Özgürleştirilmiş Topraklarda Kardeşlerimizle Bayramlaştık!
Kurban Bayramı vesilesiyle dünyanın farklı bölgelerine gidip kurban kesimi ve dağıtımını oralarda gerçekleştirmek Türkiyeli İslami yardım kuruluşları ve gönüllü grupların son yıllarda yoğunlaştırdıkları güzel bir faaliyet oldu. Bu yolla Gazze’den Afganistan’a, Somali’den Arakan’a coğrafyamızın dört bir yanına ümmet dayanışmasını yansıtmanın ve kalbimizde kardeşlerimiz için bir yer ayırdığımızı hissettirmenin hayırlı bir amel olduğuna kuşku yok. Bu yıl da başta İHH olmak üzere çeşitli yardım kuruluşlarımızın programları kapsamında pek çok kardeşimiz bayramı uzak illerdeki kardeşleriyle geçirdiler.
Özgür-Der mensupları ise Gazze’ye ilaveten bu yıl kurbanlarını, Diyarbakır Şubesinin öncülüğünde gerçekleşen bir programla Suriye’de ihtiyaç sahibi kardeşlerimize ulaştırma çabası içerisinde oldular. Kurbanlarımızı 20 aydır tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşen bir katliama maruz kalan kardeşlerimizle birlikte kesmek çok anlamlı bir girişimdi. Baas zulmüne karşı izzetle ayağa kalkıp direnen ve bunun için her türlü bedeli ödemeyi göze alan Suriyeli kardeşlerimize bir vesileyle de olsa yanlarında olduğumuzu hissettirmek onlar açısından güzel bir duygu, bizler içinse bir vazifeydi. Allah için canlarını veren, Baas kasaplarınca doğranan kardeşlerimizle birlikte kestiğimiz kurbanların Rabbimiz katında kabul olmasını dileriz.
Kurban kampanyası Özgür-Der Diyarbakır Şubesi yöneticilerinden Hasip Yokuş kardeşimizin başkanlığını yaptığı ve genelde Kürt illerindeki şubelerimizden kardeşlerimizin aktif katılımıyla teşekkül ettirilen ve bundan önce Suriyeli mazlumlara özellikle tıbbi yardım kapsamında destek olmaya çalışan Suriye İçin Yardım Komisyonunca organize edildi. Komisyonun İHH ile birlikte gerçekleştirdiği organizasyon kapsamında İHH’nın 1280 hissesine ilaveten Özgür-Der mensuplarınca toplanan 270 kurban hissesi Suriye’nin muhtelif yelerinde kesilerek dağıtıldı.
26 Ekim Cuma günü Hatay’a giden Özgür-Der üyelerinden oluşan ekip, Daruşşifa ve Orient gibi sağlık merkezlerindeki Suriyeli yaralıları ziyaret ederek buralardaki yaralılara ve yakınlarına kurban eti dağıttılar.
27 Ekim Cumartesi günü ise 12 kişilik grubumuz ikiye ayrıldı. Metin Demir ve Mehmet Deniz kardeşlerimiz yaklaşık 500 Suriyeli muhacir aileyi barındıran Güveççi Köyünde kurban kesimine nezaret ederken, bizler 10 kişilik bir ekiple Reyhanlı’da İHH üyeleriyle buluştuk ve İHH mensuplarıyla birlikte Suriye’ye giriş yaptık. Sınırın hemen ötesindeki Atma kasabasından başlanarak gerçekleştirilen kurban kesimine daha sonra iç bölgelerde devam edildi. Kurbanlar, Halep, Hama gibi kentler başta olmak üzere bu kentlere bağlı Kah, Tel Aadi, Akrabat, Sermada, Kille, El-Cinna, Tirmanin gibi ilçe ve kasabalarda kesilip yardıma muhtaç kişilere dağıtıldı.
Rabbimizin lütfuyla kurban organizasyonu dolayısıyla geçtiğimiz Suriye’de güzel gelişmelere şahit olduk ve ayrıca da kardeşlerimize karşı vazifelerimizin aciliyetini, mesuliyetimizin büyüklüğünü yakinen müşahede ettik.
