1. YAZARLAR

  2. Haksöz

  3. Kim, Kimden Neyin Hesabını Soruyor?

Kim, Kimden Neyin Hesabını Soruyor?

Eylül 2021A+A-

Uzunca bir süredir sürekli kara, kötü haber sağanağına maruz kalmış, gerek küresel işgalcilerin gerekse yerli despotların birbiri ardına icra ettikleri zulümlerine muhatap İslam ümmeti için geçtiğimiz ay Afgan coğrafyasında yaşanan gelişmeler umudun ve azmin yeniden yeşermesinin habercisi oldu. Zorlu ve uzun süren bir direniş neticesinde dünyanın efendisi rolüne soyunmuş ABD’ye diz çöktüren Taliban, bu şekilde tüm dünyaya direniş azmi ve kararlılığının küresel güçlerin silahlarından daha etkili olduğunu ispatladı.

Şüphesiz bu tablo tevhidi gerçek manada kavramış olanlar açısından sürpriz olmasa da bu hakikati idrak etmekten aciz kalanlar için izahı gayet müşkül bir meseleydi. Bu yüzdendir ki aynı çevreler günlerdir, haftalardır durumu kendilerince rasyonel bir izaha kavuşturmak için çırpınıyor, adeta saçmalama yarışına girişiyorlar. ABD yenildiğini itiraf etse de bunlar ABD’nin yenilebileceğine bir türlü inanamıyor ve Taliban’ın başarısını karalama sadedinde olayın ardında bir dizi hesap bulunduğunu, bölgede çok karmaşık bir oyun oynandığını iddia etmeyi sürdürüyorlar.

Gerçekten çok ilginç, çok şaşırtıcı ve üzücü! Bu kafa yapısının ıslahı imkânsız gibi. Küresel aktörlere atfettikleri güç adeta ilahi nüveler taşıyor.

Taliban savaşçılarının kılık kıyafetlerini, eğitim durumlarını, yaşayış şekillerini öne çıkartarak ABD’yi ve NATO’yu dize getiren gücün bu olmayacağını dillendiriyorlar. Devamında Taliban’ın cephede başarılı olsa da ülkeyi yönetemeyeceğini, dünyayla kavga ederek uluslararası sistemin dışına itileceğini ve bu şekilde yakın bir zamanda çökeceğini iddia ediyorlar. Dünya sistemini merkeze alan, ona neredeyse ilahi bir güç, kudret atfeden, adeta kutsayan bir mantığın ürünü olup öngörü formunda ifade edilen bu kanaatler aslında somut tahliller değil, malum çevrelerin iğdiş edilmiş zihin yapılarını ve temennilerini yansıtıyor.

İlginçtir, Taliban karşıtı kampanyaya omuz verenler arasında ‘mahalle’den kimi unsurlar da yer alıyor. Onların da tabloyu aynı keskin karşıtlık ve mahkûm edici tutumla değerlendirdiklerini görüyoruz. Taliban’ın İslam’ı temsil edemeyeceğini, hatta daha da ileri giderek Taliban’ın İslam ile bir ilgisinin dahi kurulamayacağını iddia ediyorlar. Her fırsatta tekfircilik yaftasını ona buna yapıştırmaktan çekinmeyen bu tutum sahiplerinin sergiledikleri bu düpedüz tekfirci yaklaşım kendileri için pek de sorun oluşturmuyor! Tüm bu keskin, ölçüsüz yaklaşımları orta yerde dururken, Taliban’ı ve diğer İslami yapıları sertlikle, acımasızlıkla, tekfircilikle suçlamayı sürdürüyorlar.

Bilhassa ilahiyatçı kimliğiyle öne çıkan kimi zevatın tutumu bu açıdan çok ibretlik. Tam yirmi yıllık işgal sürecinde Afganistan’ı hiç ağızlarına almayan, küresel işgalcilerin bu ülkede mazlum halka karşı işlediği sayısız cürmü görmezden gelenlerin bugünlerde çırpınırcasına Taliban karşıtı koronun ön saflarında yer almaları nasıl bir zillete sürüklendiklerini net biçimde gösteriyor. Fikirlerini, sözlerini ve pratiklerini Rabbu’l-Âlemin’i razı etmek yerine güç, makam ve şöhret sahiplerinden aferin almaya endeksleyenlere de maalesef bu yakışıyor. Rabbimiz düştükleri şaşkınlık denizinde boğulmadan önce hakikati idrak etmeyi hepsine nasip buyursun! İslam’ın izzetiyle kendisini özgürleştirenleri ise aziz eylesin!

Bu sayıda yer alanlar:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

haksoz366b.jpg

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR