Reform, Devrimci Bir Süreçtir!
Meclis Birinci Başkan Yardımcısı Muhammed Rıza Hatemi, İslami İran Katılım Cephesi (İİKC)'nin ve reformist akımın liderliğini yapmaktadır. Ancak Sayın Hatemi'nin ve partisinin son seçimlere katılması resmen yasaklanmıştı. Kendisi ayrıca İmam Ruhullah Humeyni'nın torunu Zehra Eşragi'nin eşi ve Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'nin kardeşidir. 45 yaşındaki Doktor Hatemi, 1979'da Tahran'da ABD Büyükelçiliği'ni işgal eden gençlerden biriydi. İİKC ise, ülkenin en büyük siyasi grubu olmakla birlikte, meclisteki koltukların çoğunu kontrolü altında tutmakta.
- Parlamento döneminizin devam ettiği şu günlerde bu ofiste sizinle oturup konuşabiliyoruz. Sizce böyle bir firsatı bir daha ne zaman yakalayabiliriz?
- Bu soruya bir açılım getirmek gerekirse; ancak 1997'de Muhammed Hatemi'nin seçimi kazanmasından sonra İran'da etkin partiler ve bu partilerin politik programları gibi kavramlar hakkında konuşabilmek mümkün oldu. O zamandan bu yana bizim partimiz de dahil yirmi adet parti sahneye çıktı. Bütün partiler, politik konumları farklı olmasına rağmen seçimlerde yer almayı başardılar.
Bizim partimiz de seçimlere katılmış ve siyasette etkin rol almıştır. İran genelinde 250 parti büromuz bulunmakta ve İran halkının her kesiminden destek görmekteyiz. Tüm bu faktörler muhafazakarların partimizi tamamiyle devre dışı bırakmasını zorlaştırmıştır.
Demokrasi geleneğinin henüz tam olarak yerleşmediği bizim gibi ülkelerde siyasi partilerin, Batı'da yaygın olan yollarla halka sesini duyurabilmesi çok zor. Bütün engellemelere rağmen yine de biz yeni metotlar ve taktikler kullanarak siyasi hedeflerimizi gerçekleştirmeye çalışacağız. 2005 başkanlık seçimlerinde etkili bir parti olabilmemiz çok önemli. Bu parlamento seçimlerini kaybetmemize rağmen dört, en geç sekiz sene içerisinde geri döneceğimize inanıyorum.
- Son parlamento seçimleri reformist akım içinde sizin temsil ettiğiniz radikal kanatla, kardeşiniz Hatemi'nin temsil ettiği ılımlı kanat arasında bölünmelere yol açtı. Bu konudaki yorumunuz nedir?
- Bu soruyu yanıtlayabilmek için seçim sonuçlarını gözönünde bulundurmak durumundayız. Bu seçimlerdeki konumumuz ve yarıştan engellenmemiş olmamız nedeniyle radikal reformcuların İran halkının sempati ve desteğini almış olmaları dikkat çekicidir.
Ilımlı reformcular muhafazakarları ve reformistleri uzlaştırabileceklerini düşündüler. Ama bu onların yalnızca seçimi değil, sokağı ve kamuoyunu kaybetmelerine de sebep oldu.
Tahran gibi önemli şehirlerdeki seçime katılım oranlarına bakın. Muhafazakarlar %20-25'lik bir oy oranı ile kazandılar. Bu halkın %75-80'lik bir bölümünün muhafazakarları sevmediği ve görüşlerini benimsemediği anlamına gelir. Muhafazakarların belirlediği şartlarda seçimlere gidilmesi ve birçok reformist adayın seçimlere katılımının engellenmesine boyun eğmekle ılımlılar çok fazla şey kaybettiler.
Seçimleri kaybetmemize rağmen bizim durumumuz ise daha iyi. Seçim sonuçları ışığında İranlıların, ne muhafazakarları ve ne de ılımlı reformistleri istemediği sonucunu görebiliyoruz. Her şeye rağmen biz kitlesel bir siyasi akım olarak ayaktayız.
- Ilımlı reformistler ve radikaller arasındaki ilişkilerin düzeleceğini düşünüyor musunuz?
- Son seçimlerde çeşitli akımlar arasında ve hatta reformist akımlar içinde bile görüş ayrılığı ortaya çıktı.
