1 Mayıs kutlamaları konusunda Türkiye'deki üç işçi konfederasyonu tüm girişimlere rağmen anlaşma zemini bulamadılar. Hak-İş, diğer sendikalara çağrıda bulunarak 1 Mayıs'ı Taksim'de birlikte kutlamak için ısrar etti. Ancak Taksim için, izin alınamayınca kutlamalar ayrı yerlerde yapıldı. DİSK, diğer solcu örgütlerle beraber ortalama 8-9 bin kişinin katılımıyla 1 Mayıs'ı Pendik'te kutladı. Türk-İş ise, İP ve bazı HEP'lilerin katılımıyla İstanbul Abide-i Hürriyet meydanında ortalama 15 bin kişinin katıldığı bir miting yaptı. Miting bitiminde slogan atan bazı gruplar polis tarafından dövülerek dağıtıldı ve bir çok kişi de gözaltına alındı.
Hak-İş son ana kadar Taksim'de miting yapabilmek için direndi. Ancak 30 Nisan günü valilik ve hükümet, Taksim için izin vermeyince, Hak-İş yönetimi Taksim'de kitlesel bir gösteri yapmaktan vazgeçti ve sadece sendika yöneticileri ile topluca Taksim'e çıkma kararı aldı.
1 Mayıs günü Taksim'deki Atatürk Anıtı'na önce Türk-İş yöneticileri, sonra SHP, CHP ve DİSK yöneticileri gelerek çelenk koydu ve saygı duruşunda bulundular. Bu parti ve sendikaların temsilcileri adına anıt önünde yapılan konuşmaların hemen hepsinde günün anlamıyla, çelişen ifadeler kullanıldı. 1977 yılı 1 Mayıs kutlamalarına katılanların üzerine ateş açılması sonucunda 36 kişinin anısı yad edilirken; 1925 yılında 1 Mayıs işçi bayramı kutlamalarına katılanları İstiklal Mahkemeleri'ne ve idam sehpalarına gönderen Kemalist uygulamalar unutularak Mustafa Kemal'e övgüler dizildi.
1 Mayıs'ın Taksim'de kutlanması konusunda ısrar eden Hak-İş yöneticileri erken saatlerde otobüsler ve otomobillerle Taksim'e gelirken Unkapanı yolunda engellendiler. Polisle yapılan uzun tartışmalardan sonra ancak öğlen saatlerinde bir otobüs dolusu kişi, Taksim'e hareket edebildi. Tarlabaşı yolunun Taksim'e yakın bir yerinde otobüsten inip, yürüyüşe geçen Hak-İş'liler flama ve pankart açıp, davul eşliğinde "Taksim'e Gitmemiz Engellenemez", "Demokrasi Dediler, Hakkımızı Yediler", "1 Mayıs Hakkımız, Söke Söke Alırız" gibi sloganlar atarak yürüyüşe başladılar. Hak-İş'in yürüyüş kolu önüne hemen Çevik Kuvvetler çıkartıldı ve barikat kuruldu. Yetkili emniyet müdürleri en ön safta yürüyen Hak-İş Genel Başkanı, Genel Sekreteri, Genel Eğitim Sekreteri ve diğer yöneticilerle tartışmaya başladılar. Bu tartışmaları banda kaydettik. Aynı anda bir çok kişinin konuştuğu bu bant kayıtlarından çözebildiklerimizi aşağıda sunuyoruz. İtalik olarak yazılanlar emniyet müdürlerinin konuşmalarını yansıtmaktadır. Diğer ifadeler ise sendikacılara aittir:
"- Olmaz. Böyle olmaz. Gidemezsiniz.
(Sloganlar)
Arkadaşlar, bağırmayacaksınız. Bütün siyasi partiler geldi buraya. Sendikalar geldi. Ama bağırmadılar. Siz de bağırmayacaksınız.
Yani ne yapacağımızı siz söyleyin de onu yapalım bari. Siz Polis Gününüzü kutladınız burada, istediğiniz gibi.
Bağırmayın.
Peki niçin işçilerin 1 Mayısını kutlamayı engelliyorsunuz? Jopumuz mu olsun illa ki? Silahımız mı olsun?
Ne diyorsun sen ya?
Yapmayın, etmeyin. Demokrasiyi içinize sindirin.
Kardeşim, buradan dağılacaksınız.
Hayır, yürüyeceğiz. Hani konuşan Türkiye? (Alkışlar.)
Bu vaziyette yürütmem kardeşim, yürütmem. Ne bu flamalar, sloganlar?
Ne yani? Onlar Türk bayrağı,
Ya Öbürleri?
Tamam, indirin arkadaşlar diğer flamaları.
Hayır, yürütmem.
Ne itekliyorsun kardeşim? İtekleme. Tamam arkadaşım, birbirimize yardımcı olalım.
Ama sabahtan beri uğraştırıyorsunuz.
Hayır, siz bizim özgürlüğümüzü kısıtlıyorsunuz.
Kardeşim. Ben burada görevliyim. Beni dinleyeceksiniz. Bu iş burada bitecek.
Ne demek ya? Burada Hak-İş'in temsilcileri var. Meydanda 1 Mayıs mesajı vereceğiz ve dağılacağız.
Yok arkadaşım, siz gösteri yapıyorsunuz. Tahrik var.
Hayır. Burada Hak-İş'in yöneticileri var. Zaten işçilerimize izin vermediniz.
Siz de izinsizsiniz,. Bu kanunsuz gösteridir.
Hayır. Bugün 1 Mayıs ve Hak-İş bu meydanda mesaj verecek.
Bak. Otobüsünüze bindiririm, çiçek de koydurtmam.
Koydurtmazsanız koydurtmayın kardeşim.
Hayır. Dağılacaksınız. Çevirin lan şunları. Kesin önlerini. (İtişip kakışmalar.)
Kardeşim, çiçek koymaksa bunu engelleyebilir misin?
Böyle çiçek konulmaz. Yaptığınız anayasaya aykırı.
Ne yani? Anayasada nasıl çiçek konulacağına dair bir madde mi var?
Bu haliyle ben sizi bırakmıyorum.
Biz istiyoruz ki, kavgasız, kansız 1 Mayıs olsun.
Yok kardeşim.
Ne yani? Türk bayrağını mı indirteceksiniz?
Bana bak! Provokasyon yapma!
Ben provokasyon yapmıyorum. Bir vatandaş olarak hakkımı savunuyorum.
Provokasyon yapma!
İndirin dediniz, indirttik. Bak Hak-İş Konfederasyonu'nun bayraklarını indirttiniz. Ne yani? Şimdi de Türk bayrağını mı indirtiyorsunuz?
Kes sesini.
Biz buraya güç gösterisi yapmaya gelmedik. Onun için de işçilerimizi getirmedik.
Önünüzde devlet olarak beni dinlemeye mecbursun.
Bak, biz buraya güç gösterisi yapmaya gelmedik.
Yani siz devlete karşı mı...
Ne demek, devletsiniz ya? Biz de bu devletin vatandaşıyız. Devlet bizim hizmetkarımızdır. Ötesi yok bu işin.
Buradan yürüyemezsiniz. Kanunlara saygılı olursanız, devlet size...
O zaman burada oturuyoruz.
Oturamazsınız.
Otururuz.
Toplar götürürüm o zaman.
Götürürsen götür. Evet topla götür. Haydi topla götür.
Yav! kardeşim birbirimize yardımcı olalım. Bu kadar siyasi parti geldi, sendika geldi hiç biri sizin gibi yapmadı.
Biz ne yapmışız ki?
(Komiserlerden toplu konuşma ve suçlamalar. Sendikacıların tempolu alkışları.)
Yav hangi birinizi dinleyelim.
Beni dinleyeceksin. Ben konuşuyorum.
Sen mi?
Benle pazarlık mı yapıyorsun?
Yok pazarlık değil bu. Madem siyasi partiler geldi...
Bu kanunsuz yav.
Yasadışı bir şey yok burada.
Bu yasadışı kardeşim. Trafiği kapattınız, izinsiz gösteri.
Ben Almanya'dan bu iş için geldim, Almanya'da yok böyle bir şey. Demokrasi diyorsunuz, Almanya'da.;.
Burası Almanya değil.
Ya neresi burası?
Burası Türkiye. Herkes kanunlara uymak zorunda. Almanya'da adım atamazsın, adım.
Burası neresi? Türkiye mi, Doğu Bloku mu? Arkadaş bize, aykırı olan bir şey söyleyin, onu indirelim.
Slogan atmayacaksın.
Atmıyoruz. Arkadaşlar slogan yok.
Ama yürüyüş koluna sokup ben yürütmek istemem. Nasıl diğer partiler geldiler, çelenklerini koydular, Atatürk Türkiyesi adına saygı duruşunda durdular. Onlar yürüyüş yapmadılar.
Ne yani onlar yürümeden mi oraya gittiler?
Bak siz işi yürüyüş şekline sokuyorsunuz. Slogan atıyorsunuz.
Tamam slogan yok.
Ama öbür bayrakları da çıkartmayacaksın.
Tamam, öbür bayraklar da yok. Ama önümüzü açın gidelim. Arkadaşlar, sadece Türk bayrakları var. Gidiyoruz. Haydi kolkola girin.
Bak, taşkınlık yapmayın. Dağıtırım!
Yürüyün arkadaşlar. İşte başı göklere değecek kadar hür vatandaşların hali! (Alkışlar.)"
İtişme kakışma arasında yürünmeye başlandı ve Taksim'deki anıtının önüne gelindi. Hak-İş Genel Başkanı, burada polisin sürekli müdahale etmesine rağmen aşağıdaki konuşmasını yaptı:
"Değerli arkadaşlar! (Bak, uzatmayın. Kısa kesin. Müdahale etmeyeyim.)
Değerli arkadaşlar! Bu Taksim Meydanı'nda miting yapmamızı engelleyenleri protesto etmek üzere hepinizi İstiklal Marşı söylemeye çağırıyorum. (İstiklal Marşı.)
Biz Hak-İş olarak bu yıl 1 Mayıs'ı Taksim'de kansız ve kavgasız kutlayalım istedik. Burada, Taksim'de, 1977 kutlamalarında tam 36 arkadaşımız hayatını kaybetti.
1 Mayıs'a düşen kanı silelim istedik. Ama ben ve arkadaşlarıma müsaade ettikleri halde, kitlesel olarak burada 1 Mayıs'ı kutlamamıza müsaade etmediler. Demokratik Türkiye dediler, Konuşan Türkiye dediler; ama demokrasiyi kafalarına göre yorumladılar. Yanlış yorumladılar. İstiklal Marşı söyleyen, Türk bayrağı taşıyan insanların dahi yürümesine, bu memlekette izin verilmiyor. Huzurlarınızda kitlesel anlamda 1 Mayıs kutlamamıza engel olanları kınıyorum. Bu ayıpla Türkiye dünyaya kendini nasıl anlatacak.
Polis bizim arkadaşlarımız. Bunlar görevlerini yapıyorlar. Biz bu arkadaşlarımızla önümüze barikat kurduranları kınıyoruz. Onları ayıplıyoruz.
Arkadaşlar! 1 Mayıs dünya işçilerinin birlik, dayanışma, mücadele günüdür. Hepinizin 1 Mayıs'ı kutlu olsun. (Sağol.)
Biz, buraya temsilen geldik. Bütün işçi hareketinin 1 Mayıs'ını sizlerin şahsında kutluyorum.
Arkadaşlar! Bugün Türkiye'nin en önemli sorunu demokratikleşme sorunudur. İşte görüyorsunuz, İstediğiniz yerde miting yapamıyorsunuz. Sanki sıkıyönetimle karşı karşıyaymış gibi ya gösterdiğimiz yerde miting yaparsınız, ya da size müsaade etmeyiz gibi bir sakim anlayışla karşı karşıya bulunuyoruz. (Lütfen, artık konuşmayı bitirin, beni zorlamayım.)
Bakın, bir işçi konfederasyonunun başkanı olarak şurada üç cümle laf söylememe bile müsaade edilmemektedir. (Başkanım. Tamam, tamam.)
Ben... (Bitti. Tamam.)
Ben, değerli arkadaşlarım, (Başkanım, tamam. Bitti, bitti.)
Ben, bu yıl 1 Mayıs'ı kansız ve kavgasız kutlayacağımızı taahhüt etmiş arkadaşınızım. Dolayısıyla polisle işçiyi karşı karşıya getirmemek için, kitlesel anlamda 1 Mayıs'ı kutlamayacağımızı da kamuoyuna ilan ettim. (Başkanım? Lüzum var mı burada...)
Polis arkadaşlarımızı daha fazla sıkıntıya sokmamak için, geldiğimiz gibi onurlu bir şekilde Abide-i Hürriyet meydanına gidiyoruz ve oradaki işçilere çiçek sunacağız. Hükümetin bu tavrını, anti-demokratik bu tavrını, protesto etmek amacıyla anıta çiçek koymaktan vazgeçiyoruz."
Daha sonra Türk-İş mitingine çiçek vermek üzere harekete geçen kafile, miting alanına ulaştığında polis tarafından çembere alındı ve mitingdeki işçilerle temasları engellenirken, bu engelleme miting alanındaki işçilerin alkışlarıyla protesto edildi.
Basın ve televizyon kanalları geniş bir muhabir kadrosuyla olayları takip etmelerine rağmen 1 Mayıs kutlamalarına çok az yer verdiler. Bazı basın organları Hak-İş eylemine hiç değinmedi. Sendikacılar basının bu sansürlü uygulamasına, basın mensuplarıyla aynı gün görüşmeler yapan İçişleri Bakanı'nın müdahalesinin neden olduğu görüşündeler. Bilindiği gibi, yakın bir tarihte, mevcut iktidar basın organlarına tam 300 milyar liralık sübvansiyon sağlamıştı.