Korkmayın, Han Şeyhun’daki kimyasal saldırının arkasında Esed rejiminin olduğunu söylediğinizde III. Dünya Savaşına çağrı yapmış olmazsınız!
Beşşar Esed zalimdir. Tam altı yıldır kendi halkını katletmektedir. Bundan önce babası da aynısını yapmıştı. Esed ailesinin Suriye’de gücü elinde tuttuğu on yıllar boyunca insanlığa karşı işlenen suçlardan temize çıkmaya ihtiyaç duyma çabası da sadece bir kez yaşanmadı.
Bu yüzden, rejim tarafından işlenen birçok kimyasal silah saldırılarından biri olan Han Şeyhun'da teyit edilmiş bir sinir gazı saldırısı da sıra dışı sayılamaz! Bazılarının zannettiği gibi, Esed'in Han Şeyhun'a kimyasal saldırılar düzenlediğini söyleyen devrimi destekleyen şahıs ya da örgütler de bu şekilde III. Dünya Savaşı çağrısı yapmış olmuyorlar, sadece 6 yıldan uzun bir süredir yaptıkları gibi zalimin kimliğini deşifre ediyorlar!
Esed, bu 6 yıllık süre zarfında, uluslararası camianın, kendisini tasfiye edecek somut adımları atmaya istekli olmadığını gayet iyi öğrendi. Ve bu yüzden, "Neden rejim bunu yapsın ki?" "Rejim neden kimyasal silah kullansın ki?" "Rejim neden Han Şeyhun'da kimyasal silah kullansın ki?"gibi soruları dillendirmek saçmalıktır!
Diktatörler öldürüyorlar çünkü öldürebiliyorlar! Kimyasal silahlar kullanıyorlar çünkü kimyasal silah ellerinde bulunan araçlardan bir araç. Kendi halkına sayısız varil bombası atan ve işgalcileri ülkesine davet eden bir rejimin kimyasal silah kullanması hiç de şaşırtıcı değildir.
Han Şeyhun
Türkiye sınırından yaklaşık 90 km uzaklıkta bulunan Han Şeyhun, Şam-Halep uluslararası yolu üzerinde yer alıyor. Buradaki sivil yerel konseye Usame el-Sayadi liderlik ediyor. Cundu’l Aksa’nın bu yılın başındaki başarısız denemesinden sonra kasabada varlığını sürdürebilen hiçbir silahlı grup olmadı.
Haziran 2014'te rejim kuvvetlerinden kurtulmasından bu yana kasaba -Trump’un Şayrat hava üssünü vurmasının ardından yapılan saldırı da dâhil- sürekli olarak rejimin ve müttefiklerinin hava saldırılarına maruz kalıyor. Burası ayrıca, kırsal kesimdeki Hama gibi, çevredeki şehirlerden gelen binlerce yerinden edilmiş aileye ev sahipliği yapıyor.
Başlangıçta rejim ve Rusya, "terörist kimyasal silah depoları" üzerine hava saldırısı yaptıklarını iddia ediyordu. Ancak bölgedeki gazeteciler ve Guardian'dan bir muhabir, rejim ve Rus medya kaynaklarının kimyasal depolama tesisi olarak adlandırdığı yerlerin aylar öncesinden vurulmuş olduğunu kanıtlayan fotoğraf ve video delillerini sundular.
Rusya Rejimi Güçlendiriyor ve ABD de Bunu Biliyor
BM Güvenlik Konseyi, 2013 yılının sonlarında ABD ve Rusya'yı, Esed rejiminin kimyasal silah stoklarını tasfiye ile görevlendirdi. Birçok gecikme ve taahhüt edilen zamana uyulmamasına rağmen, ülkenin 2014 yılının ortalarına kadar kimyasal silahlardan tamamıyla arındırılacağı ilan edildi. Aylar sonra, BM, Esed rejiminin kimyasal silah tesislerinin hepsini tam olarak açıklamadığına dair endişelerini dile getirdi.
Dahası, rejim ve Rusya, napalm, beyaz fosfor, yangın bombaları, küme bombaları, uçaksavar füzeleri ve vakum bombaları ve klor gazı kullanarak sivilleri ve yerlerinden edilmiş göçmenleri bombalamaya devam ediyor. Hatta Rusya, silahları Suriyeli siviller üzerinde test ettiği için övünüyor.
Tüm bu tablo göz önünde bulundurulduğunda, ABD'nin kimyasal silahların kullanılmasına doğrudan bir tepki olarak Şayrat hava üssüne saldırı düzenlediğini açıklaması oldukça şaşırtıcıydı. Daha fazla şaşırtıcı olan ise ABD’nin, rejimin müttefiki, hamisi konumundaki Rusya'ya hava saldırıları hakkında önceden bilgilendirdiğini duyurmasıydı.
Ancak belki de tüm bunlardan bile şaşırtıcı olan şey ise Rusya'nın, rejime verdiği açık destek de göz önünde bulundurulduğunda bazı işgüzarların hâlâ rejimin resmi söylemini dillendirmede ısrarlarıydı: Han Şeyhun saldırısını ABD'ye harekete geçirebilmek için el-Kaide'nin de yardımıyla Suriyeli muhalifler düzenlemiştir!
Seçici Dayanışma
İsrail ordusu Gazze'yi bombaladığında, hem Arap hem de Batı yanlısı Filistin eylemcileri haklı olarak hesap sorar. İsrail'in 2014 yılında Gazze'ye yaptığı büyük saldırıdan (Koruyucu Kalkan Operasyonu) sonra İsrail’in cezalandırılmasını isteyen insanların bir kısmı şimdi Esed'in Han Şeyhun'da yaptığı kimyasal saldırıda Esed’in sorumluluğunun olup olmadığını sorguluyor.
Esed, Rusya ve İran'ın da yardımıyla kendi halkına İsrail’in yaptığının aynısını ve hatta çok daha kötüsünü yapıyor. Öyleyse neden bu aktivistler Esed rejimine karşı bir öfke ortaya koymuyor da bunun yerine bir de onu savunmayı seçiyorlar? Oysa İsrail’in, siviller üzerinde uluslar arası zeminde yasaklanmış silahlar kullandığı gerçeğini hiç sorgulama ihtiyacı hissetmemişlerdi!
Rusya ve İran, hem işgalle ve hem de insanlık suçlarıyla iştigal ederek bugüne kadar Suriye’de bulundular. Yalnızca ABD ya da İsrail bir Arap ülkesine saldırdığında uyanan savaş karşıtı gruplar, Suriye’nin egemenlik haklarıyla ilgili basın açıklamaları yayınlıyor ve ellerinde Suriye diktatörü Beşşar Esed'in fotoğraflarıyla protesto eylemleri düzenliyorlar. Buna karşın Batı’da mülteci olarak yaşayan Suriyeliler, Esed’e muhalefet edince sesleri kesiliyor ya da teröre destekle suçlanıyorlar.
Bu tür seçici dayanışma, sürekli olarak savunmaya itilen Suriyeli gazetecilerin ve sivil toplum aktivistlerinin zamanını ve enerjisini boşa harcıyor. Kendilerini insan hakları savunucusu olarak tanımlayan bu aktivistlerce Suriye halkının bu şekilde adeta insanlık dışı eylemlerin sorumlusu konumuna oturtulması anlaşılması asla mümkün olmayan bir hadisedir. Aslında seslendirdikleri net bir gerçek var: Bizzat kendileri tanıklık etseler bile, hiçbir zaman rejimin vahşiliğine ikna olmayacaklar!
Al Jazeera / 21 Nisan 2017 / Çev: Gökhan Ergöçün