27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül darbelerinden sonra 28 Şubat 1997'de Türkiye yeni bir darbe daha yaşadı. Sincan'da yürütülen tanklarla başlayan bu süreçte öncelikli hedef İslami değerlerdi. Bu süreçte, İmam-Hatip okulları fiilen kapatıldı. Kur'an Kursları'nın kapılarına kilitler asıldı. Üniversiteler kışla haline getirilip, uygulanan başörtü yasağı ile onbinlerce bayan öğrenci ve öğretmen kamu alanının dışına itildi. Brifinglendirilmiş yargı aracılığıyla müslümanlar en ağır cezalara çarptırılıp İslami kimliklerinden dolayı binlerce, onbinlerce kamu çalışanı sürgün edildi ya da meslekten çıkarıldı.
Bu zulüm ve baskılara karşı boyun eğmeyen Türkiye'deki müslümanlar onurlu bir direniş sergilediler. Türkiye'de ki 28 Şubat süreciyle daha da artan zulüm ve baskıları protesto etmek ve zulmü yaşayan müslümanlarla dayanışma içerisinde olduklarını göstermek amacıyla Almanya'da yaşayan müslümanlar, 27 Şubat Cumartesi günü bir protesto mitingi düzenlediler. "Türkiyeli Müslümanlarla Dayanışma Platforma" tarafından düzenlenen Türkiye'deki cunta rejimini tel'in mitingi ve yürüyüşü geçen yıl Haziran ayında Bonn Büyükelçiliği'nde yapılmıştı. Bu sene ise Almanya'nın Köln şehir merkezinde gerçekleşen protestoya ilgi yoğundu.
Yürüyüş esnasında Almanca ve Türkçe olmak üzere "Recht auf Bildung, Recht auf Fre-iheit" (Herkese Eğitim ve Özgürlük Hakkı), "İslami Hareket Engellenemez", "Yaşasın İslami Direnişimiz", "Mazlumların Öfkesi Zalimleri Boğacak", "Başörtüye Uzanan Eller Kırılsın", Laik Dikta ABD'ye Kukla", "Zulme Karşı Direneceğiz", "Uyan Diren Özgürleş", "Paşaların Tankı Susturamaz Halkı", "28 Şubat Cuntacıları Emperyalizmin Kuklaları" gibi atılan sloganlar ve açılan pankartlarla Türkiye'de ki müslümanlara yapılan zulümler ve TC'nin baskıcı yüzü ifşa edildi.
Yürüyüşten sonra alana toplanan kalabalık grup, Kur'an-ı Kerim ve mealinin okunması ile mitinge başladı. Marşlardan sonra, Türkçe ve Almanca olan konuşmalar sık sık sloganlarla kesildi. Konuşmalarda şu vurgulara yer verildi: "...Ortaya çıkış sabıkalı yapılan Laik Kemalist TC kendine meşru zeminler arama çabalarının ürünü olarak zaman zaman darbeler gerçekleştirmiştir. Bu darbeler silsilesinin bugün de devam ettiğini gördüğümüzde, her şeyden önce tükenmişliklerini, Türkiye toplumuna ve toprağına yabancı olduklarını ve asla zoraki sürdürdükleri faşist yönetimlerini oturtamayacaklarım görebiliyoruz. Bunun bir göstergesidir ki Laik TC'nin, içte bir avuç egemen çıkar çevresi, dışta ise jandarmalığını yaptığı kendi halkına karşı polis jopuyla, baskıyla köhnemiş bir ideoloji dayatan ve her geçen gün saldırganlaştıkça da bittiğini gösteren bir sistem var karşımızda... 28 Şubat sürecinin etkisini en açık biçimde hissettirdiği alanın yargı olması, kendi inandığı değerlere bile saygısı olmayan bir sistemi ve hukuksuzluğu hukuk seçenleri yakından tanımamız açısından önemlidir. Anayasa mahkemesinden yargıtaya DGM'lerden askeri mahkemelere kadar devletin yargı kurumları öncelikli tehdit irticanın kökünün kazınması uğruna ellerinden gelen gayreti göstermektedirler.."
Başka bir konuşmada ise "bizler Almanya'da yaşayan müslümanlar olarak azgınlaşan bu zulümlere karşı sessiz kalamayız! Zulme karşı çıkmak ve Türkiye'de müslüman kardeşlerimizin sürdürdüğü İslami direnişle dayanışma içinde olmak Kur'anî sorumluluk bilincimizin bir gereğidir. Baskılar karşısında susmayacağımızı ve İslami mesajı her şart altında yükselteceğimizi hep birlikte haykıracağız" denildi. Miting, topluca yapılan duadan sonra tekbirlerle sona erdi.