Araplar Farklı Bir Dil Konuşuyor

Muhammed Adil

 

Tunuslu Araştırmacı-Gazeteci, Kuveyt Haber Ajansı Türkiye Temsilcisi

Geçtiğimiz günlerde Kuveyt'te, ülkenin en büyük kültür şenliği olan el-Kureyn Kültür Festivali çerçevesinde, sadece Arap ülkelerini değil, ABD'nin "Büyük Ortadoğu Projesi" diye adlandırdığı geniş bir coğrafyayı ilgilendiren bir sempozyum düzenlendi. "Modern Arap Çağı" başlığını taşıyan ve üç gün süren sempozyumda Arap dünyasının önemli akademik ve entelektüel şahsiyetleri tebliğlerini sundular.

Sempozyuma farklı dini ve siyasi eğilimleri taşıyan isimlerin katılması dikkat çekiciydi. İçlerinde Hıristiyan olanlardan tutun, İslamcı, liberal, solcu ve Arap milliyetçisine kadar farklı "meşreplerden" beslenen şahsiyetler vardı.

Sempozyumda tartışılan konular, ABD'nin ortaya attığı Büyük Ortadoğu Projesi'nde vurgulanan hususlarla paralellik arz ettiğinden, sempozyumun tüm oturumlarını izleyen bir araştırmacı olarak, tartışılan başlıca konuları Türk okuyucusu için özetlemenin faydalı olacağını düşünüyorum.

ABD'nin Irak işgali sonrası ortaya attığı değişim projesi hakkında Arap entelektüelleri ne düşünüyor? Araplar değişimi sorguluyor mu? Bu sorulara yanıt olabilecek hususları Türk okuyucusuyla paylaşmamın yararlı olacağına inanıyorum. Arap dünyasının siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel ve askeri teknoloji paradoksunun ele alındığı sempozyumun ABD'nin Büyük Ortadoğu Planı tartışmalarının yapıldığı bir zamanda gerçekleştirilmesi dikkat çekiyor. Böylesi bir sempozyumun Kuveyt'te devlet eliyle gerçekleştirilmesi de ayrı bir önem taşıyor.

Organizasyonun hükümete bağlı bir kuruluş tarafından yapılmasına rağmen tartışmaların son derece demokratik bir zeminde yapıldığını söyleyebilirim. Bu da Körfez'in küçük ülkesi Kuveyt 'in akademisyenler ve entelektüeller aracılığıyla Büyük Ortadoğu Projesi'ni tartışma zeminine çekmek istediğini gösteriyor.

Oturumlarda tartışılan konular, Yeni Dünya Düzeni kavramını çağrıştıracak biçimde Yeni Arap Bölgesel Düzeni, kültürde elit ve halk ikilemi, medya-halk ilişkisi, Arap güvenliği, Arap dünyasında ekonomi, özelleştirme ve sosyal güvenlik gibi "çağın" kavramlarıyla ele alındı. Bütün bu hususların bugüne kadar yapıldığı gibi siyasi toplantılarda değil de akademik zeminde tartışılması dikkat çekiciydi.

"Çağın dilini" konuşma yolunda büyük bir yol kat eden Türkiye'den entelektüel, ekonomik, kültürel, hatta siyasi simalardan birinin dahi böyle bir platformda bulunmamasını önemli bir eksiklik olarak görüyorum. Arap dünyasıyla Türk dünyası arasındaki doğrudan diyalogun, bölgeyi ilgilendiren önemli bir meselede dahi ne denli zayıf olduğunu göstermek açısından bu husus oldukça düşündürücüdür. Zira mesele, aynı ya da yakın coğrafyayı paylaşan insanlar olarak hepimizi ilgilendirmektedir.

Kanımca bu meselenin Türk ve Arap aydınları arasında tartışılmasına ihtiyacı vardır. Geçmiş yıllarda entelektüeller, akademisyenler olarak bu hayati meseleleri hep politikacılara havale ettik; ama sonuç ortadadır. Aydın, gelecek kuşaklara daha iyi bir dünya bırakmak için kendi misyonunu yerine getiren kişidir. Bu misyonunu yerine getirmediği takdirde meydan, kişisel ve siyasi menfaatleriyle ilgilenen oportünist politikacılara kalmaya devam edecektir. Güçlü siyasi iradenin önemini yadsıyacak değilim. Ancak akademik, bilimsel bir zeminden yoksun siyasi iradenin de güçlü olamayacağı ortadadır. Bu nedenle çağın meseleleri ışığında bölgesel sorunlarımızın tartışılması, öncelikle Türk ve Arap aydınları arasında bu yolda bir diyalog köprüsünün kurulması, doğrudan bir diyalog sürecinin başlatılması açısından olduğu kadar, gelecek kuşaklara karşı sorumluluğumuzu yerine getirmek bakımından da hayati bir öneme sahiptir.