Bence bu sorunun cevabı evet, ama ancak diğer taraf kendi konumunu tekrar gözden geçirir, siyasal sistemde reforma duyulan ihtiyacın gerçekliği hakkında açık bir değerlendirmede bulunur ve son seçimlerdeki yenilgisini, daha doğrusu fikirlerinin yenilgisini, kabul ederse bu gerçekleşebilir.
Fakat bu siyasi parti eğer eski fikirlerini ve taktiklerini aynen sürdürürse bizimle arasında aşılması zor bir engel oluşacağına inanıyorum.
- Destekleyicilerinizin büyük bir kısmı kentin orta sınıfına ait. Sizin hükümetiniz geçen dört yılda onlar için ne yaptı?
Gerçekçi olalım. Hiçbir hükümetin İran'ın büyük problemlerini dört yıl içinde çözmesi mümkün değil. Biz açık bir tavır içinde ekonominin alt yapısını değiştirdik, özelleştirme sürecini öne aldık, vergi planlamasını değiştirdik ve hükümetin gelirini ve ihracatı arttırdık.
Ekonomi bir yılda %8 büyüdü. Bu bizim için büyük bir başarı. Aynı şekilde yabancı yatırımlar istikrarlı biçimde arttı.
800.000 yeni iş alanı oluşturduk. Fakat İran'ın ciddi sosyal problemleri bu başarılarımızı gölgede bıraktı. İran'da üç milyon işsiz için istihdam alanına ihtiyaç var. Hiçbir hükümet bunu dört sene içinde çözemez. Biz yeni muhafazakar hükümetin dış siyasette olduğu gibi sosyal ve ekonomik sorunları da çözemeyeceğini göreceğiz. Çok kısa bir zaman içinde İran'da yeni krizlere yol açacaklardır.
- Bölgesel ve uluslararası düzeyde İran'ın dış politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Bizim temel fikrimiz İsrail dışında tüm dünya ülkeleriyle ilişkilerimizi normalleştirmek. Biz Ortadoğu'da istikrar ve güvence istiyoruz ve barış sürecini olumsuz yönde etkilemek gibi bir amacımız yok. Filistinlilerin kabul ettiğini biz de kabul etmeye hazırız.
Hiçbir hükümetin insanlara baskı yapan bir hükümetle ilişki kurmak istememesi sebebiyle, hükümet halkı ezmeye devam ettiği sürece İran'da dış siyasetin iyiye gitmesi mümkün değil.
Bu nedenle bizim dış siyasete bakışımız, insan hakları ve demokrasinin tamamlayıcı bir parçasıdır. Bizim geçen dört yılda elde ettiğimiz başarı şu anda muhafazakarların tehdidi altındadır. Çünkü muhafazakarlar sosyal özgürlüklerin düşmanıdır.
- Niçin?
- Çünkü muhafazakarlar sosyal özgürlüklerin İslam'a aykırı olduğuna inanıyorlar. Ayrıca müzik, sinema ve tiyatroya da karşılar. Bir parça özgürlüğü bile vatandaşlara çok görmekteler. Onlar toplumu ve rakiplerini baskı altında tutmak konusunda birleştiler. Muhafazakarlar İran'ın dünyayla ilişkilerini düzeltemezler.
Eğer muhafazakarların sosyal özgürlüklere izin vermek ve diğer ülkelerle ilişkileri geliştirmek gibi bir amaçları olursa bunu büyük bir memnuniyetle karşılarız. Kimin başarısı olduğu hiç önemli değil, bunu gerçekleştirirlerse biz onları destekleriz.
- Sizin liderliğinizde bir grup ögrenci 1979'da Tahran'daki ABD elçiliğini işgal etmiş ve personeli rehin almıştı. Çeyrek yüzyıl sonra bu olayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Devrim tarihimizin zor zamanlarından biri olan bu konuyu 2004 standartlarıyla değerlendirmek doğru olmaz. Elçilik işgalini ancak o zamanın şartlarıyla yorumlayabiliriz.
Devrim sonrası yapılan Anayasa referandumunu hatırlarsak; halkın %98'i devrimi desteklemiş buna rağmen o günlerde İran Türkmenistan, Kürdistan, Belucistan gibi bölgelerdeki karışıklıklar nedeniyle tehdit altındaydı. Devrimi hedef alan yabancı komplolar da en üst seviyedeydi. Ülke büyük bir tehlike içindeydi.
