1. YAZARLAR

  2. Ahmet Örs

  3. Ölü Dillerle Modern Zamanlar Arasında Devrimci Kalabilmek

Ölü Dillerle Modern Zamanlar Arasında Devrimci Kalabilmek

Nisan 1996A+A-

"Niçin gecenin bu vaktinde yollara düştün? Gece dinlenmek içindir, gündüzleri kime bıraktın?" diye sorma. Vakit yok dostum, gerçekten vakit kalmadı. Bak hangi vakitteyiz, güneş zamanın yarısını çoktan aşmış, devrini tamamlamak üzere, artık durulur mu? Gece bizim, gündüz de. Artık her saniye, her an önemli.

Yalnız başıma yürümeyi göze aldım. Yalnız yürüyorum. Bak yanımda kimsecikler kalmadı. Pek ıssızım. Dostlar bir bir terk etti bizi. Dayanıksız kaldım, kendime dayanıyorum, yanıma katılacak yoldaş insanlar arıyorum. Yollar ne kadar uzak, yalnız çekilir gibi değil. Mahzunum, kederliyim ama kendimi bırakmak istemiyorum. Hani biri daha mahzun olmuştu, gitme ey yolcu demişti, gitme, beraber oturup ağlayalım demişti. Ama uzun bir yoldayız, hüzünlenmeye gelmez. Kederi bir kenara bırakmalıyız, çok işimiz var dostum.

Ne aman vermez bir çağ bu, ne utanç verici bir çağ. Hangi zamandayız, hangi iklimlerde? Issız yolların garip yolcularıyız. Yalnızız. Yalnızlaşıyoruz çoğalarak. Ne garip çelişki değil mi? Çoğalmak ne senin zihninde, çoklaştıkça yalnızlaşmayı anlayabiliyorsun değil mi? Hani yalnızdı ya büyükler, İbrahim de yalnızdı kalabalıklar içre, hatırla...

Öyle acılar var ki çekilecek, öyleleri var ki acıları çeken. Ne kuşatmalar, ne aşağılamalar var. Kuşatıldık fark edilmeden, aşağılandık gizli gizli. Kuşatanlar bazen içlerimizden birileri oldu. Kendi kendimizi kuşattık, aşağıladık, yalnızlaştık.

Ne onmaz zamanlarda yaşıyoruz, hücuma uğramayan hiçbir şey kalmadı. Kendi dilimi de bıraktım tarihin çöp sepetine. O da tarih oldu, bir dönemin yaşanmışlıklarıyla. Tek bir dilin konuşulduğu çağda ne önemi var kütüphane köşelerinde kalmış eski kitaplardaki dillerin, şivelerin, lehçelerin? Ölü diller profesörü olsan, Atay'ın kahramanı gibi neye yarar? Yaşadığın zamana yön vermezse sözcüklerin neye yarar? Hani hep eleştirirdik ya üst sınıf dilinin tarihimizdeki yerinin olumsuzluklarını. Halkın anlamadığı, "büyüklerin" kullandığı suni dili. Şimdi de anlamıyor kimse konuştuklarımızı. Bu ne aşağılık bir şey, hiçbir şey kendi gibi olamayacak mı şu dünyada? Tek bir dilin, tek bir kültürün pervasızca hücumuna uğradı namuslu her şey. Meşru ne kaldı gönül dünyamızın sözcüklerinde? Bu meseleyi de halletmek gerekti, böyle olmasa sonu zaten ölü diller hocası olmak değil mi, çekilir mi?

Bilmek ve iman etmekti aslolan, sonra da yaşamak. Ne kutsal bir üçleme. Böyle bildik, böyle iman ettik, onlar etmediler. Bilgi dediler, çağı dediler, esir olduk hep beraber bilgilenmenin gayri meşru'una. O kuşattı, aşağıladı bizi. Ben aşağılandım. Bunu kabul etmek ne zor bir durum ey dostum! Bilgi ağı net bir şekilde, hem de İnter ve başkaları. Her şey aşıldı. Yıllardır insan zihinlerinde yer eden ne değerler yıkıldı. Ne şehitler aşıldı bu ağlarla, ne kutsal topraklar. Her şeyi kuşattı yapay felekler. Önemi kalmadı çoğu şeyin senin, benim gibi. Bu ne acı gerçeklik, ama bütün yollar asfaltlanmış, başka yol yok dostum, başka yol kalmamış.

Sözlerim anlaşılır gibi mi bilmem ama, anlaşılması gereken şeyler o kadar çok ki. Yalnız kaldık dedik ya, aşağılandık dedik ya, hepsinin karşılıkları, ne oldukları duruyor apaçık karşımızda. Yığınlar var ezici çoğunluklarıyla ve onların arasında yalnızlar. İdeolojiler hep garip mi kalacak böyle? Üzülmeli mi, teselli mi olmalı? İman, teselli ve sabır diyor her şeye rağmen. İbrahim de, Nuh da, arkadaşları da öyle demişler, öyle yapmışlardı. Dert ettiğimiz yolun sonuna varamamak da var. Direnişi sürdürmek değil mi önemli olan? Direnmek, direnen halklar için, onurlu insanlar için, ağlayan çocuklar için, aç insanlar için, yakılan yıkılan insanlar için, umutsuz insanlar için, kederini yüreğine düğümlemiş insanlar için, kendin için yaşamak. Ölü diller için yaşamak, sahih bilmeler için yaşamak. Hiçbir şey ihmal etmeden, hiçbir ayrıntıyı küçümsemeden yaşamak.

Yani tüm kuşatılmışlıklara rağmen devrimci kalabilmek, kendimizi koruyabilmek "Bunca tuğyan, bunca ıssızlık" var, ama artık sahiplenmeye çalışmak, bunun için yaşamak duruyor önümüzde.

İçimdeki ümidimi koruyorum. Endişelerim, korkularım çok ve darmadağınık. Ümidim korkularıma kitapla galib gelecek ancak. Ne için yaşadığını bil, rasul de mahzun olduğunda kitaba sarılırdı. Onun yoldaşı olarak senin de üzerine düşen bu ey dost. "La tahzen innallahe meanâ". Gecenin herhangi bir vakti de davranma vaktidir, yollara düşme vaktidir. Gündüzü bekleme, ola ki uyanamazsın, geç kalırsın. Yürü dost yürü.

Yer bizim, gelecek bizim. Uzak geleceklerin insanıyız biz. Onların umut etmedikleri, bizim içimizdeki en büyük umuttur.

O halde...

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR