Allah’ın Dinine Savaş Açanlar Kazanamazlar!

Haksöz

Mart 2011’de Der’a kentinde başlayan Suriye İntifadası 14. ayına girdi. On bini aşkın ölüm, sayısı bilinmeyen yaralı, tutuklu ve sürgün vakalarıyla Suriye tüm dünya için çoktan bir vicdan testine dönüşmüş durumda. Suriyeli mazlumlar lehine bir şey yapmamak için herkesin o kadar çok gerekçesi, bol mazereti var ki! En son Kofi Annan planıyla gelişen beklentiler mazeret arayışındaki herkese yeni bir tutamak sağladı. Bu ülkede yaşanan vahşeti görmek istemeyenlere çok elverişli bir perde oldu.

Oysa Kofi Annan planı doğmadan ölmüştü, zaten ölmeye de mahkûmdu! Ne katletmeye odaklanmış bir rejimi durdurmaya ne de bu rejime güvenmenin kendisine sadece işkence ve ölüm getireceğini çok iyi bilen Suriyeli direnişçileri ikna etmeye yetmeyeceği belliydi. Halen Suriye’de Baas rejiminin katliamları devam ediyor. Buna karşın halk da direnişini sürdürüyor.

Tam bu noktada Müslümanlar olarak “Bu tablo karşısında bize düşen ne olmalıdır?” sorusu üzerine yoğunlaşmamız ve kardeşlerimizle dayanışmamızı yoğunlaştırmamız gerekiyor.

İslam coğrafyasının pek çok yerinde zulüm olgusu katlanılmaz boyutlarda. İşgalci Siyonistler Filistin halkı için büyük bir hapishane haline getirdikleri Filistin topraklarında “işgale karşı direniş” suçundan ötürü mahkûm ettikleri kardeşlerimize zindanlarda çok daha ağır ve vahşi baskılar uygulamaktalar. Buna karşın Filistinli tutsaklar ‘17 Nisan Esir Günü’nde tüm hapishanelerde başlattıkları açlık grevi eylemiyle bu dayatmalara bedenleriyle karşı koyuyorlar. Buradan kardeşlerimizin direnişini selamlıyor ve Rabbimizden sabır ve zafer diliyoruz. Siyonist zorbalığı gerektiğinde bedenlerini bomba kılarak zelil kılan direnişçilerin, şimdi de açlık direnişiyle zulmü gerileteceğine inanıyoruz.  

Türkiye, içinden geçtiği darbe süreçleriyle hesaplaşma yolunda önemli gelişmelere sahne oluyor. 12 Eylül yargılamasının ardından 28 Şubat zorbalığının faillerinden de hesap sorulma aşamasına gelinmesi adalet ve hakkaniyet açısından büyük bir adım oldu. Allah’ın dinine karşı savaş açanların akıbeti noktasında ibretlik bir manzara ortaya çıkaran bu gelişmeleri, evhamlı bazı zihin sahiplerinin ve komplocuların zannettiği gibi uluslararası güçlerin onay vermesiyle yaşanan sıradan bir hadise olarak değil, Rabbimizin bir lütfü ve bereketi olarak değerlendiriyoruz.

Buna ilaveten sürecin sadece kazanımları itibariyle değil; bilhassa İslami camiada ortaya çıkardığı zaafları, çarpıklıkları, hatta ihanetleriyle topyekûn bir değerlendirilmeye, muhasebeye tabi tutulmasının gerekliliğinin altını çiziyor, tüm okuyucularımıza selam ediyoruz!