1. YAZARLAR

  2. Ali Değirmenci

  3. Korkuyu ve Karanlığı Kovarak Umudu ve Bilinci Çoğaltarak...

Korkuyu ve Karanlığı Kovarak Umudu ve Bilinci Çoğaltarak...

Ağustos 1999A+A-

I

Korku ve karanlık, kan emici, kötücül bir yarasa; devasa ve azgın bir heyula gibi çöküyor insanlığın üzerine.

Vicdanlarını yutkunan, baskı ve dayatmalarla boğuşan; koca bir ömrü, bir emekli ikramiyesi, bir banka cüzdanı için rehin alınan insanlar, her geçen gün bir çentik daha atmaktalar acının gövdesine. Geçim sıkıntısı ve ekonomik ifsat işçi ve memurları boğup bunaltırken, IMF ve uluslararası sömürüye endeksli politikalar, safımızı, suyumuzu, soframızı biraz daha yoksullaştırmakta, biraz daha kirletmekte. Emekleri ve alın terleri diri diri mezara sokulmak istenmekte birçoğumuzun. Mazlum coğrafyamızın yeraltı ve yerüstü kaynakları emperyalizme ve işbirlikçilerine peşkeş çekilirken, vurgun ve talanlar için Bakanların intiharından bile rant umulmakta. İzzet ve onurunu yitirerek kullara kulluk etmekten imtina edenlere de -ölmeyeceklerse eğer- göç etmeleri ya da senfoni dinlemeleri tavsiye edilmekte.

Farkında mısınız? Hiç kimse aç yatan bir komşusunun olup olmadığını düşünmemekte artık!

II

Abluka daralıyor...

Kara ağustoslarda ülkenin yoksul ve hayatın taşrasına itilmiş çocuklarının elinden alınanlar hızla artıyor. Kapatılan okulların ve kursların yanı sıra bir kışlaya dönüştürülen YÖK kurumları da kıyıma doymuyor. Kahraman dergilerimiz suskunluk ve sinikliği içselleştiriyor bu arada. Mücahit abilerimiz kulvar değiştirirken edebiyat ve sanat başını ısrarla kuma gömüyor. Aslında yetmiş beş yıldır yaşanan 28 Şubat belki de ilk kez bu kadar cüretkâr değiştiriyor evimizi, eğnimizi. Dimağımızı, dilimizi...

Abluka daraldıkça daha yakından tanıyoruz kendimizi ve birbirimizi... Ve şükür ki, kalemine ve kelâmına peruk takanların yanında kendi sesiyle kendi şarkısını söylemeye ahdedenler de bir araya geliyor.

III

Bizler ne yazık ki, "şairleri haykırmayan bir millet"in çocuklarıyız.

Erkekliğimiz ve yiğitliğimiz ağır darbelerle hâlelenen kahramanlık türküleri ve marşlarla hizaya gelir. Misafirperverliğimiz modernizmi ve soysuzluğu da itinayla kendi yurduna tebdil eder. 'Kuzuların sessizliği'nde kurtlarla dans eder, kuşlarla meşkederiz. Aydınlarımız ya fildişi kulelerinde/köşelerinde devşirme düşlerle oynaşırlar ya da egemen efendilerin çıkarlarını 'tahkim' ederler.

Evet... Bir karış toprağımız olmasa da, bu topraklar için toprağa düşeriz.

IV

Gün akşamlıdır ve Allah günleri aramızda dolaştırır.

Kitabın kavline uyan güzel çocuklar her şeye rağmen sahte muskalardan arınarak korkuyu ve karanlığı kovarlar; umudu ve bilinci ısrarla çoğaltırlar. Onlar, hayatın ve adanmışlığın kendisidir... En çok çocuk doğuran ve çocukları en fazla ölen annelerle büyüseler de inançla mayalanmış yüreklerinde umudu biriktirir, yarını berkitirler. Vahyi kuşanarak hayatın içinde duran ve onu dönüştüren işte o çocuklardır... Ki onların çığlığı ve çağrısı zamanla işçilerin, köylülerin, emekçilerin, öğrencilerin, ezilenlerin elleriyle buluşacak ve aydınlığı çoğaltacaktır... O çocuklarla biriken ve bukağılarını kıran hayat, kölelikten ve ezilmekten tiksinenlere özgürleşmeyi, insanca yaşamayı ve kurtuluş ümidini sunabilecektir.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR