İnsan onurunu ayaklar altına alan, adalete ve özgürlüğe düşman silahlı cuntanın, darbeler zincirine bir halka olarak eklediği 28 Şubat darbesinin 12. yıldönümünde darbe ve Ergenekon çete düzeni çeşitli illerde düzenlenen etkinliklerle protesto edildi. Özgür-Der Genel Merkezi’nin 28 Şubat tarihinde İstanbul Beyoğlu’nda; Özgür-Der şubelerinin Diyarbakır, İzmir, Bursa, Tatvan, Sakarya’da; İLKAV’ın Ankara’da, TOKAD’ın Tokat’ta, Mazlumder Kocaeli Şubesi’nin İzmit’te gerçekleştirdikleri eylemlerde darbecilerin yargılanması ve Ergenekon bataklığının kurutulması talebi öne çıktı.
Bin yıl da sürse darbelere direneceklerini ilan eden gruplar, çeteci oluşumlara sessiz kalmayacaklarını da ortaya koydular. İslami mücadeleyi tasfiye etmeye çalışan darbeci güçlere karşı mücadelemizden ve kimliğimizden vazgeçmeyeceğimizin ilan edildiği eylemlerde kimliğimize, duruşumuza ve mücadelemize karşı darbelerin, çetelerin sökmeyeceği belirtildi.
Özgür-Deradına hazırlanan ve İstanbul’daki eylemde okunan bildiride darbeci paşalardan hesap sorulması çağrısında bulunuldu ve özetle şu vurgulara yer verildi:
Askeri bürokrasinin brifing ve andıçlarla yeniden organize edip savaş durumuna soktuğu sermaye, yargı, siyaset, üniversite ve medya kesimleri eliyle "irtica ile mücadele" adı altında İslami değerlere ve halka karşı yürütülen bir seferberlik sürecidir 28 Şubat darbesi.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Kıvrıkoğlu'nun "28 Şubat'ın Bin Yıl Süreceği" tehdidi ile Ergenekon Cuntası'nın "Kemalist Yüzyıl Projesi" birbirini tamamlayan iki zorbaca teşebbüstür. Özünde halka karşı zorbalık, İslam'a karşı düşmanlık ve yolsuzluk yatmaktadır ki bu özellikler Kemalist darbe geleneğinin vazgeçilmez nitelikleridir. Darbe teşebbüslerinin başarıya ulaşmasında yüksek yargı bürokrasisinin önemli bir rol oynadığı açıktır. 12 Eylül Askeri Cuntası karşısında esas duruşa geçen Anayasa Mahkemesi üyeleri ile 28 Şubat Askeri Cuntası'nın brifingleri doğrultusunda hukuk ve yasa ihdas eden Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay arasında hiçbir fark yoktur. Tıpkı Ergenekon sanıkları Org. Eruygur ve Org. Tolon'u GATA'dan verilen raporlara istinaden tahliye eden Nöbetçi Mahkemelerin, mevcudiyeti kapsamlı bir darbe örgütlenmesi ile karşı karşıya olduğumuzu göstermesi gibi.
Susurluk ile meydana saçılan çetelere ait pislikler aynıyla Şemdinli'de, Atabeyler'de ve son olarak Ergenekon ile tekrar ediyor. Ergenekon davası vesilesiyle açığa çıkan belgeler ve ifşaatlar, 28 Şubat sürecinin sahiplerinden, planlayıcıları ve uygulayıcılarından, gerek kurumsal açıdan, gerekse de şahsi bazda işledikleri suçların, yürüttükleri kirli ilişkilerin hesabının sorulması gerektiğini açık biçimde ortaya koymaktadır. Bu kirli süreçte rol alanların pek çoğunun, dahil oldukları Ergenekon batağında ülkeyi karanlık bir tünele, bir darbe ve kaos ortamına sokmak üzere kirli faaliyetlerini devam ettirdikleri kesinleşmiştir. Parti kapatmakta, dernek ve vakıfları feshetmekte, ifade ve örgütlenme haklarına pranga vurmakta oldukça cevval davranan yargı bürokrasisi, darbelere ve darbecilere karşı mevcut yasaları işletmek bir tarafa her türlü kolaylığı sağlamayı boyunlarının borcu biliyor.
Üniversite ve sağlık kuruluşlarında olduğu gibi sermaye ve medya kuruluşlarında da Ergenekon cuntasının sözünü geçerli kılacak yeterli sayıda militanın varlığı her ne kadar karanlığın aydınlatılmasını, çetelerin dağıtılmasını, suçlulardan hesap sorulmasını geciktiriyor ve zorlaştırıyor olsa da 28 Şubat cuntası ve Ergenekon çetesi hesap vermekten kaçamayacaktır! Sahte sağlık raporlarıyla firar etme teşebbüsleri; Ergenekon'un emrine amade nöbetçi mahkemelerde iş bitirmeye çalışmaları; kapıkulu aydınlarla kendilerini vatansever, saygın kişiler olarak pazarlama girişimleri; karısını, kızını medya önünde acındırma sahneleri vizyona sokmaları; intihar sahneleriyle sözde onurlu insan profili çizme teşebbüsleri; evet bunların hiçbiri kâr etmeyecektir.
Davanın sulandırılmasına, üç-beş tetikçi ile dosyanın kapatılmasına, halka karşı işlenen suçların örtülmesine, askeri vesayet rejimi ile ülke üzerinde ipotek konmasına müsaade edilemez. Hükümet ve mahkemeler halkın güvenliğini tehdit eden hiçbir oluşumun varlığına seyirci kalamaz. Hükümet halktan aldığı siyasi desteğin arkasında durmakla, mahkemeler ise halk adına verdiği kararların adalete uygun olması ile mükelleftir. 28 Şubat olarak bilinen askeri ve yargı bürokrasinin sermaye ve medya sınıfları eliyle halka tahakküm ettiği bir zulüm düzenine boyun eğmeyeceğiz. Hakkın ve halkın düşmanlarını 28 Şubat darbesinin yıldönümü dolayısıyla bir kez daha lanetliyor; Ergenekon karanlığına karşı adalet ve özgürlük taleplerimizi her gün daha gür bir biçimde haykıracağımızı bütün kamuoyuna beyan ediyoruz.