1. YAZARLAR

  2. Bünyamin Doğruer

  3. Ruhi Hastalığından Dolayı Malul ve Kindar

Bünyamin Doğruer

Yazarın Tüm Yazıları >

Ruhi Hastalığından Dolayı Malul ve Kindar

Temmuz 2006A+A-

"Kesin taahhütlerinden baydıkları (sözlerini bozmaları) sebebiyle onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık." (Maide 5/3) Rabbimiz ne kadar güzel ifade ediyor, münafıkların hallerini, ikiyüzlü, tek dünyalı oluşlarını.

Bu dünyanın büyük makamları diye kabul edilen ve insanlara cazip gösterilmiş geçici dünya zevklerinin yaşandığını, daha doğrusu çiftlik gibi kullanıldığı yerlerde oturmuş, küçük adam, Alemlerin Rabbi olan Allah'ın emri başörtüsüne ve bu emri yerine getiren tüm bacılarımıza, kızlarımıza, eşlerimize aşağılık bir üslupla hakaret etmiş, kinini kusmuş, tüm inananları rencide etmiştir. Öncelikle bu münafık tiplere, katı kalpliliğin, basiret körlüğünün ilahi bir lanet olduğunu hatırlatalım.

Nurluların oylarıyla yıllarca Müslümanları aldatan, yaşantısıyla şahsiyetlerini ön plana çıkaran, Müslümanlara hiçbir tevazuu göstermeyen nursuz adam'a, Allah'ın tarafında yer alan Müslümanlar olarak bizim de cevap verme hakkımız doğmuş oluyor. Gideceği yeri ve yönü tayin ve tespit ettiğimizde iki işaret levhasını önüne dikiyoruz. İsrail ve Washington, bayım bu iki levhayı takip ettiğinizde rahat edeceğiniz, kusacağınız topraklara kavuşacaksınız. Bu yolu takip edin, dostlarınıza kavuşursunuz merak etmeyin.

İmanlarını oyun ve eğlence yapıp, Allah'a verdiği sözden çıkanların başına Allah'ın laneti iner, halkın en şerlileri bunlardır. Bu ruhi hastalık sahiplerinin yaptığı terbiyesizlik değil esas olan, bu terbiyesizliğin gerisindeki enaniyet, kibir, kin ve öfkeye esas dikkat etmek lazım.

Bu zavallılar bilmiyorlar mı ki, Allah'ın sembollerine hakaret, Allah'a yapılan hakaret ve saygısızlıktır. İnanca, imana, halkın tüm değer ve yargılarına arkasını dönen, alay eden, küçük gören, ancak olsa olsa, ruhi hastalıkları dolayısıyla malul olmuş zavallıların işidir. Başında taşıdığı necaset çanağı gibi, mülevves bir hayatın içinde ömür tüketen zavallı.

Bilmiyor ki o zavallı, hakiki mümin dünyada, tavır koymanın ve protestonun adamıdır. Korkunç kurt kapanlarının saklı olduğu Bel'am gözlerini iyi tanırız bayım. Bu gözler ve ağızlarla inancımıza yapılan tüm hakaretlerin karşısında biz müminleri bulacaksınız...

Sizin yüreğiniz laik bıçaklarla doğranırken ilk parçalanan ruhunuz olmuş bayım. O kirlenen, o aslını inkar eden, o Rabbine verdiği sözü unutan, paramparça ruhunuz. İşte bu parçalanan ruhlara yukarıda da söylediğim gibi bizimde göstereceğimiz adresler var. Batı'nın, sömürgeciliğin anıtı olarak Ortadoğu'ya diktiği İsrail, sizin gibi düşünenlere iyi ev sahipliği yapar, bunda hiç kuşkunuz olmasın. Rahat olun...

Albestılı bir tabloya dönen insanlık panayırında, boyunlarına demir halkalar vurulmuş tutsakları andırıyor bu ikiyüzlü, tek dünyalı insanların durumu. İçinde yaşadığımız zaman dilimi küstahlık yılları. Bu küstahlıklar kimlere karşı, Allah'a, Rasulü'ne ve müminlere karşıdır. Bu inkarcıların, bu küstahların hepsi dünyaya geliş amacını kavrayamamış ya da Allah'a verdikleri sözleri unutan, unuttuğu için bedbaht kılınmış budalalardır.

Allah'a bağlılık ve O'na yönelişimizdeki mutlak ve samimi aidiyetten kaynaklanan direnişimiz ve imani zindeliğimiz, kararlılığımız bu tür alçak saldırılara karşı devam edecektir.

Ey necaset çanaklı adam. Biz Müslümanların teslim olduğu ve teslim oluşumuzdan dolayı gurur duyduğumuz vahyin kılavuzu Kur'an'daki andımız şudur: "De ki benim namazım, ibadetlerim hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi Allah içindir." (Enam 6/162) İşte biz, yani Müslümanlar, yani yerliler, yani bu toprakların gerçek sahipleri, bizim öldüğümüz sizin kutladığınız Çanakkale'de dedelerimize cephane taşıyan, evlatlarını kınalı küçlar gibi cepheye süren çarşaflı, peçeli, yazmalı, başörtülü ninelerimizin torunları olarak, Müslüman oluşumuz esnasında İslami ilkelere bağlılık konusunda yaptığımız misaka ödünsüz bir tutarlılık, dürüstlük ve süreklilik çizgisinde sadık kalacağımıza, inancımıza yapılan her türlü saldırılara karşı tavır alıp direneceğimize dair ilkemizi sürdürmeye kararlıyız. Islah ve direniş anlayışımızda hiçbir değişiklik yoktur bir Müslüman olarak.

Allah'ın ayetlerine karşı kör ve sağır kesilenlerle Nebevi çizgide mücadelemizi sürdüreceğiz. Bizler Allah'ın emir ve sembollerini yeryüzünde delicesine savunan müminleriz. Sizler dünyanın, mekanların, lezzetlerin ve Batının delisi olabilirsiniz, bizler de vahyin delisiyiz. Bu delilik bize, Allah yolunda darılganlığı, direnişi, gözüpekliği, kurallılığı, korkusuzluğu sağlamıştır. Değil mi, bizim kutlu önderimize de deli demişlerdi. Neden mi? Mekke'deki o kutlu tevhid direnişinden, inancına yapılan hakaretleri affetmeyip gereken cevabı verdiğinden, halkın omuzlarına basarak çıktığınız sonra da halka ihanet ettiğiniz koltukları elinin tersiyle ittiği için. Medine'de, Beni Kaynuka Yahudilerinin bir dükkandan alışveriş yaparken başörtüsüne, iffetine el ve dil uzattıkları Müslüman bir bayan için, o Yahudilere yeryüzünü dar ettiği için... Evet o kutlu öndere de deli demişlerdi, Allah'ın dinine, sembollerine saldıranlara, gözünü budaktan sakınmadan karşı koyduğu için... Evet davamızın delisiyiz, sizin delisi olduğunuz makamlara düşkün olduğunuz kadar ve daha fazlasıyla, vahye sarılarak, Allah'a düşkün kullarız...

Ey necaset çanaklı adam, bizler evcil hayvan ahlakına sahip değiliz ki, kendinin tüm zorbalığına, zincirlerine, hakaretlerine rıza gösterelim, ses çıkarmayalım. Bizim inancımızda, kutsallarımıza yapılan saldırıları sineye çekmeye yer yoktur, izzetli ve onurlu bir şekilde tavır olmak, karşı durmak, mücadele etmek vardır. Bizler, yücelerin yücesine çeken yüce aşkların sahibi; sizler aşağıların aşağısına düşen aşkların sahibisiniz.

Biz Müslümanlar onurumuza laf söyletmeyerek, direnişimize devam ediyoruz. Umursuzluk kutsallarınız uğrunda mücadeleyi terk etmektir. Bizler bu toprakların evlatları olarak, bir yüzü vardır, bizim çektiğimiz acıların yüzünde, "İstikbal müminlerindir" yazılıdır. Önceliğimiz, Allah'a hizmet ve onun sembollerini yaşamak ve korumak.

Sizler yıllarca bu topraklarda köleliğin ruhuyla iktidar olduğunuz için, yine kölelik kurmaya çalıştınız; nitekim çağı, insanları da köleleştirdiniz. Ama bu dinin uyanık Müslümanlarını istediğiniz kalıba sokamadınız. Bu durum sizi öfkelendirdi ey necaset çanaklı adam... Artık insanlar sizin gibilerin maskelerini düşürmeye başladı, gerçek yüzünüz ortaya çıktı, artık İslami sorumluluğun uyandığı zaman dilimine girdik.

Süper güçler, emperyalist kafalar ve onların satılmış yerli işbirlikçileri adamdan ve onun ideallerinden kırmızı görmüş boğalar gibi korkuyorlar ama ne çare korkunun hiçbir şeye faydası yok. Bu gerçeği seneler önce, çağa damgasını vurmuş, katil Amerika'ya yumruğunu vurmuş ihtiyar delikanlı, rahmetli imam dile getirmişti. "Büyük güçler, İslam'dan kamil insanı gerçekleştireceğini gördükleri için korkuyorlar. Gerçek sorun burada, para, seks, güç olan Batıda başka söylemini affetseler bile bizi, insanın manevi boyutunu hatırlattığımız için affedemezler. Bu bir uygarlık savaşıdır."

Yerli ve yabancı Allah düşmanlarının ruh halini Rabbimiz ne güzel bildiriyor: "Onlar hidayete karşılık sapıklığı, mağfirete karşılık azabı satın alanlardır. Onlara ateşe karşı dayanma gücün veren nedir." (Bakara 2/175)

Ey insan bir saniye düşünmez misin?

Ey necaset çanağı sahipleri, Amerikan tıraşlı kafalar akletmez misiniz?

Seni ateşe karşı hangi şey cesaretli kılıyor?

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR