz bir yerde noktalanacak elbette. Ve biz olma vahdetini sağlayacağız. Biz, yani tek ümmet. O zaman acılarımız aşklarımız kalkacak ayağa. Firavunlar, Allah'a ve Peygamber'e düşmanlar çatlayacak kinlerinden, kuduracak, çıldıracaklar.
Biz olacağız avutulmuş acılarımızla.