Özgür-Der, yürüyüşünü, zincire eklenen yeni halkalarla sürdürüyor. 28 Ekim 2007'de düzenlenen bir programla tevhid, adalet ve özgürlük mücadelesinde yeni bir mevzi daha açılmış oldu. Özgür-Der Antalya Temsilciliği, Esnaf ve Sanatkar Odaları Birliği Konferans Salonu'nda düzenlenen bir programla mücadele halkalarına katılmış oldu.
Abidin Doğmuş'un Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan program, Özgür-Der'i tanıtan bir sinevizyon gösterimiyle devam etti. Mustafa Pektaş'ın sunuculuğunu yaptığı programda açış konuşması yapan Özgür-Der Antalya Temsilcisi Dr. Ahmet Balta, Özgür-Der'in kurulduğu günden bugüne dek hak ve adaletin şahitliğini vahyin rehberliğinde yerine getirdiğini, zulmün karşısında onurlu bir duruş sergilediğini ve mustazaf kitlelerin sesi olmaya çalıştığını söyledi. Balta, bu sese bir karşılık verme arzusu ile yola çıktıklarını belirterek, Antalyalı Müslümanların kendilerini yalnız bırakmayacağına inandığını söyledi
Açış konuşmasının ardından program Özgür-Der Genel Başkanı Hülya Şekerci, Vakit gazetesi yazan Abdurrahman Dilipak ve dergimiz yazarlarından Rıdvan Kaya'nın katıldığı "Ümmet Olma Sorumluluğu Neyi Gerektirir?" başlıklı panelle devam etti. Gültekin Sancar'ın oturum başkanlığını yaptığı panelde ilk sözü Hülya Şekerci aldı.
Yaşadığımız ülke ve bir bütün olarak dünyada gerçekleşen yoğun zulüm ve hak gaspları karşısında sorumluluklarımız olduğunu söyleyerek sözlerine başlayan Hülya Şekerci, "Özgür-Der, emperyalist kuşatmaya karşı direngen ve cahili statükoya karşı muhalif bir kimlik ve mücadele inşasına yönelik olarak yeryüzü genelinde sürdürülen çabalar zincirinin sağlam bir halkasıdır." dedi. Rıdvan Kaya ise ümmet kimliği yerine İslam coğrafyasının muhtelif bölgelerinde ve yaşadığımız ülkede inşa edilmeye çalışılan laik-ulusçu kimliklerin cahili niteliğine dikkat çekti. Türkiye'de "ümmetten ulus yaratma" iddiasındaki resmi ideolojinin her düzeyde insanımızı kirlettiğini söyleyen Kaya, son günlerde ortaya çıkan manzaranın bu resmi ideolojinin toplumu nasıl bir cinnetin eşiğine getirdiğini gösterdiğini hatırlattı. Özellikle eğitim alanında tam bir dayatmayla yüz yüze olduğumuzu dile getiren Kaya, eğitim sisteminin resmi ideolojiyi dayatmasının tam bir zulüm uygulaması olduğunu belirterek Kemalist ideolojinin körpe dimağlara zorla yerleştirilmesine karşı çıkılması gerektiğini vurguladı.
Son olayların içinde bulunulan kavram kargaşası ve zihinsel bulanıklığın açık bir işareti olduğunu vurgulayarak konuşmasına başlayan Abdurrahman Dilipak, Müslümanların maruz kaldıkları çok yönlü saldırılar ve yoğun zihinsel kuşatmadan açık, diri ve Kur'ani bir perspektifle korunabileceklerini söyledi. Sistemin emrindeki dinin ve sistemin denetimindeki caminin İslam'a ve Müslümanlara olumlu bir şey vermediği gibi, halkı da sadece kafa karışıklığına ittiğini söyleyen Dilipak camilerin mutlaka asli fonksiyonuna kavuşturulması için çaba içinde olmamız gerektiğini vurguladı. Kavramsal kargaşaya örnek olarak şehadet kavramına açıklık getiren Dilipak, Kur'ani bir kavram olan şehadetin Kur'an'a göre anlaşılması gerektiğini vurgulayarak şehadetin ancak Allah rızası gözeterek yapılan eylemler sonucu kazanılan bir makam olduğunu; şan şöhret, makam, ülke ya da ırk uğruna yapılan eylemlerin sonucunun şehadet olamayacağını ifade etti.
Bu bağlamda bir dinleyiciden gelen soruya Rıdvan Kaya; vatan, bayrak ve benzeri ulusal semboller uğruna verilen mücadelenin cahiliye olduğunu ve bunun sonucunda gerçekleşen ölümlerin "şehadet" ile vasıflandırmasının açık bir saptırma ve din istismarı olduğuna dikkat çekerek cevap verdi. Geçici bir gerilime neden olan bu tartışmaya rağmen Antalya gibi daha çok deniz, plaj, turist ve yaz kültürüyle ülke gündemine gelen bir şehirde programa yoğun ilgi gösterilmesi sevindirici bir gelişme olarak değerlendirildi.
Rabbimizden bu ilginin artarak devam etmesini umuyor, Antalya Özgür-Der Temsilciliği'nin hayırlara vesile olmasını diliyoruz.