Rus bombardımanının sivil bir bölgeyi yerle yeksan ettiği bir anda,
apansız bir şekilde toz bulutlarının arasından
çığlık çığlığa gelen dört yaşlarındaki kız çocuğuna atfen…
Kırmızı montlu çocuk!
Paramparça bedenler arasından,
Toz bulutlarının çöküntüsünden,
Nasıl da çıkıp geldin apansız!
Kurusun göz pınarlarım
Neye yarıyor ki ağlamaktan başka
Tutamadım ellerini bu uzak diyardan
Katı kalbim bağlanamadı minik yüreğine!
Çekmedin bu ıstırabı yakinen değil mi?
Her şey güllük gülistanlık senin beldende.
Ölürken insanlık izlemek,
Bir sızıdan ibaret değil mi?
Yudumlarken çayını bir TV karşında,
Duyulmuyor yüreklere düşen bombaların sesleri
Oysaki kulak zarlarını patlatıyordu uçaklar,
Sükûneti yaşarken sıcak yuvanda.
Elbette hesabını soracaksın bizden,
Yürü gülüm sen bu hengâmeden,
Gözlerini diktiğin ufuktan geri dönmeden,
Belki utanır kalemşorlar, analistler, yanı başımızdaki bizler!
En derinden…