Gündemin, saatlerce süren MGK toplantılarına kilitlendiği, iç tehdit olarak sunulan irticanın hak ve özgürlüklerin rafa kaldırılmasında bahane olarak kullanıldığı ve bütün bir halkın sudan bahanelerle birkez daha mağdur edildiği 28 Şubat post-modern darbesinin ardından 7 yıl geçti. İstikameti hep tepeden inme buyruklarla belirlenmiş ve darbelere alışkın bir ülkede 28 Şubat'ı diğerlerinden ayıran neydi diye düşünecek olursak herhalde ilk dikkat çekici farklılığın bu darbenin bir süreç halinde işletilmesi olduğunu söylemek mümkün. Halkın ülkenin her yerinde sabaha tank sesleriyle uyanacağı günü beklediği zamanlarda darbe süreci çoktan başlamıştı bile. Gazete manşetleri, televizyon programları, yorumlar, ardı arkası kesilmeyen MGK direktifleriyle psikolojik harekatın düğmesine çoktan basılmıştı.
Kansız bir darbeydi bu. Ancak TCK'nın muhtelif maddeleri arasına gizlenmiş giyotinler DGM'lerde sanık konumundaki insanların hayatlarını karartma konusunda mahirdi. Onurlu ve mutlu bir gelecek özlemi taşıyan yüreklerden umut kırıntıları bile silinmeye çalışıldı. 28 Şubat'ın getirdiklerini birkaç başlık altında özetleyecek olursak şu hususların altı çizilmelidir diye düşünüyoruz:
28 Şubat, Siyaseti Bitirmiştir!
Aslında TC kurulduğundan beri zaman zaman perde arkasında kalmış olsalar dahi sistemin gerçek yöneticileri bellidir. Darbeler perdenin açılması ve gerçek aktörlerin ortaya çıkmasından başka bir anlam ifade etmemektedir. Adı geçen darbe ile beraber yönetim biçimi tekrardan diktatörlüğe evrilmiştir. Ancak bu diktatörlük Milli Askeri Stratejik Konsept, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi gibi gizli anayasalarla yürütülmüş ve bu bağlamda BÇG faaliyete geçirilmiştir. Birkaçı istisna edilirse en cesur milletvekilleri bile pandomim yaparak sürece karşı gelebilmiş, diğerleri ise derin bir sessizliğe bürünmüşlerdir. Partilerin fütursuzca kapatılması, millet tarafından seçilmiş vekillerin yasaklı hale getirilmesi siyasi değişim taleplerinin köküne kibrit suyu dökmüştür. TBMM ve siyasiler halkın nezdinde güven kaybetmiş ve siyaset anlamsızlaşmıştır.
28 Şubat, Meşruiyetini İrtica Tehdidi Söylemine Sarılmakta Bulmuştur!
Yasakçıların diktatörlüklerine uydurduğu kılıf irticanın bir iç tehdit olduğudur. Bu iddiayı inandırıcı hale getirmek için halk, kocaman ikna odalarında akredite basın yardımıyla ikna sürecine tabi tutulmuştur. Taksim'e cami yapılması, hacca kara yoluyla gitme, kurban derilerinin toplanması gibi en sıradan konular dahi hayati meseleler gibi gösterilip, psikolojik bir harp başlatılmıştır.
Darbe, Hukukun Kırıntılarına Dahi Tahammülsüz Davranmıştır!
Tankların meydanlara inmesinin gerekçesi olarak gösterilen Kudüs Gecesi'nde yaptığı konuşma nedeniyle 17,5 yıl hapse mahkum olan Nureddin Şirin örneği hukukun katli için tek başına yeterli bir örnektir. Bununla birlikte Merve Kavakçı'nın Meclis'te yaşadıkları, milletvekilliğinin düşürülmesi, evine DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel tarafından baskın yapılması, şiir okuyanlara verilen cezalar, savcıların brifinglerle yönlendirilmesi, partilerin kapatılması gibi hadiseler yargı bağımsızlığına gölge düşürmüyor, tamamen ortadan kaldırıyordu. RP'ye kapatma davası açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş'a Genelkurmay'ın davaya ilave edilmek üzere bir dosya göndermesi tam hukuk faciası olarak tarihe kaydedilmiştir. Prof. Ahmet Ağırakça'nın Özgür-Der'in açılışında yaptığı konuşmadan dolayı hem üniversiteden hem de kamu görevinden uzaklaştırılması baskıcı zihniyetin hukuksuzluğunu bir kez daha göstermiştir.
