Müslüman

Mart 1997A+A-

"Nikalai İvanov'un Afganistan'da mücahitlere esir düşmesi O'nun gerçek özgürlüğü bulmasına vesile olur. Afgan mücahitleri sayesinde İslam'ı tanır ve müslüman olur. Ve yedi yıl sonra, kendisinden artık ümit kesen ailesinin yanına, köyüne döner. Ailesi ve köylüler dönüşüne sevinirler. Ama ne köyü eski köyü, ne köylüler eski köylüler, ne de Nikolai (Abdullah) eski Nikalai'dır.

Köprünün altından çok sular akmış, ülkesinde "perestroyka" yaşanmıştır. Köyü artık yatırımcılar için ucuza kapatılacak bir yatırım bölgesidir. Köylülerin hayatından zaten önceden de önemli yer tutan votka ve dans çılgınlığına bir başka çılgınlık daha eklenmiştir: Dolar çılgınlığı. Toplumda hırsızlıklar meşrulaşmış, intiharlar artmış, köşe dönmecilik zihniyeti almış başını gitmiştir. Bu değişikliklerin yaşandığı ülkesine Nikolai, Abdullah olarak döner ve Ortodoks olan köyünde yeni kimliği ile varolma mücadelesi vermeye başlar. Toplumun yoz ve ahlak dışı gidişatına müslüman kimliğini öne çıkararak net bir şekilde karşı durur. Ailesinden ve çevresinden gelen bazen yumuşak bazen sert tepkiler pahasına..."

Yönetmenliğini Vladimir Khotinenko'nun yaptığı "İslam'ı, kabul eden Rus askeri Nikolai İvanov'un öyküsü"nü anlatan filmin konusu kısaca böyle. Geçtiğimiz ay ortasından itibaren İstanbul ve Ankara'da gösterime giren filmin afişi (afişte ''İslam'ı kabul eden Rus askeri Nikolai'nin öyküsü" ifadesi ve boynunda kefiye ile dua eden filmin kahramanı görülüyor) insanı meraklandırıyor. Bir de filmin konusu öğrenilince (müslüman olan Rus askeri, onun eski çevresine çok farklı bir kimlikle dönmesi, kokuşan Rus toplumu ve peresteroyka eleştirisi...) meraka bir de heyecan ekleniyor, filmden beklentiler artıyor.

Filmin bir hayal kırıklığı yaratmaması için, Rus yönetmenin gayesinin bir "yabancılaşma hikayesi" anlatma olduğu akıldan çıkarılmamalı! Yani yönelmen kahramanın müslüman kimliğini değil onun bu yeni kimliğiyle çevresine yabancılaşmasını temel alıyor. Buna ek olarak bir de peresteroyka ile gelen toplumun kendi kendine yabancılaşma sorunu etrafında kamerasını gezdiriyor. Yani, iç içe geçmiş iki yabancılaşma (Nikolai'nin topluma ve toplumun kendine yabancılaşması) filmin temasını oluşturuyor.

Batı yapımı filmlerde alışılagelmiş müslüman tiplemesinin (terörist, kaba) tersine bu filmde, Nikolai tiplemesi ile çizilen toplumun pisliklerinden beri duran, haksızlıklara karşı çıkan, temizliğe önem veren, düşünen müslüman imajı filmin önemli bir farklılığı. Zaten film İslami basma da en çok bu özelliğiyle yansıdı.

Filmde eksikliği dikkat çeken ve belki de filmin objektifliğine gölge düşüren ise kahramanın direkt ilgili olduğu Afgan-Rus Savaşından ve bu bağlamda Rus emperyalizminden hiç söz etmemesi, daha doğrusu yönetmenin bu olayı hiç konu etmemesi idi. Tabii filme bir yabancılaşma hikayesi seyretmek üzere gidilirse böyle bir eksiklik de hissedilmez. Daha önce İstanbul Film Festivalinde gösterilen film, ikinci kez gösterime girerken makaslanmış. Haklı kaygılarla yapılan bu makaslamalar nedeniyle filmin konu bütünlüğü kaybolmuş. Bu duruma bir de yedi firmanın sponsorluğuna rağmen çok kötü bir Türkçe çeviri ve Türkçe dublaj eklenince film, kendinden çok şey yitirmiş.

Son tahlilde; çok ilginç ve İslami hassasiyetlerle çok iyi bir şekilde işlenebilecek bir konuya sahip olmasına rağmen film, yönetmenin farklı kaygılar taşıması, kesintiler, kötü dublaj gibi sebeplerle izleyicileri memnun etmekten uzak görünüyor.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR