Ali Şeriati'nin eserlerinin son yirmi yıl içinde gençlik üzerindeki etkisi göz önüne alındığında Şeriati'nin eserlerinin geçen zamana rağmen neden ilgi kaybetmediği daha iyi anlaşılacaktır. Ali Şeriati durağan olmayan devamlı canlılık arzeden bir düşünce dünyasını genç okuyucuya sunarken ona, yepyeni bir perspektif kazandırmakta, eleştirel düşünmeyi öğretmekte, en tartışılmaz görülen konuları bile sorgulayarak karşılaştırmalı bir bilgi düzeyini takdim etmektedir.
Şeriati bu eleştirel düşünce metodunu, farklı bilgi kaynaklarını karşılaştırmalı olarak ele alarak oluşturmuştur. O bu karşılaştırmalarında hiçbir ön yargı kabul etmeksizin hangi dünya görüşü ya da yaklaşımdan kaynaklanırsa kaynaklansın 'hikmeti' ifade eden bilgiyi tercih etmeye gayret göstermiştir. Ancak kendisinin de "insanın Dört Zindanı"1 isimli eserinde tespit ettiği üzere insan dünyada hiçbir zaman bu gayretine rağmen tam anlamıyla dış koşullardan bağımsız olamayacaktır. Bu paradoksun en güzel örneği yine Şeriati'nin kendi eserleridir.
Bu eleştirel perspektifiyle hikmeti kimden olursa olsun alma çabasında olan, düşünsel çabasını, entelektüel bir uğraştan çok, yaşam için gerekli olan ve eylemsiz düşünülemeyecek bir tarzda oluşturan Şeriati, bilgi zenginliğini uygulanma zorunluluğu ile birleştiren ve yegane hakikat olan İslam akidesiyle pekiştiren bir söylemi kullanmıştır.
Şeriati'nin kitaplarında seyahat eden okuyucu çok geniş bir yelpazeyle karşılaşır. Bu bilgi çeşitliliğinde Yunan felsefesinden sosyalist literatüre, geleneksel İslam kültüründen, egzistansializme, Hz. Peygamber'in örnek yaşamından tarih boyunca yürütülen tevhid mücadelelerine kadar pek çok veri bulunmaktadır. Şeriati, bilgiyi bu çeşitlilikte ve sabitesi Kur'an olan bir bakışla değerlendirme azminde olmuş, dünya bilgi mirasını "müslümanca" okumaya çalışmıştır.
Ancak bu karşılaştırmalı metodolojiyle yaptığı karşılaştırmalarda neyin hikmete dayalı bilgi olduğu problemini doğurmuştur. Bu metodun merkezinde vahyi bilginin ve bu bilginin pratiği konumundaki "sünnet" atmosferinin çizdiği hayat tablosunun olduğu bir zeminde, öz benliğine yabancılaşmaksızın kullanılması gerekmektedir. İşte bu noktada Ali Şeriati'nin kültürel ve geleneksel ön koşullanmalardan hayatının her evresinde sıyrıldığı söylenemez.
Şeriati okuyucusunu bekleyen en önemli sorun ise, yazarın eserlerini, yaşamı boyunca geçirdiği fikirsel safhaları, bir konu hakkındaki diğer görüşlerini ve en önemlisi sunulan bilginin gerçekten Kur'an'a ne derece uygun olup olmadığını gözardı ederek okumak olacaktır.
Bu sebepten dolayı Şeriati'nin eserlerinde kullanılan sembolizm birçok yönden sorgulanmalı, hitap tarzı olarak belirlediği dilin Türkiye'deki muhatap kitleyle ne kadar uyumlu olup olmadığı değerlendirilmelidir. Sembolizmi bir metinde anlamlı kılan yegane öğe, sembolize edilen, anlatılmak istenen şeyin gerçek niteliğidir. Çünkü sembolizmin asıl amacı anlamı en geniş ufuklarında muhataba kavratabilmektir. Eğer sembol, sembolize edilen şeyin niteliğine ters bir niteliğe bürünüyorsa burada görece ve kaygan bir zemine kapı aralanmakta, anlatılmak istenenden çok anlamak istediklerimiz metne yüklenebilmededir.
İşte bu yüzden Türkçe'ye yeni kazandırılan, içeriği Ali Şeriati'nin özel hayatına ilişkin notlarından oluşturulmuş bir eseri değerlendirme gerekliliği bulunmaktadır. "Yalnızlık Sözleri" (Söylem Yay. Mayıs 2001) isimli eser Şeriati hakkında bütünlüklü bir değerlendirme yapmamış muhatapları açısından yanlış anlamalara kapı aralayacak yoğunlukta sembolizmin kullanıldığı bir eserdir. Daha önce de yazarın aynı nitelikteki eserleri yayımlanmıştır. (Hubut. Birleşik Yay., 1998, Kevir, Fecr Yay., 1992; Adem'in Varisi Hüseyin, Akademi Yay., 1991)
Şeriati'nin kullanmış olduğu üsluptaki bu özelliğin olumlu etkileri de bulunmaktadır. Örneğin "Hacc"2 isimli eserindeki sembolik ifadeleri ya da Kur'an'daki edebi tasvir içerikli ayetleri yorumlamaları3, ilk Kur'an nesli olarak tanımlayabileceğimiz Rasulullah'ın mücadele arkadaşlarını birer kişilik sembolü haline getirip onları okuyucuya ideal insan tipleri olarak sunması Şeriati'deki sembolizmin olumluluklarına birer örnektir.
Şeriati'nin, kullandığı sembolik ifadelerle hangi kitleye hitap ettiği de önem arzetmektedir. Örneğin tüm inanç öğretilerini sosyoloji açısından değerlendiren ve Dinler Tarihi başlığı altında anlamaya çalışan, çoğu sosyalist literatürle kavramlarını şekillendirmiş laikçe düşünebilen öğrenci gruplarına Yunan mitolojisindeki örneklendirmelerle konuların anlatılması doğal karşılanabilir. Ancak bu ifadelendirmelerin genel müslüman camiaya yansıması art niyetliler için iyi birer reddiye argümanı olabilmektedir, isteyenler için ise kötü bir izlenim bırakabilmektedir.
Ali Şeriati'nin "Çölsel Eserlerim" diyerek gruplandırdığı yoğun sembolizm ve monologlardan oluşan yapıtlarının okuyucuya hiçbir açıklama yapılmadan sunulması Ali Şeriati'nin temsil ettiği misyonun saptırılmasına, yazarın haksız yere itham edilmesine kapı açmaktadır.
Şeriati, Kevir isimli kitabın önsözünde eserlerini üç gruba ayırır:
1- Toplumsal içerikte sosyolojik çalışma niteliğindeki eserleri.
2- Bizzat kimliğine de şekil veren toplumsal içerikten kopuk olmayan İslami eserleri.
3- Yaşadığı, duyumsadığı varlık sancısını ortaya koyan, okuyucuya hitap etmeyen özel iç döküklerinden oluşan çölsel eserleri.4
"Yalnızlık Sözleri" ismiyle Türkçe'ye kazandırılan esere yazarının Kevir isimli eserinde bizzat kendisinin koyduğu gibi uyan ya da önsöz benzeri bir bölümün konmamış olması yayınevi sorumluluğu açısından bir eksiklik arz etmektedir.
Ancak tüm olumsuzluklara rağmen "çölsel" eserleriyle ile başbaşa kalan okuyucu samimi bir yürekle, öğrenme aşkıyla dolmuş bir çocukla, kendisini davasına adamış bir devrimciyle, eşiyle, çocuklarıyla sorunlar yaşamış ve onları mücadelesi dolasıyla ihmal etmenin pişmanlığını duyan, onları kendi varlığından daha çok seven bir babayla, Kur'an'ı anlama ve yaşama yolunda ilerleyen, sürekli kendini yenileyen bir zihinle karşılaşmaktadır. Sosyolog ve düşünür öğretmenimiz, tüm doğallığıyla bir Şeriati olarak, adeta Mezinanlı dostumuz Ali olarak karşımıza çıkmaktadır.
Hapse girdiğinde arkadaşının fedakarlığı karşısında vicdan azabı duyan bir mücadele adamı Şeriati. Yine Aynı sayfalarda oğluna sürgünden ulaşamamanın azabını çekmektedir.5
Özellikle on üçüncü bölümdeki6 mum ve evinin yanması tasviriyle resmettiği varlık sancısı, Şeriati'nin ne denli hayatı kavrama cehdinde olduğunu edebi bir şiirsellikle gösteriyor bizlere. Bilincin tanımını yapan Şeriati, hayatta Allah dışında duyulacak tüm sevgilerin ancak İslami mücadele merkezinde anlamlı olacağına vurgu yapıyor. Örnek olarak aldığımız eserden hayatın farklı alanlarında da (örneğin çocuk psikolojisi7, babası hakkındaki izlenimleri8 gibi) Şeriati'nin düşüncelerini öğrenebiliyoruz. Yazar'ın halen istismar edilerek Kur'an dışı öğretilerin meşrulaştırılması için dayanak yapılmaya çalışılan tasavvuf ya da şii literatürdeki ifadesiyle "irfan" hakkında düşüncelerinin maalesef bu kitabında da yer alması yazarın bu konudaki bütün düşüncelerinin bilinmesini gerekli kılmaktadır. Şeriati, bütünlüklü olarak okunduğunda kendisinin sufiliğe karşı olduğunu görmekteyiz.9 Maalesef Şeriati üzerinde araştırma yapan bazı araştırmacılar dahi onun tasavvufa destek verdiğini söyleyebilmişlerdir.10 Oysa Şeriati'nin tasavvuf ile ilgili düşünceleri mezhep algısıyla ve Kur'an'a yaklaşımı konusundaki gelişim süreciyle paralel olarak değişmiştir, O, tasavvufun İslam dışı bir öğreti olduğunu belirtmektedir. Şeriati aşk felsefesini "insanın boğulması" olarak nitelemektedir.11 Şeriati, kendini önsözünde Kur'an'la eş tutan12 içeriğinde ise İslam dışı, gayri ahlaki hikayelerin13 bulunduğu bir halk öyküleri antolojisi niteliğindeki Celaleddin Rumi'nin Mesnevi isimli eseri İçin bu eserin Fars dili ve edebiyatı açısından doldurduğu önemli konumundan etkilenerek, içindeki sembolik ifadelerin ve Farsça açısından ortaya koyduğu edebi güzelliklerin kitabın içeriğini Kur'an merkezli değerlendirmesinin önüne geçtiğini belirterek şunları söylemektedir: "Benim İçin artık makul bir kitap değil, aşk, duyulan bir olgu olan kitap hakkında kişiyi doğru bir değerlendirme yapmaktan alıkoymaktadır. Aynı şekilde burada (Mesnevi'de) boğulmak, beni çevremde bulunan öteki gerçeklerden habersiz kılmaktadır. Bu, boğulmaktır."14 Aynı noktaya yaptığı vurgulara Yalnızlık Sözleri'nde de rastlamaktayız.15
Şeriati'nin "Yalnızlık Sözleri" tarzı eserleri hiç şüphesiz yazarın derli toplu sistematikleştirdiği ve hepsinin altına imzasını atabileceği düşüncelerinden çok o anki psikolojik durumunu yansıtan ruhsal bunalımlarından kurtulma amacıyla içini dökme isteği sonucu ortaya çıkan metinlerden oluşmaktadır. Bu tarz kitapların en zaaflı yanı ise çok yoğun bir sembolizmin kullanılmasında yatmaktadır. Yunan tanrıları ile ilgili tanımlamaları16 kitapta yer yer görülen Nihilizme kapı aralayan umutsuzluk ve bunalım tabloları17 bir müslümanın göstermesi gereken tavırdan uzak nitelikte tanımlamalardır. Şeriati'nin duygusal ve fikri gel gitlerinin ifadesi diyebileceğimiz Yalnızlık Sözleri ya da Hubut gibi çölsel eserlerinin Ali Şeriati'nin değerlendirilmesinde ölçüt alınamayacak nitelikte olduğu gözardı edilmemeli, yazarın içsel sorunları genel düşünce yapısına mal edilmemelidir.
Dipnotlar:
1- Şeriati, Ali, İnsanın Dört Zindanı, İşaret Yay., İst. 1997.
2- Şeriati, Ali, Hacc, Şura Yay. İst. 1998.
3- Şeriati, Ali, Ayet Yorumları, Kıyam Yay., İst. 1990; Şeriati, Ali, İnsan, Fecr Yay., Ank. 1993.
4- Şeriati, Ali, Kevir, Fecr Yay., Ank. 1992, s. 10.
5- Şeriati, Ali, Yalnızlık Sözleri, Söylem Yay., İst. 2001, c. 1, s. 324.
6- Şeriati, Ali, A.g.e., s.124-146.
7- Şeriati, Ali, A.g.e., s. 244.
8- Şeriati, Ali, A.g.e., s. 301.
9- Şeriati, Ali, Dinler Tarihi, Gözde Kitaplar, İst. 1993, s. 151.
10- Örnek olarak bkz. Doğruer, Bünyamin, Ali Şeriatı, Denge Yay., İst. 1998, s. 112.
11- Şeriati, Ali, Kevir, Fecr Yay., Ank. 1992, s. 103.
12- Celaleddin Rumi, Mesnevi, M.E.B. Yay., İst. 1963, Çeviren: Veled Izbudak, c. 1, s. 7.
13- Celaleddin Rumi, Mesnevi, M.E.B. Yay., İst. 1963, Çeviren: Veled Izbudak, c. 5, 1335-1420. Beyitler (s. 112-118), 2497-2515. Beyitler (s. 205-207) 3340-3425. Beyitler (s. 272-273) 3390-3395. Beyitler (s .277) 3716-3736. Beyitler (s. 302-304) 3831-4025. Beyitler (s. 312-326). Sayfa numaraları için -MEB Baskısı Veled Izbudak- Abdulbaki Gölpınarlı Çevirisi esas alınmıştır. Ancak beyit numaraları Farsça orijinal metinde ve tüm çevirilerde aynıdır...
14- Şeriati, Ali, Yalnızlık Sözleri, c. 1, Söylem Yay., İst. 2001, s. 282.
15- Şeriati, Ali, İslam Bilim, c. 2, Nehir Yay., İst. 1995, s. 58-59.
16- Şeriati, Ali, Yalnızlık Sözleri, c. 1, Söylem Yay., İst. 2001, s. 144-145.
17- Şeriati, Ali, A.g.e., s. 347.