Bu Süreçte Ülke, İşgalci İsrail'e Daha da Yakınlaştırılmıştır!
Refahyol iktidarına rağmen Türk-İsrail yakınlaşması ülkeyi İslam ülkelerinden ve AB çizgisinden uzaklaştırarak Amerikan-İsrail hattına bağımlı kılmıştır. Sık sık gerçekleşen ziyaretler, gizli anlaşmalar, ortak tatbikatlar ve katliamların en acımasız olduğu dönemlerde tank modernizasyonu ihalesi gibi eylemlerle masum Filistin halkına karşı İsrail tarafında saf tutulmuştur. Bu ise ümmet birliğine, dayanışmasına bir darbe demektir ki, geleceğimizin karartılması anlamına gelir.
Postmodern Darbe, Eğitimi Felç Etti!
Eğitim ülkenin en sorunlu alanlarından birisidir. Fiziki koşulların yetersizliğinden ve kötülüğünden tutun, müfredatın içeriğine kadar bir dizi soruna, 28 Şubat 8 yıllık kesintisiz eğitim dayatmasını ekleyerek eğitimi felç etmiştir. İHL'leri kapatmak amacıyla gerçekleştirilen 8 yıllık zorunlu eğitim, taşımalı eğitim sistemini ortaya çıkarmış ve on binlerce öğrenci saatler süren yolculuklarda helak olmuşlardır. Yine meslek liselerine üniversiteye girişte uygulanan puan sistemi İHL çıkışlı öğrencilere üniversite kapılarını kapatmıştır. Üniversitelerde özgür düşüncenin kâbusu olan YÖK, bu süreçte üniversiteleri birer kışlaya dönüştürmüştür. Farklı görüşten pek çok akademisyen üniversitelerden ayrılmak zorunda kalmış, yolsuzluklar ayyuka çıkmıştır. Bu süreçte kılık kıyafet genelgeleri bağlamında başörtüsü yasağı hala yakıcı sorunumuz olmaya devam etmektedir.
28 Şubat'a Onurlu İtiraz: "Başörtüsü Direnişi"
Bu dönemde başörtüsü yasakları birkaç fakülteden başlayarak halka halka büyümüş ve on binlerce mağduriyete sebep olmuştur. Yasak kamuda çalışan başörtülülere, İHL'li öğrencilere uygulanmıştır. Bu dönemde tartışmaya açılan özel-kamu alan tartışmaları birçok keyfi uygulamanın zeminini oluşturmuştur. Yasaklar furyasından gelen en önemli itirazi ses ise başörtülülerin olmuştur. Bu yasağa karşı yaptıkları protestolarla meclisin bile gündemine girmiş yasak kamuoyunda en çok tartışılan konulardan biri olmuştur. Daha sonraki dönemde İHL'li öğrencilerin karşısında polisin sert tavrı, toplu gözaltılar, okul kapıları önünde coplu, tekmeli dayaklar, Kadıköy İHL'de bir velinin tutuklanması gibi gelişmeler sorunu canlı bir şekilde yine gündeme taşımıştır. Hemen hatırlatalım ki, Malatya'da başörtüsü zulmünü protesto ettikleri için yargılananlardan Hüda Kaya'nın 2 kızı aldıkları ceza nedeniyle hâlâ cezaevindedirler.
Birçok öğrenci açısından eylemlerin sonuca ulaşmaması bir rahatsızlık kaynağı olsa da, bu korku sürecinde en yüksek sesin kendilerine ait olması büyük bir kazanımdır aslında. Bu bağlamda 28 Şubat zemheri sürecinde kurulan derneğimiz de korku üreten mekanizmalara rağmen zulüm karşısında gücü oranında tepki gösteren bir kuruluş olmuştur. Özgür-Der, diğer insan hakları ihlalleri ile beraber 28 Şubat sürecinin bir kalıntısı olan başörtüsü yasağının en kısa zamanda kaldırılmasını istemektedir. Darbeler geçicidir, özgürlük mücadelemiz ise çağlar boyu devam edecektir.