PAB (Parlamentolar Arası Birlik) ve DCAF (Cenevre Silahlı Kuvvetlerin Demokratik Denetimi Merkezi) tarafından “Güvenlik Sektörünün Parlamenter Gözetimi” adıyla yayımlanan el kitabının 27. Bölümünden alıntıdır.(TESEV Yayınları, 2003, Sf. 162-168)
Birçok ülkenin zorunlu askerlerden oluşan orduları vardır. Bunun bir önemli nedeni bu ülkelerin zorunlu askerliği demokrasinin ve ulusal kültürün değerli bir unsuru olarak görmeleridir. Ancak günümüzde zorunlu askerlik dünyanın birçok bölgesinde sorgulanmakta ve tartışılmaktadır. Son dönemlerde silahlı çatışmaların niteliklerinin değişmesi yüzünden zorunlu askerliğin modern bir orduda verimli ve arzu edilir olup olmadığı tartışılmaktadır. Birçok ülke zorunlu askerliği zaten kaldırdı ya da yakın gelecekte kaldırmayı planlamakta. Modern tarihte zorunlu askerliği “icat eden” Fransa bile bu yükümlülüğü 2001’de kaldırdı. Kimileri, tamamen gönüllülerden oluşan, küçük çaplı, yüksek teknolojiyle donanmış ve hareketli kuvvetlerin kitlesel orduların yerini alacağını öngörmektedir. (…) Dünyadaki ülkelerin yaklaşık yarısı vicdani retçilik hakkını tanımakta ve zorunlu askerlik yerine alternatif hizmetler öngörmektedir.
Zorunlu askerlik hizmeti neden kaldırılmalı?
Dünya çapında yürüttüğümüz çalışmalarda kitlesel orduların ve dolayısıyla zorunlu askerlik sisteminin kaldırılması için şu nedenlerin öne sürüldüğünü saptadık:
♦ - Son 25 yılda ve özellikle de Soğuk Savaşın sona ermesinden bu yana pek çok ülkenin ordusu küçüldüğünden ordularda zorunlu askerlere olan gereksinim de azaldı. (Bu durum aynı zamanda kamuoyunun zorunlu askerlik yükünün adil bir şekilde paylaşılmadığı konusundaki şikâyetlerinin artmasına yol açtı.) Özellikle Avrupa-Atlantik bölgesindeki ülkeler ordularını küçültme yoluna gittiler. Ne var ki Afrika ve Asya ülkeleri ordularını küçültme konusunda Soğuk Savaş sonrası barış ortamından daha az istifade etmekteler.
♦ - Silahlı kuvvetler gitgide daha da profesyonelleşmekte ve ileri teknolojiye daha bağımlı hale gelmekte. Askerlerin modern ve karmaşık silah sistemlerini tam anlamıyla kullanma becerisini kazanmaları için genellikle uzun bir eğitimden geçmeleri gerekmekte. Zorunlu askerlik hizmetini yerine getirenler, bu sistemleri tanımalara yetecek kadar uzun süre orduda görev yapmadıklarından ordular profesyonel, gönüllü askerlere gün geçtikçe daha fazla bel bağlama eğilimindeler.
♦ - Barış operasyonlarında temel askeri becerilerin yanı sıra müzakere etme yeteneği gibi başka becerilere de gereksinim duyulur. Zorunlu askerlerin büyük bölümü çok kısa bir eğitim aldıklarından çatışma sonrası toplumlarda yürütülen kapsamlı barış operasyonlarında görev yapmak için gereken beceri ve deneyim düzeyine ulaşamazlar.
♦ - Bazı ülkelerde anayasa, zorunlu askerlerin kullanımını ülke topraklarının savunulmasıyla sınırlar ve zorunlu askerlerin yurtdışında konuşlandırılmasını yasaklar.
Zorunlu askerlerin hırpalanması
Zorunlu askerlik hizmetinde çoğunlukla askere yeni alınanlar ile daha eskiler arasında resmi olmayan bir hiyerarşi bulunur. Kıdemli askerler yenilere ordunun kural ve geleneklerini öğrettiğinden bu enformel hiyerarşi önemlidir ve ordunun sosyal dokusunun oluşmasına katkıda bulunur. Bununla birlikte kıdemli askerler pek çok durumda bu resmi olmayan hiyerarşiyi suiistimal ederek kendi çıkarları yönünde kullanırlar ve yeni askerlere görevler yükleyerek onları hırpalarlar. Bu durum yönetici konumundaki askerler tarafından yeterince denetlenmezse kurulan hiyerarşi kontrolden tamamen çıkabilir ve sonunda yeni askerlerin hırpalanma, fiziki şiddet ve korkutmayla yüz yüze kalacakları bir ortamın oluşmasına neden olabilir. Avrupa Askeri Örgütler Konfederasyonu’na göre (ECCO) askere yeni alınanların en büyük sorunlarından biri olan hırpalanma ciddi yaralanmalara neden olmakta ve hatta bazen sürekli sakatlıklara, ölümlere ve intiharlara yol açmaktadır. Askerlerin ve askerlik hizmetinin itibarını koruyabilmek için hırpalanma vakalarının üst rütbeli askerlerce sıkı biçimde denetlenerek önüne geçilmesi gerekir. Bunun yanı sıra aşırı vakalar iç ve dış gözetim kurumlarınca yargıya sevk edilmeli ve askerlik sisteminde hukukun üstünlüğü yeniden tesis edilmelidir.
Vicdani ret ve alternatif hizmetler
Bazı kişiler, dini ya da diğer ahlaki gerekçeler (“öldürmeyeceksin”) ya da kişisel inançlar (şiddet karşıtlığı) nedeniyle vatanlarını koruma yükümlülüğünü sorgulamaktadır. Bundan ötürü devletin zorunlu kıldığı görevlere itaat etmediklerinde çoğunlukla idam dahil şiddetli cezalara çarptırılırlar.
Geçtiğimiz yüzyılın ikinci yarısında kişilerin silahlı kuvvetlere katılmayı ve silah taşımayı reddetme hakkının olduğu fikri ortaya çıktı ve geniş çapta kabul gördü. Hatta kimi ülkelerin yasalarında bu konuya yer verilmeye başlandı. Bu eğilim, bazı ülkelerde (Britanya, Almanya, İrlanda, Hollanda, Belçika, Lüksemburg, Fransa, İspanya, İtalya ve Portekiz) zorunlu askerlik hizmetinin kaldırılmasıyla aynı zamana denk düştü.
Silah taşımayı reddeden ya da her türlü askeri eğitim ve hizmete karşı çıkan kişiler vicdani retçi olarak adlandırılır. Tüm retçiler bu kararlarını vicdani nedenlerle açıklasa da bu inançlarının altında dini, felsefi ya da siyasi birçok neden yatabilir.
Vicdani retçilerin sayısının artmasıyla birlikte bazı ülke parlamentoları, zorunlu askerlikle yükümlü yurttaşların hangi koşullar altında bu zorunluluktan kurtulabileceklerini düzenleyen yasalar kabul ettiler. ABD ve Batı Avrupa ülkelerinin ardından son olarak Yunanistan 1997’de vicdani retçi statüsünü tanıdı.
Vicdani retçiliğin tanınmadığı ülkelerde retçiler, genellikle firar ya da ihanet gibi ağır cezalar gerektiren suçlardan yargılanırlar. Diğer bazı ülkelerdeyse “sürekli itaatsizlik” adında, askeri yasaların kapsamına giren özel bir suç kategorisi vardır.
Vicdani retçi olarak tanınma sürecinde çoğunlukla kişinin bu karara nasıl vardığını, bu inancının yaşamını ne yönde etkilediğini ve bu inancın askeri hizmetle nasıl çatıştığını açıklaması istenir. Acemi askere vicdani retçi statüsünün tanınıp tanınmayacağına İsviçre ve Bulgaristan’da olduğu gibi çalışma bakanlığına bağlı bir komisyon, Slovenya’daki gibi içişleri bakanlığı ya da Hırvatistan’da olduğu gibi adalet bakanlığı karar verebilir.
Vicdani retçiliğin insan haklarına dahil edilmesi
2000 yılının nisan ayında Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu, 1998/77 nolu kararında belirtilen ilkeler uyarınca oylamaya başvurmadan 2000/34 nolu kararını kabul etti. Bu kararla İnsan Hakları Evrensel Bildirisi ve Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nde yer alan düşünce özgürlüğüyle din ve vicdan özgürlüğünün meşru kullanımına uygun olarak kişilere vicdani nedenlerle askeri hizmete karşı çıkma hakkı tanındı. 1993’te BM İnsan Hakları Komisyonu, vicdani retçiliğin bu sözleşmenin “ölüme sebebiyet verebilecek güç kullanmayı zorunlu kılmanın vicdan özgürlüğü ve din ve inançlarını yansıtma hakkıyla çatışacağını” karara bağlayan 18. maddesinden doğan bir hak olduğunu kabul etmişti. BM Komisyonu ayrıca “bu hak kanunen ya da uygulamada tanındığında ileri sürdükleri nedenlerden ve özel inançlarından dolayı vicdani retçiler arasında ayrım yapılmayacaktır. Aynı şekilde vicdani retçiler askeri hizmeti yerine getirmedikleri için ayrımcılığa uğramayacaklardır” açıklamasında bulunmuştu.
BM İnsan Hakları Komisyonu’nun 1998/77 nolu kararı:
Askeri hizmetin vicdani reddi
Komisyon (...) herkesin yaşama, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının yanı sıra düşünce özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü ve ayrımcılığa maruz kalmama hakkına sahip olduğunun İnsan Hakları Evrensel Bildirisi ve Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesinde kabul edildiğini kaydederek, (...) askeri hizmetin vicdani reddinin dini, ahlaki, etik, insani ve benzeri saiklerden doğan inançlardan ve vicdani neden ve ilkelerden kaynaklandığını kabul ederek, (...)
1- İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin ve Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 18. maddelerinde yer alan düşünce özgürlüğüyle din ve vicdan özgürlüğünün meşru kullanımına uygun olarak herkesin vicdani nedenlerle askeri hizmete karşı çıkma hakkı olduğuna dikkat çeker;
2- Bazı devletlerin vicdani ret vakalarını soruşturma yürütmeksizin kabul etmesinden memnuniyet duyar;
3- Bu tür bir sistemi benimsemeyen devletleri vicdani ret iddialarının gerçeği yansıtıp yansıtmadığını saptayacak bağımsız ve tarafsız bir karar organı oluşturmaya, bunu yaparken ileri sürdükleri nedenlerden ve özel inançlarından dolayı vicdani retçiler arasında ayrım yapmamaya davet eder;
4- Askerlik hizmetinin zorunlu olduğu ve böylesi bir kararın henüz alınmadığı devletlere vicdani retçilere itiraz gerekçeleriyle uyumlu, savaşçı değil sivil nitelikte, kamu çıkarına yönelik ve cezalandırıcı olmayan alternatif hizmet imkanları sağlamaları yönündeki tavsiyesini hatırlatır;
5- Devletlerin vicdani retçileri askeri hizmetlerini yerine getirmemelerinden dolayı tekrar tekrar cezalandırmaktan ve hapis cezasına maruz bırakmaktan kaçınmaya yönelik tüm tedbirleri almaları gerektiğini vurgular. Devletin hukuk ve ceza sistemi uyarınca daha önce suçlu bulunduğu ya da beraat ettiği bir suç nedeniyle hiç kimsenin tekrar cezalandırılmaması ya da sorumlu addedilmemesi gereğini hatırlatır. (...)