1. YAZARLAR

  2. Tevhid Dergisi

  3. Kürt Sorunu

Kürt Sorunu

Nisan 1992A+A-

1- Türkiye'de Kürt Sorunu'nu oluşturan en önemli faktörler nelerdir?

Türkiye gündeminin ilk sırasında yer alan "Kürt Sorunu"nun tarihsel arka planına bir göz attığımızda şu sıralamayı yapmamız mümkün olacaktır:

1) İngiliz emperyalizmi ve yandaşı güçlerin, İslam dünyasına yönelik kullandıktan en etkin siyasi komplo aracı genellikle nasyonalizm olmuştur. Nasyonalizm silahıyla can damarından vurulan ümmet, bir taraftan birleşik ve tek güç olmaktan uzaklaşmış diğer taraftan da emperyalist güçlerin ve ümmet içindeki işbirlikçilerinin eliyle birbirine düşürülmüştür. Bunun ilk adımı, İngilizlerin Arap halklarını, "Arap Vatanı" ve "Büyük Arabistan" parolasıyla Osmanlı'ya karşı kullanması ve neticesinde Arap Ulus devletleri ile, "muasır medeniyet" parolasıyla da laik-batıcı Türk Ulus devleti (TC)nin ortaya çıkması olmuştur. Tarihsel bir gerçek olarak. Arap ulus devletleri ile Türk ulus devletinin ortaya çıkışının arkasında İngiliz emperyalizminin teorisyen ve stratejisyenleri vardır.

2) Mustafa Kemal'in önderliğinde kurulan Türk ulus devleti (TC)nin ideolojik ve sosyo-politik temel politikasına göre, 'Türkiye'de yaşayan herkes Türk'tür, Türkiye Türklerindir ve Türk olmak bir gurur ve övünç vesilesidir." Bu politika Türk'ün dışındaki kavmi gerçeklikleri inkar, tahkir ve tezyifini beraberinde getirdi. Buna karşıt gelişmelere de tenkille karşılık verildi. Sonuç itibariyle. Türkiye'deki Kürt ulusalcılığı da büyük ölçüde, -ezilen ulus milliyetçiliği teziyle- Laik-batıcı Türk Ulus devletinin ırkçı politikasına bir tepki olarak gelişti.

3) İslam tarihinde Emevilerle başlayan sapmanın en belirgin özelliklerinden biri de "ümmet bilinç ve sorumluluğu"nun köreltilmesiydi. Saltanat iktidarlarının körelttiği "sahih ümmet bilinci" yerini halklar sathında çarpık ve işlevsiz bir ümmet anlayışına terk etti. "Çarpık ve işlevsiz ümmet anlayışı" iki boyutlu olarak kendini gösterdi:

a- Bir taraftan müslümanların kardeş ve tek bir ümmet olduğu vurgulanırken, diğer taraftan da tarih boyunca "Saltanatçı İslam anlayışı"nın onaylamasıyla "aile, soy, kabile ve kavim" esaslarına dayalı devlet, ümmet arasında kabul gördü.

b- Buna anti-tez olarak, ulusal gerçeklikler, ulusal haklar, ulusal talepler ve ulusal endişeler karşısında duyarsız ve sorumsuz kalma şeklinde somutlaşan başka bir çarpıklık ortaya konuldu.

Sonuç olarak, yukarıda sıraladığımız faktörlerin, Kürt sorununun ortaya çıkmasında birinci dereceden, İslami hareket mensuplarında da belirgin bir şekilde gözlenen "çarpık ümmet anlayışı" da ikinci dereceden rol oynamıştır.

Günümüz Türkiye'sindeki Kürt Sorununu bu arka planla izah etmenin yanı sıra, ümmet arasında ulusal kavga ve çatışmalardan yarar uman ve çıkar sağlayan emperyalist odaklan gözardı etmememiz gerekir. Bunda Amerika başta olmak üzere, Fransa, İngiltere. Almanya da rol sahibidir.

2- Kürt Sorunu karşısında Müslümanlar niçin ortak bir tavır geliştirememişlerdir?

Kanaatimizce bunun üç sebebi vardır: Birinci sebep, Şeyh Said ile başlayan soylu İslami kıyam devam ettirilememiştir. Eğer bu kıyam devam etmiş olsaydı, bugün bir İslam toprağı olan Kürdistan üzerinde tek alternatif İslam olacaktı ve İslam'dan, İslam'ın ümmetçi politikalarından başka herhangi bir yol ve çözüm de gündeme gelmemiş olacaktı. Kıyamın devam etmesi, güçlü bir direniş örgütlenmesi ve etkin bir liderlik ile fedakarlık ve şehadete bağlı olduğu için, Müslümanlar bu hususta zaaf gösterdiklerinden Şeyh Said kıyamı inkıtaya uğradı.

Sorunun bu veçhesini silahlı mücadeleyle dolduran PKK önderlikli Kürt ulusal hareketi, doğal olarak Kürt sorununda inisiyatifi önemli ölçüde ele aldı.

İkinci bir sebep de, yukarıda belirttiğimiz gibi, İslami hareketi oluşturan kesimler arasında "ulusal gerçeklikler, ulusal haklar, ulusal talepler ve ulusal endişeler vs." hususunda işlevsel bir konsensüs sağlanamadı. Bu sorun propagandada büyük bir boşluğu, çelişkili yaklaşımları ve çözüm sunmayan, güven vermeyen tutumları doğurdu.

Üçüncü olarak ise, günümüz dünya koşullarında, bölgesel gelişmeler bağlamında özelde Kürt sorunu için de en etkin yol -kanaatimizce tek alternatif- olan "devrimci İslam"ın temel ilke ve evrensel stratejisi çevresinde, güçlü ve müttehid bir örgütlenme gerçekleşmedi. Ortaya çıkan görünüm şu idi: Hedef, iddia ve söylem büyük; hedefe ulaşma için ortaya konulan yapılanma ve örgütlenme ise çok ve küçücük.

Bu üç husus müslümanların Kürt sorunu çevresinde ortak bir tavır sergileyememesine sebep olduğu gibi, sorun karşısında pasif ve çözümsüzlüğe düşmesine de sebep olmuştur.

3- Türkiye'de Müslümanlar Kürt Sorunu'na yönelik geliştirdikleri politikalarda Türkiye İslami hareketin mi yoksa bölgesel veya Kürt halkını önceleyen bir kalkışı mı esas almalıdır?

Eğer Türkiye Müslümanları, evrensel İslam devrimi stratejisi ve önderliği dışında bir mücadele yöntemini seçeceklerse, ister Türkiye İslami hareketini, isterse bölgesel ya da Kürt halkını önceleyerek mücadeleye yönelsinler sonuçta İslam ve ümmet için bir kazanım olmayacaktır. Bugün, Türkiye İslami hareketi mi yoksa bölgeye yönelik bir İslami hareket mi? tartışmaları aynı düzlemin farklı iki boyutudur.

Kürt ulusal hareketi ulusçu temelden hareket etmesine karşın, kendi ulusundan ve fiili mücadele bölgesinden öte bir çok ulus ve güçle koordinasyon içine girmiş, önderliğinin ifade ettiği gibi, "uluslararası her boşluk doldurulmuştur." Ulusçu eksene karşı "ümmetçi" temelden hareket eden müslümanların, sorunun çözümünde, ümmet düzleminde bir odak ve bir mihver ortaya koyamaması, her şeyden önce ideolojik ve ilkesel bir tutarsızlık içine girdiklerini göstermektedir.

Müslümanlara sormak gerek:

Siz olayların gelişmesi karşısında hissettiğiniz, zorunluluklarla mı yol alıyorsunuz, yoksa olan ve olabilecek olay ve olgular üzerinde önceden bir ilke ve stratejiniz, var mı?

Kürt halkının mazlumiyeti, Kürt ulusal hareketinin varlığı, kemalizmin zulüm ve katliamları bir vakıadır, bunları yazmak ve konulmak bir tespittir. Bu tespitlerden hareketle halledilmesi gereken en önemli husus, ilkelerin ve stratejinin belirlenip realize edilmesidir.

Sonuç olarak Hak Söz dergisinin bu soruşturmasının önemine işaret ettikten sonra, İslami kamuoyunun sorunun çözümüne ilişkin İlke ve strateji belirleme konusundaki gafletinin vehametine işaret etmek isliyoruz.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR