11 Eylül'de ABD'ye yönelik saldırıların "savaş" olarak tanımlanması ve global düzeyde savaş senaryolarının devreye sokulması, ardından Washington'un dünyanın neredeyse yarısına savaş ilan etmesi. Soğuk Savaş döneminin korkutucu siyasi ve askeri atmosferine geri dönülmesi, ABD'nin hem İslam dünyasını hem de batı dünyasını iki tercihten birini yapmaya zorlayarak savaşın dışında kalma seçeneğini ortadan kaldırması, nükleer silahlar gibi kitle imha silahlarının bile kullanılmasının konuşulmaya başlanması, temel hakların ve özgürlüklerin askıya alınmasına yönelik yasal ve idari uygulamaların devreye girmesi, 11 Eylül saldırılarıyla hiç bir ilgisi olmayan Afganistan'a yönelik acımasız saldırılara başlanması, Afganistan'dan sonra İslam dünyasının birçok bölgesinin hedef alınacağına dair işaretlerin ortaya çıkması ve hava saldırıları sonucu sivil kayıpların katliam boyutlarına ulaşması bütün dünyada hem korku hem de nefrete yol açmaya başladı.
ABD'nin "Terörle küresel mücadele" adına başlatılan yeni küresel savaşına İngiltere'den başka hiç bir ciddi destek, devletler düzeyinde bile kendini göstermedi. Gerek 11 Eylül saldırılarının arkasındaki güçlerin kimler olduğuna dair bilgilerin netleşmemesi, gerekse ABD'nin ölçüsüz ve sınırsız bir saldın paranoyasına kapılması, Batı'da hızla güçlenen küreselleşme karşıtlarının itirazlarını haklı çıkaracak sonuçların ortaya çıkması, yeni savaşın ABD'nin yeni bir sömürge savaşı olarak algılanması, durgunluğa sürüklenen ABD ekonomisini savaş ekonomisiyle kurtarma planlarının kendini hissettirmesi ve dünya nüfusunun üçte ikisinden fazlasının gayri insani şartlarda yaşamaya mahkum edilmesi ABD'nin küresel hegemonya savaşma karşı itirazların güçlenmesine, Afganistan'la başlayan ancak bir çok Müslüman ve fakir ülkeyi kapsaması beklenen bu kirli savaşa dünya insanlığının karşı çıkmasına yol açtı.
İslam dünyası 19. yüzyıldan bu yana ilk kez bu derece şiddetli bir savaşın hedefi haline getirildi. Gerek 11 Eylül'den hemen sonra ABD başta olmak üzere Batılı siyasi çevrelerin bu savaşı İslam'a karşı Haçlı Savaşı olarak nitelemeleri, Afganistan'la başlayan yeni sürecin de, savaşın İslam dünyasını hizaya sokmaya ve yükselen İslami dalgayı kırmaya, Müslümanların siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel aydınlanmalarının önünü alma amacına yönelik olduğunun netleşmesi dünya Müslümanlarını ABD öncülüğündeki Batı hegemonyasına karşı tavır almaya yöneltti. Afganistan'a bombaların yağmaya başlamasıyla birlikte Pakistan'dan Endonezya'ya, Nijerya ve Kenya'dan Ortadoğu'ya kadar dalga dalga yayılan tepkiler, savaşın uzamasıyla bütün İslam dünyasını kapsayacak kitlesel hareketlerin başlangıcı olarak görülüyor. İslam dünyasının antidemokratik iktidarlarını silah zoruyla ayakta tutan ve bu ülkelerin kaynaklarını sömüren ABD, öyle görünüyor ki, önümüzdeki dönemde bu politikasını daha da katılaştırıp, Müslüman halkları baskı altına almaya, bölgesel çıkarlarını tehdit eden her hareketi bizzat bu iktidarların eliyle yok etmeye girişecek. Ancak Körfez Savaşı İslam dünyasında ABD'ye destek veren iktidarlara yönelik çok şiddetli bir iç muhalefetin temellerini attı. Yeni dönemde bu dalganın daha da güçlenip kitleselleşmesi bekleniyor. ABD ve İngiltere'nin Afganistan'dan sonra Irak, Endonezya veya bir başka Müslüman ülkeye saldırması durumunda kitlesel hareketlerin yerel iktidarları devirmesi ve şiddetli iç çatışmaların başlaması mümkün.
Batı kamuoyu ise ABD'nin giriştiği maceraya daha başından beri soğuk baktı. Yapılan anketler, "misilleme" adıyla girişilen savaşın dünyayı yeni adaletsizliklere sürükleyeceğine dair genel bir kanaatin var olduğunu ortaya koyuyor. ABD ile savaşan tek güç olan İngiltere'de bile yapılan son ankette halkın Afganistan'a yönelik harekata verdiği desteğin son 15 günde yüzde 12 oranında azaldığını ve halkın yüzde 54'ünün saldırıların durdurulmasını istediğini ortaya koydu. İngiltere Başbakanı Tony Blair'in İşçi Partisi'nden milletvekilleri bile savaşa karşı harekete geçti. Batı kamuoyu ABD'nin yenidünya savaşının bir küresel sömürge savaşı olduğunun farkında ve gün geçtikçe hem aydınlarda hem de halk nezdinde savaşa yönelik tepkiler artıyor. Öyle görünüyor ki, ABD ve İngiltere, yeni Anglosakson hegemonya savaşına İslam dünyasında da Batı dünyasından da ciddi destek bulamayacak. Aksine savaşa yönelik tepkiler sadece Müslüman ülkelerde büyük kitlesel hareketleri tetiklemekle kalmayacak, Batı'da da yoğun bir tepki ve sorgulama dönemi başlatacak.