Mısır'da Hüsnü Mübarek yönetiminin kendisine muhalif hareketlere karşı izlediği baskıcı tutumu artarak sürüyor. Delilsiz suçlamalar, hukuk mantığını zorlayan yargılamalar ve siyasi konjonktüre uygun verilmiş kararlarla Mübarek diktasına muhalefet eden ya da edebilme potansiyeli taşıyan kuruluşlar ve şahıslar sindirilmeye çalışılıyor. 30 Temmuz günü Haikstep askeri kampında görülen duruşmada Yüksek Askeri Mahkemenin yasaklanmış Müslüman Kardeşler örgütünün önde gelen 16 üyesi hakkında verdiği cezalar bu tutumun yeni bir örneğini oluşturmakta.

Yönetimi devirmek için yasadışı örgütlenme suçlamasıyla 10 aydan beridir yargılanan 22 kişiden 5'i örgüt sorumlusu olmaktan dolayı beşer yıl, 1 Ti üçer yıl ceza alırken, 5 kişi de beraat etti. Yargılananların çoğu üniversite profesörleri idi ve öğrencileri yönetime karşı protesto eylemlerine teşvik ve yeni üye teminine sevk etmekle suçlanmaktaydılar. Öğretim üyeleri 11 Eylül'den sonra ABD'nin Afganistan'da yürüttüğü askeri hareketin hemen ardından tutuklanmışlardı. İhvan bu dönemde hükümeti de sıkıntıya sokan ABD karşıtı pek çok protesto eylemi organize etmişti.

Üç ay süren yargılamalar sonucunda, güvenlik gerekçesi ile ismi kamuoyuna açıklanmayan mahkeme reisi 7 Nisan tarihini karar duruşması olarak belirlemişti. Fakat bu tarihin İsrail'in Batı Yaka'da giriştiği işgal ve katliam üzerine ülkede artan Filistin halkına destek ve İsrail ile ABD karşıtı eylemlerinin yoğunlaştığı bir döneme denk gelmesi üzerine karar önce 25 Mayıs'a ertelendi. Bu tarih geldiğinde de ikinci bir ertelemeyle kararın 30 Temmuz'a bırakıldığı açıklandı.

Rejimin İhvan mensuplarına karşı son dört yıldır operasyonlarına aralıksız devam ettiği biliniyor. Buna rağmen bu karar askeri mahkemede İhvan mensupları aleyhine verilen ilk karar oldu. Bu mahkemenin önemli taraflarından bir de İhvan'ın üç numaralı adamı olarak bilinen Muhammed Gozlan'ın da yargılananlar arasında bulunmasıydı. Zegazig Üniversitesi'nde profesör olan Gozlan'ın Mustafa Meşhur ve yardımcısı Memun el-Hudeybi'den sonra örgütün üçüncü adamı olduğu ve örgütün mali işlerinden sorumlu olduğuna inanılıyor.

Kararın açıklanmasının ardından İhvan tarafından yayınlanan bildiride yönetim 11 Eylül'den sonra ABD'nin İslamcılara karşı baskı politikasını artırma taleplerine boyun eğmekle suçlandı. İhvan bildirisinde "Kararlar yönetimin tüm muhalefeti sindirme politikasının bir kanıtıdır. Araplara ve Müslümanlara karşı sürdürülen Amerikan politikasına karşı direnme ve Filistinlilerle dayanışma ruhunu bastırmaya yönelik geniş çaplı tutuklamalar ardından verilen bu kararlar sadece davamıza bağlılığımızı artırmıştır." denilmekte.

Sadece son üç ayda Mısır'ın değişik şehirlerinde 300'den fazla İhvan mensubu hep halkı yönetime karşı kışkırtmak suçlamasıyla tutuklandı. Mısır yönetimi 1995 yılından beri sürekli operasyonlarla sindirmeye çalıştığı İhvan'ın Filistin yanlısı ve Amerikan karşıtı eylemler organize ederek yönetime karşı "gücünü gösterme" çabası içine girdiğini düşünmekte. En son iki yıl evvel yapılan seçimlere bağımsız adaylarla katılan ihvan meclise 17 sandalye sokmuştu. Geçtiğimiz Haziran ayında İskenderiye'de yapılan ara seçimler iktidardaki Milli Demokratik Parti'ye karşı iki ihvan mensubu yarışına sahne olmuş; devlet binlerce polisi şehre yığarak İhvan taraftarlarının oy kullanmasını engellemiş ve bu şekilde iktidar partisinin kolay bir zafer elde etmesine zemin hazırlanmıştı. Çıkan olaylarda polisle çatışan 100'den fazla İhvan taraftarı tutuklanmıştı.

30 Temmuz'daki duruşmaya 22 sanığın aileleri alınmadı. Sadece iki avukat ve birkaç gazetecinin otobüsle askeri kampa götürülerek duruşmaya katılmalarına izin verildi. Sanıklar kararları ihvan'a ve İslam devleti kurma hedeflerine bağlılıklarını içeren sloganlarla karşıladılar. Avukatlar mahkemeden çıkıp sanık yakınlarına kararı bildirdiklerinde aileler cephesinde hüzün vardı. Salah Salim adlı İhvan mensuplarının avukatı karan "Onlar inançları ve ilkeleri nedeniyle ve şeytan Amerika'yı memnun etmek için cezalandırıldılar." şeklinde yorumladı.

Al-Ahram Weekly