Müslümanların Sanatı Algılamalarında Bir Devrim Yapılmalıdır
14-24 Mart tarihleri arasında Basın Müzesi'nde "Halepçe Katliamı" konulu bir resim ve fotoğraf sergisi düzenlendi. Bu vesileyle sergiyi düzenleyen Sebat Vakfı yöneticisi M. Şakir Koçer ile İslami mücadelede sanatın yerine ilişkin bir sohbet yaptık.
- Halepçe, emperyalizmin İslam'ı uyanışı sindirmek amacıyla düzenlediği operasyonların bir halkasıydı. Tıpkı Hama katliamı gibi. Bu sergiyi düzenlerken hiç şüphesiz, faşist diktatörlüklerin çirkin yüzlerini göstermeyi amaçlıyorsunuz. Fotoğraf ve Resim sergisi gibi sanat etkinlikleri kitlelere mesajı ulaştırmada ne kadar etkin oluyor?
- Mensubu olduğumuz tevhid inancı her alanda mesajı Helmemizi bizden istiyor. Bilim, felsefe, siyaset, düşünce alanında olduğu gibi sanat alanında da mesajı iletmemiz elzemdir. Allah'a sırtını dönen sistemler Nagazaki'de, Hiroşima'da ve Halepçe'de çirkin yüzlerini ortaya koydular. Halepçe bizim için bir semboldür, mazlum halkların ve direnişin sembolü. Biz bu sergiyle, mazlumiyetin ve direnişin fotoğrafını çektik. Kitlelere mesajı ulaştırmada sanat oldukça etkin olmaktadır. Mesajı yüreklere kazımaktadır sanat. Sanat asla ihmal edilmemelidir. Sanat, sanat için değildir. Sanat, Allah içindir. Çünkü mutlak sanatkar Allah'tır. Bütün yaratıklar sanatla yoğrulan birer eserdir ve bütün yaratıkların yaratıcısı Allah'tır. Yaratıcılık, Allah'tan başka hiçbir sanatkâra nisbet edilemez. Eğer yaratıcılığı Allah'tan başkalarına isnad eden biri varsa sadece boynuzlu bir yalanı atmış olur. Tevhidi anlayışta sanatçı yaratıcı değildir, yaratılanı keşfeden ve kendisine bahşedilen maharetlerle taklit edendir.
- Bugüne kadar iki şiir kitabınız yayınlandı. İkisi de Kürtçe. Eğer sanat kitlelere ulaşmada bu kadar önemliyse, şiir kitaplarınız Kürt halkının bile ancak çok az bir kısmının anlayabileceği bir alfabe ile yazmanızın sebebi nedir?
- Kürt dili, Allah'a savaş açmış bir rejim tarafından yasaklanmış bir dildir ve bu yasak gözardı edilemez. Bu zulme karşı muvahhid bir insanın kayıtsız kalması düşünülemez. Zencinin derisini beyazlaştırmak ne kadar büyük bir zulüm ise bu da o kadar büyük bir zulümdür. Ben makale yazarken, mesajı iletmek amacı güttüğüm için Türkçe yazıyorum. Ancak şiir, duyguların, ruhun olduğu bir sanattır. Hangi dilde düşünüyorsam o dilde yazmamdan daha tabii ne olabilir. Burada, maksat halka ulaşmaktan ziyade, duyguların ortaya konulması ve bunu talep edenlere ulaştırılmasıdır. Bununla beraber ben, devrimci bir tavır koyuyorum ortaya. Her şeye rağmen Kürt dilinin ve edebiyatının var olduğunu gösteriyorum. Dili kullanma noktasında tutucu olmamak lazımdır. Nerede hangi dil gerekiyorsa o dil orada kullanılmalıdır. Bizim tutucu olmamız vazgeçilmez kabul etmemiz gereken tek şey Kur'an'dır. Biz bu tutuculuk ölçüsünü Allah'ın mertebesini yüksek kıldığı Peygamberimizden böyle öğrendik.
- Sanat hayatın her alanını kuşatıyor. Hatta hayatın bizatihi kendisi sanattır. Ancak, birtakım insanlar, toplumu ifşa el edici nitelikteki eserlerine sanat eseri diyebilmektedirler. Öyleyse bir eseri sanat eseri yapan temci ölçüler neler olmalıdır? Bu konuda Sokrates ve Platon güzellik felsefesi ve sanat üzerine ortaya koyduğu görüşlerinde, bir eserin sanat eseri olabilmesi için, "faydalı ve uyumlu" olmasını şart koşmuşlardır. Bunun gibi biz de, mesela "insan fıtratına uygun ve topluma faydalı olan eserler sanat eseridir" gibi bir ölçü koyabilir miyiz?
- Hayatımızın her alanında, temel ölçülerimizi vahiy ortaya koymakladır. Allah'ın sınırlarını kabul etmediği hiçbir eser "sanal eseri" olamaz. Belki, şeytanın güzel gösterdiği bir şey olabilir ama sanat olamaz. Sanatın hiçbir alanı Allah tarafından yasaklanmamıştır. Bu alan, resim de olabilir, heykel de, müzik de. Sadece Allah'ın rızasına uygunluk aranmalıdır sanat eserlerinde. Bizler, geleneksel anlayışların etkisiyle müziğe karşı çıktık. Ancak, müzik yaparken kullanılan sözler tartışılmalıdır.
Heykel dedim. Heykel mutlaka insan-hayvan vücudunu tecessüm etmek değildir. Evrendeki her nesne heykel konusu olarak seçilebilir. Örneğin Libya'da bir şehir bulvarına dikilen, dağ gibi "lafza-i celâl" bir heykeltıraşlık hüneridir. Bu anlayışla kocaman kayalıklara Kur'an ayetlerini kazımak mümkündür. Mimar Sinan, müstesna eserleri ile aynı zamanda bir heykeltraştır da. Bununla birlikte canlı nesneleri de tartışmanın hiçbir zararı yoktur.
- İslami mücadele ve toplumu dönüştürmede müziğin, resmin, edebiyatın yani genel anlamıyla sanatın önemi inkar edilemez. Öyleyse, sanat politikası olmayan bir devrimin ayakta durması mümkün müdür?
- Kesinlikle hayır. Devrim bir medeniyet inşa etme sürecidir. Sanatı olmayan bir medeniyet kurulamaz. Sanat alanında da bir devrim yapılmalıdır. Özellikle de müslümanların sanatı algılamalarında bir devrimin yapılması zaruridir.
Rop: Murat Özer
- Baharda Yenilenmek
- Zulüm Düzenini Okuyamayanlar Zulme Karsı Direnemezler
- Mücadele Sorumluluğu Ertelenemez
- 12 Mart'tan 20 Mart'a Devletin Çıplak Kimliği
- Dinmeyen Sömürgeciliğin Anatomisine Bakış
- Krizlerin Gölgesinde Muhalefet
- Ceza Kanunu '97 Tasarısı ile Yeni Baskılar Geliyor
- Yeni Ceza Kanunu Öntasarısı -Üzerine Bir İnceleme-
- Ara Dönem Yasası ve Şaibeler
- 72 Yıllık Yasa Değişiyormuş!..
- Yeni Bir Takrir-i Sükûn'a Doğru
- Bosna Direnişi Çerçevesinde Kosova Değerlendirmesi
- Kur'an'da Hıyanet Kavramı ve Güncel Yaklaşımlar
- Bir Ayetin Başka Sûredeki Bir Ayetle Tefsiri
- Fıtrata Uygunluk ve Bozgunculuk Arasında Özgürlük Kavrayışı
- Rüzgâra Yelken Açanlar
- Başörtüsü Direnişine Gözaltı
- Fen Fakültesi'nde Öğrencilere Soruşturma Açılıyor
- Laiklerin Fiyasko Mitingi
- Mahkemeler
- İstiklal Marşı Davası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne Götürülüyor
- 'Aydınlık' Kimin Ajanı?
- Özel Tim'in Ağır Silahları ve 'Akit'
- Güdümlü "Sivil İnisiyatif”
- ‘Kurban’ İpoteği