Hüzün Tablosu
Suriye’de sıkıntı çok büyük. Zaman zaman Türkiye’de gündeme gelen mülteciler sorunu belki de sorunun nispeten en basit boyutunu teşkil ediyor. Gelemeyenlerin, geçemeyenlerin hali perişan! Suriye’nin içinde göç etmek zorunda kalmış insanların durumu yürek burkuyor. Sınır bölgesinde binlerce insan toz toprak içinde, derme çatma çadırlarda, en temel ihtiyaç maddelerine muhtaç bir şekilde Türkiye’ye geçebilmek için izin bekliyor. Kurban dağıtımı için ziyaret ettiğimiz bir köyde Halep’ten çıkmak zorunda kalmış bir grup insanın ahırdan bozma bir yerde hayatlarını sürdürmeye çalıştıklarını gördük. Hasırlarla bölüp oda şekline soktukları bu dört duvar mekânda tam 36 kişi barınıyordu. Bu Müslümanların perişan halleri ister istemez aklımıza, Suriye devriminin Batı ve Körfez monarşilerinin cömert katkılarıyla süren bir hareket olduğuna dair derin analiz sahiplerinin yüksek bilgi birikimlerini getirdi!
Biz genelde günlük ölüm rakamları üzerinde Suriye’deki durumun vahametini takip ediyoruz. Oysa yaralanan, sakat kalan sayısız insanın durumu da çok acı verici. Ziyaret ettiğimiz bazı aileler çocuklarının bombardıman neticesinde işitme duyusunu yitirdiklerini söylüyorlardı. Şüphesiz başta çocuklar olmak üzere bu insanların yaşadıkları psikolojik travmanın boyutlarını tahmin etmek bile imkânsızdır.
Yaralıların taşınması çok zor şartlarda gerçekleşiyor. Baas ordusunun vahşice icra ettiği bombardımanlarda ya da çatışmalarda yaralanıp Türkiye’de bir hastaneye götürülmek üzere sınıra getirilebilen bazı Suriyelilerin zaman zaman sınır bölgesinde ambulans beklerken kan kaybından öldüklerine şahit olanların anlattıkları iç parçalayıcı.
Suriye’nin Türkiye sınırına yakın bölgelerinde mücahitlerce kurtarılmış yerleşim birimlerinde gerçekleştirdiğimiz bu faaliyet sırasında bir kere daha Suriye direnişinin İslami kimliğini net biçimde gözlemleme imkânı bulduk.
Onur Tablosu
Baas ordusundan arındırılmış bölgede direnişi üstlenen, temsil eden çeşitli yapılar var. Bu yapıların hepsi İslami kimlikli yapılar. Farklı örgütler altında toplanmalarına rağmen direnişçilerin tümü cihad bilincine sahip Müslümanlar. Suriye direnişini karalama gayretiyle, ülke dışında oluşturulan çeşitli yapılar içinde liberal, sol, Batıcı kimliklerden muhalif isimlere ve zaman zaman bunların sözlerine odaklanan tutumun ne kadar temelsiz ve kötü niyetli olduğu Suriye içinde çok daha açık biçimde görülüyor. Şüphesiz Suriye devriminin İslami niteliğini görmemek ancak önyargı ya da düşmanlıkla açıklanabilir bir durumdur.
Direniş örgütlerinin İslami niteliği hususunda duyduğumuz sevincin yanında bir kaygımızı da ifade etmekte yarar görüyorum. Birbirleriyle ilişkileri, yardımlaşma ve dayanışmaları çok güzel seyretmekle birlikte İslami direnişin bu kadar çok parçalı bir yapı arz etmesi üzücü. Küçücük bir kasabada dahi farklı isimler altında mücadele eden çeşitli İslami örgütler mevcut.
Elbette 40 yıl, 50 yıl boyunca en küçük bir muhalefet girişiminin, itiraz çabasının dahi şiddetle bastırıldığı bir ülke gerçeği göz önüne bulundurulduğunda “Neden bir araya gelmiyorlar, neden tek bir yapı altında temsil edilmiyorlar?” diye sormak pek haklı ve anlamlı olmaz. Yıllarca en basit bir taleple dahi bir araya gelmelerine izin verilmemiş, sivil örgütlenme imkânı asla tanınmamış bir ülkede, Baas iktidarının oluşturduğu atmosfer göz önüne alındığında bir araya gelme kültürünün ne denli zayıf olduğu tahmin edilebilir. Ne var ki bu durumun süratle giderilmeye çalışılmasının sadece inancımızın bir gereği olmayıp, aynı zamanda mücadelenin kazanılması açısından da hayati öneme sahip olduğu açıktır. Direnişin gücünü zayıflatma potansiyeli taşıyan ve ileride ayrılık riski içeren bu parçalanmışlığın bir an önce giderilmesi ve mücahit gruplarının tek bir örgüt şemsiyesi altında toplanması Rabbimizden dileğimizdir.
