Bengisu Yayınları

Yazarın Tüm Yazıları >

Kürt Sorunu

Nisan 1992A+A-

1- Türkiye'de Kürt Sorunu'nu oluşturan en önemli faktörler nelerdir?

Türkiye'de Kürt sorununu oluşturan üç önemli faktör vardır: Birincisi emperyalizmin Kürt halkına ve Kürdistan'a ilişkin uzun vadeli tarihsel politikalarıdır. Yani Osmanlı'nın yıkılışı ile başlayan coğrafi ve idari parçalanma döneminde çeşitli sebeplerden dolayı gözardı edilen Kürt halkına da bir devlet bahşedilmemiş oluşudur. Araplar için neredeyse her kabileye bir devlet bahşeden emperyalist ülkeler, kısmen kendi aralarındaki (İngiliz-Rus-Alman) rekabeti kısmen de Kürdistan'ın ve Kurt halkının siyasi, sosyal ve ekonomik açılardan bir devlete layık görülmeyişi münasebetiyle Kürtler "ulus" ve "devlet" olarak da demografik olarak da bölgedeki dön devlet arasında paylaştırılmış olmaları sayesinde I. ve II. Dünya Savaştan arasında İngiltere-Almanya ve Rusya, II. Dünya Savaşı'ndan sonra da Rusya ve ABD arasında bölgesel emperyalist rekabetin teşnesi olarak kullanılmışlardır. Özellikle Irak ve İran Kürtleri dönemsel konjonktürlere göre ABD ile Rusya arasında Kürt halkına efendi seçme yarışı vermişlerdir. Bugün için Kürt halkı üzerindeki bu çekişme, II. Dünya Savaşı'ndan beridir kaybettiği mevzileri ve nüfuzu tekrar kazanma çabasına yönelen Almanya ile ABD ve Almanya'ya karşı ABD'yi kollayan İngiltere, Fransa gibi emperyalistler arasında devam etmektedir. Bu yarışın bir yüzünde "ulus" ve "devlet" olma retoriğini geç kalmışlığın kıskançlığıyla yansıtan ideolojik çarpılma, öteki yüzünde de emperyalist hegemonya çekişmesi vardır. Her iki yüz de müslüman bir halk için düşmanın iki ayrı boyutunu yansıtmaktadır.

Sorunun ikinci faktörü, TC rejiminin politikaları ve iflah olmaz ırkçılığıdır. Bu konuda yeterli oranda yazılıp-çizildi, eklenecek fazla bir şey yok.

Üçüncü olarak da, gerek ümmet bazında, gerekse bölgesel planda İslam'ın ve Müslümanların bugüne kadar yetersiz ve cılız kalmalarını sayabiliriz. Ümmetin bir parçası üzerinde bu kadar düşman gücün ve ideolojinin yaklaşık yüz yıldır cirit atması ve Kürt halkını politika ve ideoloji topuna çevirebilmesi, Müslümanlar için en hafif deyimle koca bir ayıptır.

Kürt sorununu oluşturan etmenlerin ilk ikisinin "varlığı" da üçüncüsüne, yani müslümanların yokluğuna bağlıdır. Bu anlamda sadece Kürt halkının değil, tüm İslam coğrafyasının kurtuluşu müslü­manların mücadelesine bağlıdır.

2- Kürt Sorunu karşısında Müslümanlar niçin ortak bir tavır geliştirememişlerdir?

Müslümanlar yalnızca Kürt sorunu karşısında değil, ümmeti ve İslam'ı ilgilendiren hemen hiç bir konuda ortak bir tavır birliği oluşturamamıştır. Bunun en büyük sebebi İslam'ın ana kaynağından uzak olma ve bundan dolayı ortaya çıkmış yüzlerce uydurma İslam'lara söz hakkı fırsatı bırakma zilletidir. Bugün için dünya Müslümanları çok uzun sürecek bir diriliş ve Kur'an'a dönüş süreci yaşamaktadır. Bu sürecin henüz başlangıcında olan Türkiyeli Müslümanlar İslam'ın tevhidi ve devrimci esprilerini kavradıkça hem olayları takip ve çözümleme noktasında, hem de ortak düşünce ve tavır birlikteliği kurma noktasında inşaallah olumlu mesafeler alacaklardır. Bu noktada Kürt sorununa yaklaşımda da maalesef bugüne kadar TC ile aynı kulvarda olmanın farkına varılmış, ancak bu kez de ya PKK gibi ırkçı münafık hareketlerin kulvarına düşme tehlikesi baş göstermiş yada her ikisine tepki olarak bir başka ve daha acayip tutumlar geliştirme potansiyelleri çıkarılmıştır. Bu durumun elbette siyasette acemi ve amatör olma gibi mazur görülebilecek önemli sebepleri vardır. Ancak bugün için vakit çok geç olmadan müslümanla­rın ortak bir yaklaşım ve çözüm birlikteliğine ulaşması gerekmektedir.

3- Türkiye'de Müslümanlar Kürt Sorunu'na yönelik geliştirdikleri politikalarda Türkiye İslami hareketini mi yoksa bölgesel veya Kürt halkını önceleyen bir kalkışı mı esas almalıdır?

Türkiyeli Müslümanlar özel olarak Kürt sorunu için değil, her konuda Türkiye İslami hareketini esas almalıdır. Buradaki "Türkiye"yi, Misak-ı Milli sınırlarını kastederek değil. Kürdü de içinde barındıran bir düzeni kastederek kullanıyoruz. Kürt ve Türk Müslümanlarının kurtuluşu Ankara'dan geçiyor. Bunun böyle olduğunu PKK hareketi olumsuz anlamda ispat etti, daha defalarca da edecek. Bu anlamda "ideolojik" anlamlar yükleyerek değil de daha taktik bir anlamda "Türkiye" kapsamlı bir mücadele perspektifi gerekiyor. Ancak bu, İslami hareketin Kürt sorununu görmezden gelmesi gerektiği anlamına gelmiyor. Tam aksine Kürt sorununu oluşturan emperyalizmin ayak oyunları ve tağuti rejimin zulümlerinin kökten yok edilmesi bağlamında tam da can alıcı noktasından tutmak anlamına geliyor. Bugün mevcut düzene karşı 12 yıldır tek bir adım atamayan, ne örgütlenmede, ne mücadelede, ne de düşüncede elle tutulur hiç bir varlık ortaya koyamayan bir kısım aciz kardeşlerimiz maalesef Marksist bir gerilla hareketine duydukları romantik komplekslerini, bu hareketle aynı kulvarda İslamcı Kürtçülük yapmaya soyunarak tatmin etmeye çalışıyorlar. Hem de Türkiye Müslümanlarını "Türk ırkçısı, Misak-ı Millici" vs. ilan ederek yapıyorlar. Oysa bu kardeşler, PKK gibi başarılı bir gerilla hareketi değil de; sözgelimi Özgürlük Yolu grubu ya da Barzani hareketi tipinde bir hareket Kürt bayrağını kaldırsaydı aynı heyecanlan ve kompleksleri duyarlar mıydı merak ediyoruz.

Bugün için soruna heyecanlı ve duygusal yaklaşma vakti geçmiştir. Bölgede rabbimize hamd olsun İslam'ın tevhidi ve devrimci bayrağını taşıyan binlerce müslüman vardır. Kürt sorunu, Kürt kurtuluşu, Kürdistan gibi mavalları bir kenara bırakıp iki yüzyıllık yenilgi ve zillet tarihimizi ters yüz edecek köklü mücadelelere kalkışma zamanı gelmiştir. Bizim değişmeyen ve değişmeyecek tek gündemimiz tağuti rejimleri yok etmek, önce Orta Doğu'da müslüman halkların bağımsızlık, özgürlük, İslam cumhuriyeti şiarlarını hayata geçirmektir. Bu ertelenemez ve ihmal edilemez hedefi bir kenara bırakıp Kürt edebiyatı yapmak İslami mücadeleye ihanettir. Bunun tam tersi, yani Kürt sorununa duyarsızlık ve tepkisellik ise mazlum Kürt halkına hakarettir.

Bu iki üç tavrın dışında İslami hareketin alacağı tavır, Kürt halkının ırkçı, asimilasyoncu zulüm zincirinden kurtulması için mücadele etmek ve gayri İslami örf dışındaki bütün Kürt kültür öğelerinin serbestçe var olmasını savunmak ve bununla birlikte asıl mücadele için kolları sıvamaktır. Bu asıl mücadele açısından ise gerçekte Kürt sorunu veya başka bir sorun değil, ümmetin ve bir parçası olan Türkiye coğrafyasının topyekün kurtuluşu sorunu vardır. Kürt ya da Türk olmakta değil de, müslüman olmakta samimi ve ısrarlı olanlar hem Rabbimiz karşısında hem de ümmete karşı işte asıl bu sorun karşısındaki tavırlarıyla sorumludurlar.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR