Ahlaki İlkeleri Politik Hesaplara Kurban Etmek

Haksöz

Uzunca bir müddettir gündemde sıcaklığını koruyan Suriye’nin kuzeyine yeni bir askerî harekât tartışması giderek soğumaya terk edilirken yılın son günleri sürpriz bir görüşmeye sahne oldu. Moskova’da Rusya Savunma Bakanı’nın ev sahipliğinde Türkiye Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan Esed rejiminin şefleriyle bir araya geldiler. Bilahare yapılan açıklamada görüşmenin yapıcı bir zeminde gerçekleştiği ifade edilirken, bu buluşmanın hemen ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Esed rejiminin Dışişleri Bakanı ile Ocak’ın ortasında bir araya geleceği bilgisi kamuoyuna iletildi.

Gerçekten ortada izah edilmesi mümkün olmayan bir çelişki dizisi mevcut. Rusya’nın Türkiye’yi Esed rejimiyle uzlaştırma çabasını ısrarla sürdürdüğü biliniyor. Yine yaklaşan seçimlerde muhacirlerin geri dönüşü konusunu muhalefetin bir kaldıraç gibi kullanmasını engelleme kaygısıyla iktidarın kamuoyuna bazı mesajlar iletme çabasına giriştiği de anlaşılıyor. Ne var ki hangi gerekçeyle olursa olsun insanlık düşmanı Esed rejimini meşru muhatap konumuna oturtan bir görüntünün asla haklı ve olumlu karşılanamayacağı da açık, net bir gerçek olarak ortada duruyor.

Düşünsenize, Esed rejiminin şefleriyle oturup terör tehdidini, bölgenin terörist unsurlardan temizlenmesi hususunda yapılacakları, güvenlik ve huzurun sağlanmasına yönelik atılması gereken adımları konuşuyorsunuz! Bu kadar absürt bir manzara tahayyül edilebilir mi?

Terör neydi? Masum sivil insanların siyasi amaçlarla hedef alınması, şiddet eylemlerine maruz bırakılması değil mi? Peki, Esed rejiminden daha fazla bu tanımı hak eden kim olabilir ki? Yıllardır iktidarını sürdürme uğruna, yabancı güçleri de ülkeye sokarak topyekûn bir şekilde halka savaş açan; işkenceyle, katliamla, tecavüzle masum insanları sindirmeye çalışan; ülke nüfusunun yarısını tehcire zorlayan bu rejim tam manasıyla bir terör rejimi değil midir? Bu rejim PKK/YPG’nin baskı altına aldığı, katlettiği insanlardan kat kat fazlasını zulme uğratmamış mıdır?

Neden terör ve terörist tanımlaması bu kadar dar bir çerçeveye sıkıştırılıyor ve asıl terör odağı terör sorununun çözümü yolunda partner konumuna oturtuluyor? Burada bir yanlışlık yok mu? Evet, büyük bir yanlışlık var. Daha ötesi ilkesizlik var, basiretsizlik var. Politik hedefler uğruna ahlaki ve vicdani tutumdan ötelere savruluş var.

İşlediği inanılmaz zulümler, insanlık suçları yüzünden çoktan uluslararası ceza mahkemesinde yargılanması gereken bir rejimin emperyalist Rusya’nın kol kanat germesiyle ömrü biraz daha uzamış olabilir ama bu durum ona meşruiyet temin etmez. Esed rejimi küresel barbarlık düzeni nezdinde belki işe yarar bir güç, bir ortak olarak konumlandırılabilir ama insanlık vicdanında her zaman vahşi bir terör rejimi olarak lanetlenecektir.

On yılı aşkın bir süredir ortaya koyduğu ilkeli duruş ve mazlumlardan yana tutumu gölgeleyecek adımlar atmanın iktidara bir şey kazandırmayacağı, bilakis çok şey kaybettireceği, en başta da mazlumların güveninin kaybolmasına sebebiyet vereceği aşikârdır. Umarız kısa vadeli politik hesaplarla girilen bu süreç daha büyük yıpranmalara yol açmadan terk edilir. Umarız gerek Suriye’nin özgürleştirilmiş bölgelerinde yaşayan gerekse bu topraklara sığınmış milyonlarca Suriyeli daha derin hayal kırıklıklarına uğratılmaz!

Bu sayıda yer alanlar:

Ahlaki İlkeleri Politik Hesaplara Kurban Etmek

Ensar Olma Şerefi Seçim Sürecine Feda Edilmemeli!

Muhacirler ve İnsani Duruş

Muhacirler Siyasi Malzeme Olarak Kullanılıyor

Göç İdaresi Korku Yuvası Olmamalı

Öğrenmek İçin Sormak

İslami Ölçüler Işığında Erken Yaşta Evlilik

Dünya Kupasına Eleştirel Bakış

Doğu’dan Batı’ya Bakmak: Oksidentalizm

Türkiye’de İslami Bilinçlenme Süreci ve “Yeni Ölçü” Dergisi Üzerine -2

Kur’an’da Gençlik ve Örnek Gençler

Yüzünü Ekşitmeden Acıyı Yudumlamak: Peygamber Sabrı ve Hüznü

Eskimeyen Putlar

Şahsiyetli Müslüman İnşa Etmek