“Allah’tan başkasına boyun eğmeyiz!” şiarıyla kıyam eden kardeşlerimiz, “Rabbimiz senden gayrı kimsemiz yok!” haykırışlarıyla mücadelelerini sürdürüyorlar. Rabbu’l Âleminin nusretiyle ciddi kazanımlar da elde ettiler, ülkenin bir bölümünü ve daha önemlisi kalplerini, zihinlerini, kimliklerini özgürleştirdiler. Acımasız, vahşi bir tağuta ve ordusuna karşı ağır bedeller pahasına da olsa büyük başarılar elde ettiler.
Ama kabul edelim ki, bu süreçte bizler de ümmetin geneli de kardeşlerimize yeterince destek olamadık, gerektiği gibi bu mücadeleye sahip çıkamadık, mazlum Suriye halkını yüz yüze olduğu bu büyük zulüm karşısında sahiplenmede zaaf gösterdik. Bu açıdan değerlendirdiğimizde gerek İHH gibi kuruluşlarımızın yaptığı sistematik çalışmalar, gerekse de Hatay, Reyhanlı ve mücavir yerlerde Suriyeli mazlumlara ve mücahitlere destek olmak için yoğun gayret gösteren o bölgede yerleşik vakıflarımız, derneklerimiz ve Müslüman şahsiyetlerin çabaları hayati önem taşıyor.
Yine Özgür-Der Diyarbakır Şubesinin öncülüğünde kurulan Suriye İçin Yardım Komisyonunun uğraşılarını da aynı bağlamda yüzümüzü ağartan, kardeşlerimize karşı duyduğumuz mahcubiyet hissini bir nebze de olsa gideren ameller olarak görüyoruz. Suriye gerçeğini idrak eden her Müslümanı bu tür çabalara katkıda bulunmaya çağırıyoruz. Sadece silaha değil, elektrikten una, serumdan battaniyeye, yakıta kadar her şey sorun, her şeye ihtiyaç duyuluyor. Suriyeli kardeşlerimiz çok büyük sıkıntı içinde. Her yer evlerini, şehirlerini terk edip güvenli bir sığınak arayan insanlarla dolu ve hepsinin yardıma ihtiyacı var.
Kardeşlerimize Karşı Görevimiz
Suriyeli kardeşlerimiz hamiyetli, mağrur, gözü pek insanlar. Sıkıntılarını, zorluklarını rahat ifade edemiyorlar belki ama her şey ortada! Onlar evlatlarını, aile fertlerini, canlarını her şeylerini ortaya koyarak bu mücadeleyi Allah için cihada dönüştürdüler. Bizler de ellerimizdeki imkânları zorlayarak cihad sancağının yere düşmemesi için, direniş azminin kırılmaması, mazlum ve mağdur kitlelerin zulme karşı kıyam ettiklerinden ötürü bir gün asla pişmanlık duymamaları için destek olmalıyız.
Bir günümüzü dahi olsa özgür bir beldede, özgürleştirilmiş bir beldemizde, kardeşlerimizle geçirmiş olmak güzel bir duyguydu. Rabbimiz inşallah bizlere Suriye’nin tamamının ve tüm İslam beldelerinin zulümden, tuğyandan ve cahiliyeden azatlığını görmeyi nasip etsin!
- Kemalist Çözümsüzlükte Israr Etmek!
- Ergenekon İttifakı Kemalist Cumhuriyetin Asıl Varisidir!
- İstanbul Küresel Forumu: Adalet Arayışı Adaletsiz Bir Sistemle Olmamalı!
- Suriye Fotoğrafına Nereden Bakıyorsunuz?
- Aydın Karakteri ve Suriye Üzerine Yanlış Tezler
- “Suriye’nin Kurtuluşu Kudüs’ün Kurtuluşudur!”
- Yaşları Küçük Ama Yürekleri Kocaman
- Suriye Devrimi: Zorlu Ama Onurlu!
- Humus’tan Çıkış Yok!
- Özgürleştirilmiş Topraklarda Kardeşlerimizle Bayramlaştık!
- Ortadoğu’daki Halk Ayaklanmalarında Sosyal Medyanın Rolü Üzerine
- Necm Suresi Tefsiri Işığında Vahyin Korunmuşluğu ve Şefaat Meselesi
- Çarpık Ayrıma Bir Örnek: Anadil Eğitimi - Anadilde Eğitim
- Vasat Ümmet Duası
- Muhammed ve İnançlılar Hareketi
- İslami Mücadelede Yeni Bir Halka Eynesil’de Özgür-Der Temsilciliği Açıldı
- Saf Olmayan Kötünün Masalı
- Yüz
- Adını Kimse Bilmeyecek