Kitaplık

Haziran 2015A+A-

Türkiye ve İslamiyet / Hayrettin Karaman / İz Yayınları, Nisan 2015

Coğrafyamızda yaklaşık bir asırdır, inancımıza mugayir laik düzenlerin çatısı altında yaşam tecrübe ediliyor. Bu asırlık tecrübenin son çeyreğine yakinen şahit olan velut yazarlardan Karaman, konuya eğilenlerin gündeminde olan bir isim. 114 makaleden oluşan hacimli eserinde yer alan yazıların ekserisi 2003 yılında kaleme alınmış. Son on yılda büyük değişim geçiren bir Türkiye gerçeği dolayısıyla yazıların bir kısmı, hayata geçirilen talepleri içeriyor. AK Parti’nin kimliğine dair de artık pek konuşulmayan hususları haiz eser, yakın tarihin Müslümanlar açısından kırılma noktalarından birinde kaleme alınması dolayısıyla önem arz ediyor. Laik düzenin baskısını bariz şekilde yaşayan bir toplumsal hali yansıtmasından da kaynaklanan bu önemi, Karaman özelinde elde edilen tecrübelerin kayıt altına alınması yahut derlenmesi artırıyor. “Laik Bir Ülkede Dini Yaşamanın Problemleri” başlıklı ikinci bölüm, bu minvalde önemlidir. “Vahiy kaynaklı bir sosyal hayat ile çoğulcu bir demokrasi anlayışı nasıl bir arada olacaktır?”, “Müslümanlar uzlaşma adına dinin taleplerinden vaz mı geçecek?” gibi soruları cevaplandırma kaygısıyla serdedilen düşüncelerden müteşekkil kitabın, başından sonuna kadar bir süreklilik ve bütüncüllük içermediğini not etmek gerekiyor. Çeşitli yayın platformlarında yazmaya/var olmaya devam eden Karaman’ın 12 yıl önce sahip olduğu düşüncelerini, bu yıllardaki düşünceleri ile karşılaştırmak, sadece bir kişiyi incelemeyi aşan, genel anlamıyla iki dönemi kıyaslamak anlamına gelen bir eylem olacaktır.

Fitne/Kardeşlerin Savaşı / Adnan Demircan / Beyan Yayınları, Ocak 2015

Toplumsal olgularda süreklilik esas olduğu için meseleleri bağlamından kopuk değerlendirmemek gerekmektedir. Söz konusu süreklilik, asırları bulabilir; bağlamı kurabilmek için de asırlar öncesine gitmek gerekebilir. Bu minvalde, Müslümanların bugün yaşadığı sorunların temelinde İslam’ın ilk asrında yaşanan hadiseler olduğu tespitinden yola çıkarak Demircan, “Fitne” kitabını kaleme almış. İstanbul İlahiyat’ta akademisyenliği sürdüren Demircan, İslam’ın ilk asrında meydana gelen olaylara dair rivayetlerin yer aldığı, hadis kitaplarındaki “fiten” başlığından mülhem bir isimle “Fitne” adını seçmiş eseri için. “Fitne dönemindeki olayların tespit ve tahlilinde karşılaşılan temel sorunların tespiti ve nasıl anlaşılması gerektiğine dair çözümler denemesi” sunmayı amaçlayan çalışmanın, geneli itibariyle ‘usul’ yoğunluklu olduğu söylenebilir. Bütün eserleri Beyan Yayınları’ndan yeniden basılan Demircan, ilk asrın bilgi kısmını diğer eserlerinde işlemiş bulunuyor. Ayrıca İngiliz şarkiyatçı Montgomery Watt’ın“İslam Düşüncesinin Teşekkül Devri” eseri, İslam’ın ilk asrına dair kaynak kitaplardan sayılabilir. Demircan, söz konusu döneme dair yaklaşımlarda etkili olan mezhepsel saikleri aşma iddiasındadır. “Tarih ilmi ve hakikati tasvir etme çabası” ile hareket ettiğini söylüyor yazar, eseri kaleme alırken. Kitaba hâkim olan eleştirel dilin iyi bir örneği olarak, “raşit halifeler” isimlendirmesine yazarın yönelttiği itiraz gösterilebilir. “Ortaya çıkacak eleştirileri savmak” maksatlı bu isimlendirmenin oluşturduğu korumacı havayı bertaraf etmeye çalışarak yazar, ilk asırda meydana gelen olayları, geçmişten tevarüs eden sosyal, siyasi ve ekonomik temellere kavuşturuyor. Neticede gelişen olaylar, itikadi değil, siyasidir. İyi bir tasnif ile içeriği düzenlenmiş kitabın sahip olduğu rahat dil, okuyucuya kolaylık sağlayacaktır.

Hz. Muhammed/Peygamber ve Devlet Adamı / W. Montgomery Watt / İletişim Yayınları, Nisan 2015

2006’da ölen İngiliz şarkiyatçı Watt, İslam düşüncesine önemli tesirler icra etmiş isimlerden birisidir. 1961 tarihinde Londra’da yayınlanan bu çalışmasında, Hz. Peygamber’in hayatını, kendisinin belirlediği parantezlere alıyor ve inceliyor. “Hz. Muhammed Mekke’de” ve “Hz. Muhammed Medine’de” adlarıyla ayrı ayrı yayınlanan iki kitabının geniş bir özeti özelliğinde olan kitabın, ilk Türkçe baskısı 1963’te yapılmıştır. Kronolojik şekilde işlenen Hz. Peygamber’in hayatının, resulluk ve idarecilik ile ilgili yönleri eserin vurguladığı noktalardır. İnanç ve yaşayışta iyi bir Hristiyan olan Watt, 1980’lerin başlarına kadar tarihî materyalizme karşı Hristiyanlığı, genel olarak dini, dolayısıyla İslam’ı müdafaa etmiştir. Ele aldığımız çalışması da bu kapsamda değerlendirilebilir. Ancak Watt, Hristiyanlığı esas kabul ettiğinden dolayı, İslam’ı da bu esasa dayanarak yorumlar. Bu durum, Watt’ın siyer çalışması okunurken göz önünde bulundurulmalıdır. Dokuz bölümden oluşan eser, hem tarihçi hem de ilahiyatçı bakış açısıyla kaleme alınmış. Tarihî boyuttan ziyade teolojik boyut, dikkate şayandır.

Tahrif-i Tedrisat/Sistem Eğitiminden Eğitim Sistemine

Yusuf Çağlayan

Etkileşim Yayınları, Ocak 2015

Sağlıktan ekonomiye, hak ve özgürlüklerden ulaşıma çeşitli alanlarda gözle görülür ilerleme kaydeden Türkiye’de, başarısızlığın hissedildiği alanlardan birisi eğitimdir. Çağlayan, “Tevhid-i Tedrisat”tan mülhem olarak “Tahrif-i Tedrisat” adını verdiği eserinde, bu kanayan yarayı işliyor. Hacimli sayılabilecek eserin kayda değer yanı, “eğitim politiğinin dayandığı pozitivist bilim paradigması ve bu doğrultuda gelişen kültürel Batılılaşma perspektifi”ni yakalayabilmiş olmasıdır. Bu perspektifin bugün var olan ihtiyacı karşılayamadığını söyleyen Çağlayan, “eğitim düzeninde uygulanabilir alternatif bir vizyon geliştirmek” amacına yönelik tezlere yer veriyor eserinde. Ancak kitaba dair olumsuz bir husus olarak, eleştirilerin “yüzyıllık paranteze” alınmış olması sayılabilir. Kitabın alan olarak “yüzyıllık eğitim politikasının yetersizliği”ni seçmiş olması sebep olarak öne sürülebilir. Ama eserin geneline hâkim olan yaklaşım tarzından, eleştirilere bu tarih diliminin mazhar olduğu çıkarılabilir. Oysa Osmanlı ve öncesi dönemde cari olan eğitim/medrese sistemi, tartışılması gereken eksikliklere sahiptir. H. 3’üncü asırdan itibaren uygulanan eğitim, mevcut ilim atmosferi temel problemler barındırmaktadır. Dolayısıyla asırlar öncesine uzanan bir inceleme/tetkik skalası oluşturulmak zorunluluğu bulunuyor. “Yüzyıllık Paradigma: Kültürel Batılılaşma” başlıklı dördüncü bölüm, meselenin ‘bam teli’ni teşkil ediyor. Yazarın alternatif olarak nasıl bir sistem önerdiği sorusuna pek tatminkâr bir cevap veremediği görülüyor. “Fen bilimleri ile din ilimlerinin birlikte işlendiği eğitim sistemi” temeline inşa edilen alternatif model teorileri muğlaklık içermektedir maalesef. Yazar, Risale-i Nur çizgisine mensubiyeti dolayısıyla eğitime dair sorunların teşhis ve tedavisi kısmında sıkça Said Nursi’nin fikirlerine atıf yapıyor. Cari pozitivist eğitim sistemi üzerine kafa yormak gerekliliğine binaen okunması fayda verebilir.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR