Dili tutulmuş, evlatları tarafından ihanete uğramış ve bakıcısı vurulmuş bir külliye gibi şimdi Doğu. Yanı başımızda öyle yalnız, öyle çaresiz ve öyle yıkıma uğramış bir şekilde duruyor. Mazlum ve mağdur. Mütevekkil ve her şeye karşın mağrur. Büyük acıların ve gözyaşlarının eşliğinde; ölümlerle, yıkılışlarla, kurşunlarla, bombalarla karşılıyor Ramazanı ve Bayramı.
Zulmün her türlüsü deneniyor Afgan halkının üzerinde,
Filistin'in göğsünden acıyla donanmış güller, karanfiller eksik olmuyor.
Çeçenistan direnişi biriktirirken kendisi hakkında oynanacak yeni oyunları bekliyor endişe ve hüzünle.
Filipinlerdeki müslümanlar terör konusunda haddi bildirilecek olanların üstesine alınıyor.
Keşmir ve Doğu Türkistan ısrarla gündemin dışına itiliyor, Irak halkı yokluğun ve yoksulluğun göğsünde o acılı ezgisini duyurmaya çalışıyor dünyaya.
Afrika ve Asya dara çekiliyor sürekli. Lokmalar düğüm düğüm diziliyor boğazımıza.
Şükür ki, her şeye rağmen az da olsa muhkem bir bilinçle kendini onaranlar da var. Mağrur ve erdemli kadınlar, ellerinde tutuyorlar yeniden umudun. Şanı yüceltilmiş olanın sözleri, bunca hengamenin bunca bombardımanın içinde Ramazan'ın bereketiyle, orucun hikmetiyle sağaltıyor zihnimizi, bilincimizi. Kavga ve direniş, Kitab'ın süzgecinden ve hayatın çeperlerinden geçerek bir anne yüreği gibi bir araya topluyor bizi. Ve biz direndikçe direnerek öldükçe umudu, inancı ve sevinci artıyor dünyanın.
Ve biliyoruz ki zulmün dili, ırkı, sınırı yok. Ve ulusu, rengi, hududu yok; inancın da!
Biliyoruz ki ye'se düşmek şeytandandır. Ve umut edebilmek Allah yolundaki yürüyüşün belki de ilk ve en önemli adımıdır. O umut ki, resullerin ve şerefli Öncülerin mirası, inancın ve inkılabın tükenmez ekmeğidir.
Zira biz seyrettikçe, erteledikçe, korkup içimize kapandıkça özenle göğsümüze tuttuğumuz, siper edindiğimiz sahte kalkanlar delik deşik oluyor. Biz sustukça hep üstümüze geliyor kalleşliğin, sinsiliğin tayfası, yandaşı, yardakçısı. Isırgan otlan gibi sarıyor dört bir yanımızı köleliğin kamçısı, kırbacı.
Bebeler ölüyor gözlerimizin önünde. Açlık artıyor. Uzak ve yakın her yerden her taraftan feryatlar yükseliyor. Zulüm ve işkence kol geziyor aramızda yakılan, boşaltılan, bombalanan coğrafyaları görüyoruz. Kurşunlanan insanları, bitimsiz göç kervanlarını...
Acı sürekli hayatımıza ulanıyor, her günümüze katık oluyor. Artık koca koca kentlere kıyılıyor. Kentler kefenleniyor. Atılan ihanet imzalarını, alınan zulüm kararlarını kurulan tuzakları takip edemiyoruz. Ölüm kusuyor yeryüzü, gök ağıtlar yakıyor.
Biz yine de direniyoruz, duaya kalkıyor ellerimiz. Biliyoruz ki, gözünü sadece dünyaya dikenlerin özünden iman ve onur; gönlünden de ahiret bilinci ve Allah korkusu yavaş yavaş uzaklaşacaktır.
Biz ki Müslümanız.
Biliriz ki izzet Allah'ın yanındadır. Direnenlerin ışıldayan alnında.
Zillet bizden uzaktır! Zillete boğulanlar da!..