1. YAZARLAR

  2. Crescent

  3. Ortadoğu’daki Çatışmaların Temel Sebebi: Siyonist İsrail

Ortadoğu’daki Çatışmaların Temel Sebebi: Siyonist İsrail

Haziran 2010A+A-

Crescent Mayıs 2010

ÇEV: Barış Hoyraz

İslam topraklarının ortasına -kalbe saplanmış hançer misali- yerleştirilen Siyonist varlıktan çok önce Ortadoğu’da kargaşa patlak verdi. Bu topraklar Osmanlı yönetimi altında sağlam bir bloktu. Daha sonra İngiliz ve Fransız sömürgecilerin politik, ekonomik ve jeo-stratejik menfaatlerine hizmet etmeleri için ulus devletlere ayrıldılar. Suudi Arabistan, Ürdün, Irak, Lübnan ve daha sonra Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi devletler tarih sahnesinde daha önce hiç yer almamıştılar. Bunlar sömürgecilerin kendi menfaatlerine hizmet etmesi için ortaya çıkardığı devletlerdir. İsrail’in ilk başbakanı David Ben Gurion’un şu meşhur sözlerinde de belirttiği gibi, “Siyonist devletin kurulması, bu ulus devletlerin ortaya çıkarılmasından sonra mümkün olabilmiştir; buralar da İsrail’i ilk savunma cepheleridir.

İsrail’in ortaya çıkışından bu yana 62 yıl içerisinde birçok savaş oldu. Siyonist varlık halen tüm Ortadoğu’yu fiilen alevlerin içerisinde bırakarak, yok etmeye devam ediyor. Genişleme politikası yanlısı, sömürgeci bir varlık olarak bölgede sonu gelmez acılara ve kargaşaya sebep oldu/oluyor. Ancak, diğer eski sömürgeci devletlerden farklı olarak ne ekonomik ne de politik olarak kendi ayakları üzerinde durabilecek güçte değil. Bu devlet Amerika Birleşik Devletleri’nin vücudundan kuvvet bularak büyüyen bir parazittir. ABD, kuruluşunun ilk yıllarında İsrail’in nakit bulacağı bir ‘sağmal inek’ değildi. İlk 20 yıl Avrupa’nın büyük maddi desteğini aldı; özellikle İngiltere ve Fransa’nın. İkinci olarak da Almanya’dan holokost sebebiyle “savaş tazminatı” alıyordu. Holokostta hayatta kalanların çocuklarından olan Prof. Norman Finkelstein, The Holocaust Industry isimli kitabında şu bilgilere yer veriyor: “Holokost gerçekleştiğinde İsrail diye bir devlet ortada yoktu. Buna rağmen tazminat adı altında gönderilen milyarlarca dolara İsrail devleti tarafından el konuldu. Asıl hak edenler ise paranın çok az bir kısmını aldılar.

İstatistiklere göz atmamız, İsrail gerçeği hakkında daha fazla aydınlanmamıza yardımcı olacaktır. İsrail, ABD’den 1948 ve 1968 yılları arasında 348 milyon dolar, 1968’den bu zamana kadar da 150 milyar dolar yardım aldı. Bu rakamlar Siyonist Yahudilerin -çok sevdikleri- devletlerine bağış olarak aktardıkları milyarlarca doları da içermiyor. Amerika’da 45 milyondan fazla insanın yoksulluk içerisinde yaşamasına rağmen, her yıl düzenli olarak İsrail’e aktarılan milyarlarca dolar asla sorgulanmıyor. ABD meclis üyelerinin bu yardımları gündeme getirecek cesaretleri de yok. Aksi takdirde Siyonist lobinin kendilerini tekrar meclise seçtirmeyeceklerinin farkındalar. Siyonistler baş şantajcıdırlar. Bu yüzden Amerika Siyonist bir koloniden daha fazlasıdır. Amerikalı yorumcu Pat Buchanan’ın deyişiyle “Capitol Hill (Washington’da Beyaz Saray’ın bulunduğu yerin adı) Siyonistler tarafından işgal edilmiş bir alandır.