Arap Birliği ve Bölgesel Yapılanma

Sempozyumun birinci ayağını oluşturan "Siyasi Meydan Okuma" adı altında iki temel konu tartışıldı. "Yeni Arap Bölgesel Düzeni" başlığını taşıyan birincisinde Kahire Üniversitesi, Ekonomi ve Siyasal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Profesör Nevin Abdulmun'im Sa'd bildirisini sundu. Profesör Sa'd bildirisinde, mevcut Arap bölgesel düzeninin Arap Birliği'nin kurulmasıyla ve bu birliğin kuruluşu sonrasında Arap ülkeleri arasındaki ilişkilere hakim olan bir dizi Araplararası anlaşmalar ve kriterlerle ilişkili olduğuna işaret ederek, bu düzenin Irak'ın Kuveyt Devleti'ni işgal etmesiyle birlikte ne yazık ki yıkıldığını ve bugün Irak'ta mevcut durumla birlikte bu yıkılışın teyit edildiğini ifade etti. Sa'd, "özellikle Irak Savaşı ve Filistin sorununu çözmeye ilişkin yol haritasının kabul edilmesinden sonra, Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi için bugün kurulması gereken bölgesel düzenin şekli ne olmalıdır?" sorusuna yanıt aradı. "Arap Birliği'nin Alternatifleri"ni ele alan ikinci bildiriyi, Lübnan Üniversitesi Rektörü Dr. Mecdi Hammad sundu. Dr. Hammad, Arap Birliği'nin Arap arenasında yaşanan yeni bir tarihi dönemin gereklerini yerine getiremediğini savundu. Bildiride Araplararası yeni bir antlaşma çerçevesinde bu yeni tarihsel süreçte Arap birliğine, koordinasyonuna veya entegrasyonuna yönelik çabaları bir arada tutan bir birlik için söz konusu pratik "alternatifler"i de ele aldı.

Elit Kültür, Halk Kültürü, Söylem ve İmaj

Sempozyumun "Kültürel Meydan Okuyuş" ana başlığını taşıyan bölümünde Dr. Abdullah el-Guzami elit kültür ile halk kültürü arasındaki kopukluğun nedenlerini irdeledi. el-Guzami, "Elitlerin ve Halk Kesimlerinin Kültürü" adlı çalışmasında bu iki kültürün birbirine yaklaştırılmasına yönelik pratik çözümler ile bunların bölgede yaşanan modern çağın karakteristikleriyle ilişkisi konusunda sorular ortaya attı.

El-Guzami, çalışmasında ana hatlarıyla şu görüşleri işledi: Edebi söylem, uzun yıllar boyunca tüm uluslar nezdinde en popüler söylem haline gelmiştir. Edebi söylem, herhangi bir ulusun gerçek temsilcisi ve ulusların kültürlerinin taşıdığı en belirgin özellik olarak karşımıza çıkmaktadır. Edebi söylem sadece sanatsal zevke ulaşma aracı değildi; aksine tarihi, sosyal ve psikolojik yönleriyle bilimsel araştırmanın anahtarıydı.

El-Guzami'ye göre, "imaj kültürü modern değişimin göstergesidir. İnsanlığın kültür ve toplum tarihinde ilk defa düşünce, politika veya sanat bakımdan kitleleri peşinden sürükleyebilecek gerçek öncüleri görmekten aciz buluyoruz kendimizi. Buna rağmen insanların toplu olarak ve aynı anda etkilenip değiştiklerini görüyoruz."

Dr. el-Guzami bu görüşlerden yola çıkarak "imaj"ı düzenli, sağlam ve kapsamlı olarak nitelediğimiz bu değişimi meydana getiren güç olarak tanımlayarak bildirisinde şu sözlere yer verdi: "Demokratik bir araç olarak imaj ve imaj kültürüne baktığımızda, yüksek kültürel özelliklere sahip insana ait zihinsel bir bütünlük görüyoruz. Zira bu süreçte eşitlik ile farklılık aynı kanaldan ve aynı anda akmaktadır."

Arap Dünyasında Medyatik Söylem ve Medya-Halk İlişkisi

Dr. Mustafa el-Masmudi, "Medya ve Halk Kültürünün Oluşturulması" başlıklı bildirisinde, uydu kanallarının ve bilgisayar cihazlarının her kurum, şirket ve eve girdiği global çağda tüm coğrafi ve siyasi engelleri ortadan kaldıran medya araçlarının halk kitlelerinin toplumsal bilinci üzerindeki etkisini ele aldı.

Dr. Mustafa el-Masmudi'nin sibernetik kültür çağında medya ve halk kültürlerinin oluşturulmasına ilişkin ortaya attığı başlıca sorunlar arasında Arap coğrafyasında medyatik ve kültürel söylem yer aldı. Çalışmada Arap coğrafyası düzeyinde medya ve kültür stratejisinin geliştirilmesine yönelik yeni yaklaşımların neler olduğu irdelendi. Dr. el-Masmudi, sibernetik kültürün ön plana çıkan bir kültür olduğunu ifade ederek, bunun internet ve sibernetik uyduda yaşanan gelişmelerin paralelinde çeşitli biçimlerde geliştiği ve esasen şu anda yaşadığımız küreselleşmeyle ilişkili olduğu sonucuna vardı. Dr. el-Masmudi, bugün dünyanın, yoksulluğun sıkıntısını yaşayan kesimleri göz önünde bulunduran bir "medeniyet" projesine ihtiyaç duyduğunun altını çizerek geleceğin anahtarının bu kesimlerin elinde olduğunu ifade etti. Dr. el-Masmudi, sibernetik kültür hakkında şu soruları ortaya attı: Arap halkları bu yeni kültürü özümsemeye hazır mıdır? Elimizdeki medya araçları bu söylemi göğüslemeye hazır mıdır?

Değişimin Diğer Alanları

"Teknolojik ve Askeri Meydana Okuma" ana başlığını taşıyan bölümde Tuğgeneral Muhammed Safvet ez-Zeyyat şu soruları ortaya attı: "Modern askeri teknolojinin karakteristik özellikleri nelerdir? Bu teknolojilerin uygulanmasında araştırmalar ve üniversiteler nasıl bir rol üstlenmektedir? Arap ordularıyla Batının askeri gücü arasında askeri teknoloji açısından mevcut olan boşluk doldurulabilir mi?"

"Askeri Teknoloji Işığında Arap Güvenliği" adlı çalışmasında Kurmay Albay İlyas Hanna, mevcut Arap ordularının nicel ve nitel durumu, sayıdan çok bilime dayanan teknolojik gelişme çağında kendi kendine yetebilirliği hakkında fikir yürüttü. Bildiride, Arap ülkeleri topluğu için askeri bakımdan gerçek güvenliği temin edecek şekilde Arap-Arap ilişkileri düzeyinde bu ordulardan beklenen rol ele alındı.

"Ekonomik ve Sosyal Meydan Okuma" adlı dördüncü ve son bölümde Dr. Turki el-Hamed, Arap bölgesinin tarihi bir dönemeçten geçtiğini vurguladı. el-Hamed, "Arapların sömürgeden kurtuluşunun üzerinde on yıllar geçmesine ve Arap hükümetlerinin halklarının yönetimini ele geçirmelerine rağmen, bu toplumlar hâlâ cehalet, aşiretçilik, feodalizm, kadının sosyal konumundan uzaklaştırılması ve gerçek anlamda insan haklarının görmezden gelinmesi gibi sorunlar altında ezilmektedir." dedi.

"Özelleştirme ve Sosyal Güvenlik" adlı çalışmasında Dr. Abdullatif el-Hamed, Ortadoğu'da meydana gelen gelişmelerin ardından Arap ekonomisinin geleceğiyle ilgili görüşlerini dile getirdi. Abdullatif el-Hamed, ulusun insan kaynakları, ekonomik, kültürel, sağlık, eğitim ve teknolojik zenginliğinin ideal kullanılması yoluyla, kalkınmayla nüfus yoğunluğu arasında kurulacak doğru bir dengeyi kuracak ekonomi politikaların izlenmesinin gerekliğinin altını çizdi.

Sempozyumu, bir grup düşünür ve entelektüelin katıldığı geniş bir tartışma platformuyla son buldu. Katılımcılar, Irak rejiminin çöküşünün ardından bölge ülkelerinin siyasi, coğrafi, ekonomik ve kültürel haritasının yeniden çizildiği Ortadoğu bölgesinde yeni Arap dönemine ilişkin görüşlerini açıkladılar.

"Yeni Arap Çağı" Hakkında Ne Dediler?

Bir çok kültürel ve eleştirel eserlere imza atmış olan ve "Sivil Toplum Krizi" adlı çalışmasıyla sempozyuma katılan Melik Suud Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Turki el-Hamed, "Yeni Arap Çağı" adlı sempozyumunu yılın "kültür olayı" şeklinde niteleyerek, özellikle bölgede yaşanan koşullar altında Arap dünyasının pek çok sorunla karşı karşıya olduğunu söyledi. El-Hamed, "Doğal olarak kimse bu tür tartışmaların bütün sorunlarımızı sihirli bir değnekle çözmesini beklememektedir. Ancak böylesi bir birikim ve süreklilik, eninde sonuna siyasi, ekonomik ve toplumsal alanlarda yaşadığımız bu bunalımları atlatmada en azından bir anahtar işlevi görecektir." diye konuştu. Dr. el-Hamed, "Neden dünyada sivil toplum yaygın bir biçimde ilgi ve takdir görürken, Arap toplumunda sürekli zayıf ve marjinal durumdadır." sorusunu tartışmaya açarak, demokrasi, düşünce ve ifade özgürlüğüne ilişkin bir çok faktöre değindi. Dr. el-Hamed, etkin bir sivil toplum olmadıkça sağlıklı bir demokrasiye ulaşılamayacağının altını çizdikten sonra, "demokrasinin sosyal pratiği sivil toplumlara bağlıdır. Fakat gariptir ki Arap toplumunda "sivil toplum" dendiğinde hep siyasi ya da ideolojik boyutlar akla gelmektedir. Halbuki sivil toplum, bireyin toplum içindeki özgür girişimidir. Sivil toplum, yönetim ile toplum arasında bir bağlantı halkası işlevini görmektedir. Öte yandan sivil toplum istikrar unsurudur ve toplumda meydana gelebilecek sosyal patlamalara karşı emniyet supabı görevini yerine getirir", dedi.

Cenin Stratejik Araştırmalar Merkezinin Müdürü yazar Tevfik Ebu Bekir şu görüşleri dile getirdi: Bir çok sempozyum ve konferanslarda genellikle atılan nutukları ve "-meli, -malı" kipleriyle yapılan konuşmaları dinleriz. Ancak bu defa "Yeni Arap Çağı" sempozyumunda bu tür bir söyleme tanık olmadık. Bu da düşünce yoğunluğuna ve bir dereceye kadar birbirine zıt bakış açılarını duymaya doğru bir değişimin meydana gelişini gösteriyor. Son yıllarda katıldığım sempozyumlarda böyle bir değişim görmedim. Fikir çeşitliliğine sahip, hitabetten uzak ve olayların özüne eğilen kültürel bir buluşma olarak sempozyum başarılı geçmiştir".

Kısaca el-Kurayn Festivali

El-Kureyn Kültür Festivali'nin kuruluş felsefesi, bir dizi kültürel ve sanatsal faaliyetlerin hayata geçirilip canlandırılması fikrine dayanmaktadır. Tam bir ay süren festivalde düşünce sempozyumları, şiir ve edebiyat geceleri, konferanslar, sanatsal buluşmalar, tiyatro oyunları, folklor gösterileri, plastik sanat sergileri düzenlenmekte, Kuveyt'in modern kültür tarihinde iz bırakmış ve iz bırakmaya devam eden Kuveytli edebiyatçı ve sanatçıları onurlandırılmaktadır.

El-Kureyn Kültür Festivali'nin tarihe mal olmuş bu sürecini kısaca özetlersek; geçmişte olduğu gibi günümüzde de festival faaliyetleri, devletiyle ve halkıyla Kuveyt'in kültüre ve entelektüellere beşiklik etme özelliğini ön plana çıkarmayı, dahası dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın Arap aydınını da kapsayacak biçimde bu alanı genişletmeyi hedeflemiştir.