28 Şubat sürecinde basının nasıl hizaya sokulduğu hatırlardadır. Apoletli zevat bu süreçte brifing şovlarıyla, andıç operasyonlarıyla, telefon talimatlarıyla neyin yazılıp neyin yazılmamasını, kimin yazıp kimin yazmamasını yetkili merci edasıyla belirlemişti. Sadece Türkiye siyasetinin değil, basın tarihinin de utançla anılması gereken sayfaları arasında müstesna bir yere sahip olduğu kuşku götürmeyen bu durum acaba tümüyle geçmişte mi kaldı? Darbelerin sistematik bir nitelik arz ettiği, hukukun ise bir türlü kurumsallaşamadığı bir ülkede ne yazık ki bu soruya olumlu cevap vermek kolay değil. Aykırı sesleri susturma çabaları kısmen azalmış görünse de yeri geldiğinde çirkin yüzünü göstermekte. Elbette bastırma, susturma çabaları yeni dönemde daha rafine ve "usulüne uygun" tarzda gerçekleşiyor. Vakit Gazetesi'nin sistematik biçimde yargı kıskacına alınma gayretleri ve bilhassa da "312 General Davası" bu olguya açık bir örnek teşkil etmekte.
Gazetede Asım Yenihaber imzasıyla yayınlanan ve eleştiri sınırları içinde kalan bir yorumu gerekçe göstererek aralarında kuvvet komutanlarının da olduğu tam 312 generalin gazete aleyhine açtıkları tazminat davası akla muhalif basını susturmanın yeni bir yöntemi ile mi karşı karşıya olunduğu sorusunu getiriyor. Yazıda yer alan tespit ya da yorumun haklı ya da haksız oluşunu bir kenara koyalım ve düşünelim: Eğer bir general hakkında dile getirilen bir eleştiri aynı mesleğe mensup herkese dava açma hakkı veriyorsa, bu durumda örneğin kim kime nasıl eleştiride bulunabilir? Örneğin bir politikacıyı, işçiyi veya sanayiciyi eleştiren, hatta diyelim ki hakaret içeren bir tarzda suçlayan her bir yazı hakkında sayılan meslek grubunun tüm fertlerinin dava açma hakkı mı gündeme gelecek?
Şüphesiz bu saçmalık özünde hukuki değil, siyasi bir gayretkeşliği yansıtmaktadır. Apoletli zevat dokunulmazlık zırhına eleştirilmezlik, hesap sorulmazlık sıfatlarını da eklemek istemektedir. Aynı zamanda da Vakit Gazetesi nezdinde aykırı çıkışlarından rahatsızlık duyulan basına da gözdağı verilmeye çalışılmaktadır. Oysa bu yöntemin sadece despotik zihniyeti teşhir sonucu vereceği bellidir. Vakit'in kendisini susturma çabalarına karşı dik duruşu ise tebrik edilmeyi hak etmektedir.