Ortadoğu’ya döndüğümüzde acıya ve en büyük hasara sebep olanın da Siyonist İsrail olduğunu görebiliriz. Elbette bugün İsrail haritadan silinirse, bu Ortadoğu’nun problemlerinin tamamıyla çözüleceği anlamına gelmez ama en büyük problem de ortadan kalkmış olur. Acı ve kan büyük ölçüde azalır. 1948’den beri Ortadoğu’da ortaya çıkan her savaş ya İsrail tarafından komşularına karşı veya onun adına ABD ve müttefikleri tarafından çıkarılmıştır (Irak-İran savaşı ve Irak’a karşı iki savaş). İsrail milyonlarca Filistinlinin mülteciye dönüştürülmesinden ve on binlercesinin öldürülmesinden sorumludur. Siyonistler ve Batılı müttefikleri, Filistinlilerin ve Müslümanların kanının sudan daha ucuz olduğunu düşünüyorlar. Filistinliler, Beyrut’un güneyindeki mülteci kamplarından Gazze’nin mahallelerine kadar olan bölgede sefalet ve mahrumiyet içerisinde yaşıyorlar. Gazze, II. Dünya Savaşı’ndaki Nazi toplama kamplarını andıran büyük açık-cezaevine dönüştürülmüş durumdadır.

Sürekli olarak varlığının diğerleri tarafından -ilk önce Arap rejimleri, daha sonra Filistin Kurtuluş Örgütü ve şimdi de Hamas, Hizbullah ve İslami İran- tehdit edildiği propagandasında bulunan İsrail, bu bahaneyle Ortadoğu’da nükleer savaş başlıklarına sahip olan (200-500 civarında) tek devlettir. ABD tarafından yönlendirilen Batı, İran’ın sahip bile olmadığı nükleer silahlara karşı sesini yükseltirken, İsrail’in sahip olduğu nükleer silah depoları için sessizliğini sürdürmektedir. Deneyimli gazeteci Helen Thomas’ın, seçimlerden hemen sonra Barack Obama’nın Beyaz Saray’da düzenlediği ilk basın toplantısında “Ortadoğu’da nükleer silahlara sahip olan ülkenin ismini söyleyin?” sorusuna, Obama “Spekülasyon yapmak istemiyorum.” yanıtını vermişti.

Bu bir iki yüzlülüktür ve tüm eleştirilere karşı Siyonistlerin Filistin, Lübnan ve başka yerlerde işlediği suçları korumaktan, örtmekten başka bir şey değildir. İsrail, Ortadoğu’daki çatışmaların, kan dökülmesinin asıl ve hatta tek sebebidir. Milyonlarca Filistinli, topraklarından sürgün edilmiş ve halen de evlerinden, çiftliklerinden ve zeytinliklerinden atılmaya devam edilmektedir. Bunları sonlandırmak, Filistinlilere karşı yapılan haksızlık ve eziyetleri engellemek gerekmektedir. Eğer dünya böyle bir barbarlığı engelleyemezse/engellemek istemezse, Filistinliler çözümsüzlük içinde bırakılmış olurlar, kendilerini savunmaktan başka çareleri kalmaz. Direniş, Siyonistler ve Batı için huzursuzluk yaratırsa; öyle olsun, yapacak bir şey yok! Nefsi müdafaa tüm canlıların temel içgüdüsü ve en temel hakkıdır. Filistinliler bu haktan nasıl mahrum bırakılabilirler?

İsrail’in barbarlığı, aynı zamanda kendi sonunun tohumlarını da ekiyor. Artık tüm dünya uyanmaya başladı. İsrail’in gerçekleşen bu korkunç olayların kurbanı değil de faili olduğu gerçeği görülmeye başlandı. Dünya anti-semitizm ve holokost propagandalarına rağmen Filistinlilere ait evlerin buldozerlerle nasıl yıkıldığını, Filistinli gençlerin kemiklerinin nasıl kırıldığını gördü ve halen de görüyor. Ancak kendisiyle sürekli çelişmekte olan İsrail’in yok oluşunun çok da uzak olmadığı rahatlıkla görülüyor. Ortadoğu’ya barışın gelmesi için atılacak ilk adım ırkçı Siyonist ideolojinin tasfiye edilmesidir.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR