Mısır Devrimi ve İnsanın Olağanüstü Gücü
Mısır halkı sonunda baskıcı bir rejimden kurtulup özgürlüğünü kazandı. Bütün her yerden devrim için tebrikler geliyor. Başından beri Hüsnü Mübarek rejiminin yanında yer alanlar ya da tarafsız duranlar şu anda tutumlarını değiştirmiş durumda. El-Cezire televizyonu şöyle bir haber geçiyor: “Körfezden Okyanusa bütün Araplar kutlama yapıyor.” “Körfezden Okyanusa” ifadesi coğrafi bir referansı değil jeopolitik bir referansı ifade etmektedir. Sabık Mısır devlet başkanı Enver Sedat, Arap topluluğunun isteklerini boşa çıkardığından ve Arap-İsrail çatışmasında kendi ülkesi Mısır’ı devre dışı bıraktığından beri bu ifade boş bir slogan olarak durmaktaydı. Sedat’ın 1979 yılında imzaladığı Camp David Anlaşması, Arap dünyasının Arap-İsrail çatışmasına en adanmış ülkesini etkili bir şekilde marjinalleştirdi. İsrail’in zayıf düşmanları adaletsiz bir savaşın kolay hedefleri ve yenilginin ve aşağılanmanın nesneleri haline geldiler.
Mübarek’in İsrail ve ABD için önemi onun yıllık 1,8 milyar dolarlık küçük bir meblağ karşılığında İsrail’in çıkarlarını korumasından kaynaklanmaktadır. Bütün bu paralar askerî anlaşmaların yerine getirilmesi, askerî altyapının güçlendirilmesi ve Mısır ordusunun modernizasyonu için ABD’li askerî uzmanların harcamalarına gitmektedir. Hiç kuşku yok ki İsrail, bu miktarın iki katını içlerinde Mısır’ın da olduğu düşmanlarına karşı savunma yapabilmek için ABD’den almaktadır.
Mübarek’in kazancı nakit paradan daha fazlasıdır. Onun en büyük kazancı ABD’nin bölgede yürüttüğü dış politikayla bağlantılıdır. ABD birçok Arap ülkesinin egemenliğini tehdit ederken Mübarek’in rejimine dokunmadı. Mısır iktidarı içeride etkili bir direnişle karşılaşmazken dışarıda da ciddi bir eleştiriye maruz kalmıyordu. Mısır’da iktidar partisi konumunda bulunan Ulusal Demokratik Parti’nin üyeleri hesap sorulamazlıktan faydalanarak zenginliklerine zenginlik katıyorlardı. 84 milyonluk nüfusa sahip Mısır’ın yüzde 40’ının yoksulluk sınırında yaşadığı unutulmamalı. İktidar partisi, milyonerler kulübüne dönüşmüştü adeta. Üstelik orta sınıfın çöküşü, işçi sınıfının iş bulma hayalleri ve milyonlarca kişinin gecekondularda ve hatta mezar evlerde yaşaması insan onurunu aşağılayıcı bir durumu ortaya çıkarıyordu.
Bütün bu olanlar Washington açısından hiçbir şey ifade etmiyordu. Lord Palmerton’un deyimiyle daimi müttefikler yoktur, sadece daimi çıkarlar söz konusudur! Henry Kissinger, Mısır’ı Ortadoğu denkleminden çıkarmıştı. Onun bu yol göstericiliğini diğerleri de takip etti ve Mısır’ın İsrail’in çıkarlarını tehdit etmesini engellediler. Washington’un Mübarek’in rejiminin değil, kendisinin iktidardan gitmesi ihtimaline balıklama atlaması ironidir. Mübarek’in yeni atadığı başkan yardımcısının Mübarek’in ayrıldığını açıkladığı kısa konuşmasının ardından, Obama kendi konuşmasını yaptı. Obama Mısır halkının gerçek demokrasiyi kuracağını söylerken sanki Tahrir Meydanı’ndaki protestoculardan biri gibi konuşuyordu. O sanki daha önce Mübarek yönetimini savunan ve sabık başkanı ılımlı ve iyi dost diye tanımlayan bir ülkenin lideri değildi. Bu da ortaya çıkardı ki ABD için gerçekten de sürekli müttefik yoktur.
Şimdilerde Mısır’daki halk devriminden şairane sözlerle söz eden Obama 2009 Haziran’ında dünyanın birçok yerindeki Müslümanlara ve Araplara gönül alıcı bir konuşma yapmak için Mısır’ı seçmişti. Bu konuşma için Kahire’nin seçilme sebebi Mübarek’in ABD ve İsrail’in en sadık dostu olmasıydı. O, 2006 yılında Lübnan’da gerçekleşen direnişe karşı çıkmıştı. O, Gazze sınırını kapatarak İsrail’in güvenliğini sağlamaktaydı. Sınırın kapatılmasından dolayı binlerce Filistinli hayatını kaybetmişti. Mübarek, sınırı kapalı tutmasını meşrulaştırmak için 2005 yılında imzalanan Refah Anlaşmasını öne sürüyor; sınırı açmanın Filistin’in egemenliğine zarar vereceğini söylüyordu. Mübarek’in önderliğindeki Mısır, Filistin demokrasisini zehirliyordu, İsrail’e karşı geliştirilecek direnişe zarar veriyor ve İsrail’in ablukayı başarılı şekilde devam ettirmesine olanak sağlıyordu.
WikiLeaks belgelerine göre son zamanlara kadar Mısır istihbaratının şefliğini yapan Ömer Süleyman, İsrail Savunma Bakanlığına bağlı Diplomatik Güvenlik Bürosu Başkanı Amos Gilad’a Şubat ayında Filistin’de seçim yapılmayacağının garantisini vermiş ve bu konuyla ilgileneceklerini söylemişti. Verdikleri bu sözü tutamadılar ve Hamas seçimle iktidara geldi. Bunun üzerine Süleyman, İsrail ordusunun Gazze kuşatmasını gerçekleştirebilmesi için Mısır topraklarına girmesini sağladı. Mübarek ve Süleyman terör şüphelilerini sorgulamaları için CIA elemanlarının Mısır’a girmelerine izin verdi. ABD’li bir yetkili yaptığı işbirliğinden dolayı Süleyman’a teşekkür etti ve o işkenceden dolayı suçlanmadı. Bu noktada unutulmaması gereken husus Mısır’da üç hafta boyunca devam eden protestolar esnasında ABD’nin Mübarek’in düzgün ve barışçı bir şekilde iktidarı Süleyman’a devretmesini istemesidir.
Mısır halkının kararlılığı dayatılmaya çalışılan bütün planları alt üst etti. Süreci şekillendirmeye çalışanlar bu çabalarını sürdüreceklerdir şüphesiz. Fakat onların seçenekleri hızlı bir şekilde ortadan kalkıyor. Zira Mısırlılar rejimi değiştirmek istediklerinde ne istediklerini gayet iyi biliyorlardı.
Mısır devriminin en büyük başarılarından birisi bu devrimin tamamıyla Mısır’a özgü olmasıdır. Hiçbir Amerika etiketli şirket duruma vaziyet etmesi için kiralanmadı, önceki ABD Başkanı Bill Clinton’ın danışmanlarına muhalefete akıl vermeleri için ihtiyaç duyulmadı. Kahire’deki hiç kimse kendilerini kurtarmaları için Washington, Londra hatta Tahran’dan istekte bulunmadı. Şayet böyle bir çağrı yapılsaydı onlar Arap halklarına ve özgür dünyaya sıradan Mısırlılarla dayanışma içinde olunması çağrısını yaparlardı. Bu dayanışma çağrısı da kendi ülkelerinde kendi haklarına kavuşmak ve kendi kaderlerini sağlamak için dile getirilirdi.
Mısır devrimi dünyaya şunu göstermiştir ki, Arap dünyasında demokrasi ve özgürlüğün gerçekleşmesi için askerî fonlara, politik doktrinlere, “Büyük Ortadoğu” demokrasi projelerine, yabancı işgallere ya da dış destekli askerî darbelere ihtiyaç yoktur. Gereksinim duyulan şey sıradan insanların içsel ve olağanüstü güçlerini ortaya çıkarmalarıdır. Mısır devrimi halkın iktidara gelmesini sağlamıştır. Bu ortak deneyimi birçoklarımız gururla hatırlarken bazıları korkuyla hatırlayacaktır.
El-Ahram Weekly, 17-23 Şubat 2011
Çev: Murat Yürükoğulları
- İşbirlikçi Zalimler! Sonunuz Mübarek Olsun!
- Ortadoğu’da Korku Duvarları Aşılıyor!
- Ortadoğu İntifadası ve Toplumsal Dönüşümün Yeni Dili
- Mısır İntifadası ve Çıkarılacak İbretlik Dersler
- Mısır Devrimi ve İnsanın Olağanüstü Gücü
- İran, İsyan Dalgasının Neresinde?
- Ortadoğu İsyanları ve Kemalist Fanteziler
- Arafta, İnkılâp ve Devrim Arasında Toplumsal Değişimi Okumak
- Militarizmin Tepesine İnen Balyoz!
- Darbecilik Suçuyla Hesaplaşma Zamanı!
- 28 Şubat’ın Yıldönümünde Balyoz Davası ve Müslümanlar
- 28 Şubat Zorbalığından Hesap Sorulsun!
- Fî Zilâl-İl Kur’an’da İman
- Kur’an’la Yürüyüşümüzde Önümüzü Aydınlatan Beş Meş’ale
- Zülkarneyn Kıssasının Kur’an Perspektifinde Anlaşılması -1
- Kûfe’de Sıra Dışı Bir Genç: Ebu Müslim Horasani
- Sevginin Amelleşmesi mi İfsadı mı?
- Asırlık Bir Savaşın Güncel Romanı
- Nesillerin Duasıdır Devrim!
- Necmettin Erbakan Hocaya Allahu Teâlâ'dan Mağfiret Diliyoruz!