Sorunların ve sıkıntıların arkasında kim vardı? Tabi ki Şah ve Şah yanlısı ordu. Zaten peşpeşe gelen darbe teşebbüsleri de bunun kanıtıydı. Peki Şah'ın temel destekleyicisi kimdi? Devrimi boğmaya çalışan ABD.
Buna sessiz kalmamız imkansızdı. Elçilik işgali, devrime karşı komplolara bir cevaptır. Devrimci öğrenciler işgal altındaki rehineleri sadece 4 gün rehin tutmak istediler, 444 gün değil.
İlk dört günden sonra, uzayan rehine krizini ve rehinelerin serbest bırakılması ile sonuçlanan pazarlık sürecini devrimci hükümet yürütmüştür.
- Siz, hükümetin, öğrencileri bu eylemi yapmaya teşvik ettiğini mi söylüyorsunuz?
- Hayır, benim söylemek istediğim rehinelerin serbest bırakılma zamanlamasının ve elçilik tahliyesinin hükümet sorumluluğunda olmasıdır. Açıkçası rehine alınması ve Amerika Büyükelçiliği'nin işgali gibi genel olarak konuşulanlar ancak 1979 dönemini baz alarak tartışılabilecek konulardır.
- Şu anda reformcu kanat içinde bulunan başta siz olmak üzere, Başkan Yardımcısı Masume İbtikor, önceki dönem meclisinde Ulusal Güvenlik Komitesi Başkanı Muhsin Mirdamadi, İran İslami Dayanışma Partisi Başkanı İbrahim Aşgar Zade gibi isimlerin elçilik işgalinde öğrencilere öncülük etmiş isimler olduğunu görüyoruz. Bu bir rastlantı mı sizce?
- İran devriminin bir halk devrimi olduğunu kimse inkar edemez. Elçilik işgalini İranlıların büyük bir çoğunluğu desteklediler.
Bu eylemden sonra İran'daki iç durum tamamen değişmiş ve devrime yönelik tüm askeri komplolar sona erdirilmiştir.
Şimdi yine benzer bir durumdayız. Öğrenci liderleri politik reforma ve reform yandaşlarına sağladıkları destekle tıpkı eskiden olduğu gibi yine doğru zamanda doğru kararı almışlardır. Hiç şüphesiz onlar kelimenin gerçek anlamıyla devrimcidirler. Çelişki yok. Zaten reform devrimci bir süreçtir.
Çeviren: Kübra Çifçi
- Yorgunluk Yok, Yolculuk Kararlılıkla Sürüyor
- Oligarşinin Tehdit Söylemlerine Halktan Prim Yok!
- İslami Hareketler ve Demokrasi
- Şahadet Dirilticidir!
- Kutlu Direnişin Manevi Lideri: Şeyh Ahmed Yasin
- İntifada Daha da Alevlenecek!
- Önderliğini Şahadetle Taçlandıran Bir Halk Yenilmez!
- Meydanlar Tek Yürek: “Hepimiz Ahmed Yasin’iz!”
- Dua
- “312 General Davası” ile Vakit Susturulmak mı İsteniyor?
- Silahlı Bürokrasi Yeni Bir Darbe Süreci İnşa Edebilir mi?
- AİHM ve Başörtüsü
- Zehra Çomaklı “Atatürk’e Hakaret”ten Yargılandı
- Emperyalist Projelerde Kadına Biçilen Rol
- Popüler Kültürün İşgal Ettiği Hayatlarımız
- Kadınlar Günü’ne Küresel Bakış
- Zinde Güçler, Halkın Üzerinden Ellerini Çekmelidir!
- Reform, Devrimci Bir Süreçtir!
- İran Seçimleri: Muhafazakarlar Halkın Verdiği Yetkiyi Nasıl Kullanacak?
- Irak Halkının İşgale Öfkesi Büyüyor!
- Irak İşgalinin Yıl Dönümünde ABD Protesto Edildi
- İslam Dünyasından Haberler
- Katillerden Önce Operasyonları Geldi
- NATO Zirvesi Haziran’da İstanbul’da Yapılacak!
- IMF: ABD’nin Truva Atı