Kardeşlik Çağrısı’ndan Yeni Bir Albüm
90’lı yılların ortalarında Kürdistan coğrafyasında bazı Müslümanlar arasında yaşanan kavgalara isyan ederek “Kardeşlik Çağrısı” albümüyle Müslümanlar arasındaki hizbi çatışmalara dur diyen bir müzik grubu, müziğe uzun süre verdiği aranın ardından ilk albümünün ismiyle kurumsallaşmış ve “Nereye Bu Gidiş” adlı albüm ile dinleyicileriyle ikinci kez buluşmuştu. 2006’da yayınladığı bu albümün ardından grup, geçtiğimiz ay çıkardığı “Kızgın Yürek”le yeniden müzikal üretimini dinleyicilerine ulaştırdı.
Kardeşlik Çağrısı, çalışmalarını Müslümanca yaşam çerçevesinde gerçekleştirerek İslami duyarlılıklarını icra ettiği sanata yansıtma cehdi içinde olan bir grup. Müziğe İslami endişelerle başlayıp daha sonra popülerliğin cazibesine kapılarak yozlaşma rüzgarına kendilerini kaptıran bir akımın aksine kimliğini ve hassasiyetlerini terk etmeyen bir duruş sergiliyor. Popülizmi ya da ticari kaygıları değil; Müslümanların yaşadığı acılar üzerinden sorumluluklarımızı hatırlatan bir çağrıyı eksene alarak “bizim coğrafyamız”ın müziğini yapıyor. Tüketim kültürünün getirdiği yozlaşmaya prim vermeyen duruşuyla samimi, içten, sıcak duygularını sanatın en etkileyici diliyle yansıtmaya çalışıyor. Merhaba Müzik etiketiyle çıkan Kızgın Yürek albümü de işte bu duruşun, hassasiyetin ve endişenin bir ürünü olarak ulaşıyor bizlere. Lübnan’da bombalarla yıkılmış bir binadan çıkarılan bebeklerimizin feryadından Filistinli çocuklarımızın “oyun”larına; Kafkas mücahidimiz Şamil’in yiğitliğinden direniş öğretmenimiz Şeyh Ahmed Yasin’e uzanan duygu seli; kızgın bir yürekle öfke seline dönüşüyor ve güneşin doğuşuyla can bulan çiçeklerle umuda/mücadeleye akıyor.
Kızgın Yürek’te ilk göze çarpan noktanın bazı eserlerde görülen farklı okuma deneyimleri olduğunu söyleyebiliriz. Albümün genelinde çok sesli vokallerle güçlendirilen okumaların yanı sıra Alevi türkülerdeki okuyuşu anımsatan “Üstad” adlı eserle grup ilk türkü formundaki bestesini icra ediyor. “Şamil”deki marş formu ve bizim camiada “ezgi” olarak adlandırılan formun yanında bir de türkü tarzının hakim olduğu bu eserle birlikte “Entel Abiler”deki okuma biçimi de albümü zenginleştiriyor. Ancak “Entel Abiler”in sözleri ile uyum arzedebilecek ironik bir söyleyiş, bu esere daha da yakışabilirdi. Bu eser, bir zamanlar mücadele alanlarında olanların pragmatizm bataklığında merkezileşme rüzgarına kapılarak dünyevileşmeleri, muhafazakârlaşmaları, devrimciliklerini yitirmeleri ve artık “direniş” merkezli değil, “ihale” merkezli bir yaşamı içselleştirmelerini anlatıyor. Tabiri caizse bizim camianın “yorgun demokrat”larının içler acısı halini işlemekle cesur bir adım atan grup, eklektik kimlikleri ile geçmişlerine yabancılaşan bu kesimi sanatıyla ifşa ediyor. Ancak eserdeki sözlerin, yıllar önce yazılmış olmasının ve dolayısıyla içeriğin konjonktürel olarak çok eskiyi anımsatmasının bugün için anlatımı zayıf kıldığını da belirtmek gerekiyor.
Albümde yer alan eserlerin çoğunun dinleyici açısından kolay hafızada kalan ve bestesi hoş eserler olması çalışmanın başarısını ortaya koyuyor. Çok az da olsa yer yer görülen zorlamalar söz-müzik uyumunda sorunlar oluştursa da genel olarak grubun, -bir önceki albümlerine göre- gerek okuma gerekse müzikal altyapı açısından daha bir gelişerek üretkenliklerini sürdürdüğünü gözlemlemek mümkün. Kuşkusuz, dinleyici açısından bir müzik grubu ya da müzisyen bir sanatçı daha önce çıkardığı albümle kıyaslanmakta; yeni yayınladığı albüm; eski albüm üzerinden notlandırılmakta. Müzisyenin/müzik grubunun sanatsal üretim yönünden gelişmişliğinin geldiği noktanın değerlendirilmesi açısından bu kıyas, bir yere kadar haklılık içerirken; konjonktürü gözetmeyen bir perspektifle yapılan kıyasın son derece acımasız eleştirilere neden olabileceği de göz önünde bulundurulmalı. İşte bu nedenledir ki, Kızgın Yürek’i dinlerken bir yandan grubun önceki albümlerinin lezzeti aranmalı; ama aynı zamanda o albümlerin hangi ortamda neye tekabül ettiklerinin de önemli olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Bu bağlamda altyapı ve teknik imkanları açısından daha geri olan ilk albümün eserlerinin; halen de dillerden düşmemesi elbette ki bestelerin gücünün yanı sıra aynı zamanda her Müslümanın büyük bir acı ve de utanç duyduğu kavgalara karşı duygularımızı ifade etmesinin bir karşılığı olarak tezahür ettiği söylenebilir. Üç albüm birlikte düşünüldüğünde ise kanaatimizce Kardeşlik Çağrısı’nın, üretkenliğini bir hayli geliştirdiğini belirtmek yanlış bir tespit olmayacaktır.
Kızgın Yürek’te ayrıca “Şeyh Ahmed Yasin” ile dillerden düşmeyecek bir eseri dinleyicilerine kavuşturan grup, vurgulu ve coşkulu bir söyleyişle okuduğu “Şamil” ile de kahramanlarımızı mücadele belleğimize kazıyor. “Kinem”adlı Kürtçe çalışmayı da oldukça başarılı bulduğumuz son albümle ilgili olarak değinmek istediğimiz bir nokta da “Mavi Emzikli Bebek” adlı eserin sözlerindeki bazı noktaların yanlış anlaşılmaya açık olması. Lübnan’da yaşanan yıkımla özdeşleşen mavi emzikli bebeğin adına yapılan çalışmanın sözlerinde yer alan “Tel Aviv’de Kudüs’te çocuklar nasıl amca / Yok mu senin bebeğin sızlamaz mı yüreğin?” serzenişinin düşman muhatabın durumunu dramatize edici bir anlamaya müsait olması, -her ne kadar kastedilen bu olmasa da- sözleri yazarken daha dikkatli olmak gerektiğinin bir işareti olarak algılanmalı. Hoş bestesiyle çok sevilmeye aday bu eserin sözlerinin bir kısmının; ne vicdan ne ahlak tanıyan işgal gerçeğini çok iyi tanıyan Filistinli/Lübnanlı çocukların psikolojik duygularının ve çok küçük yaşlarda siyasallaşmış bilinçlerinin gerisinde kaldığı ifade edilebilir.
Mazlumların çığlığını yüreklere taşıyarak direnişin mesajını notalara işleyen bir sanatçı duyarlılığı ve yozlaştıran müziğe karşı alternatif üretkenliğiyleKardeşlik Çağrısı, coğrafyamızda yaşanan tüm azgınlığa ve zulme karşı mücadele sorumluluğuna kızgın bir yürekle vurgu yapmaya devam ediyor. Gerek eserlerin okunması gerekse müzikal alt yapısı itibariyle başarılı bir çalışma olarak dinleyicide yankı bulacağını umduğumuz Kızgın Yürek’in sahiplenilmesini temenni ediyor; bize bu güzel eserleri kazandırdıkları için Kardeşlik Çağrısı grubuna teşekkür ediyoruz.
- Başörtüsü Düşmanı Çeteler
- Bir Hukuk Komedisi Olarak Kapatma Davası
- Ergenekon Çetesi ve Militarizm Bataklığı
- Kapatma Davası, Ergenekon ve Muhtemel “Kemalist İslam” Uzlaşısı
- Abant Platformu ve Kürt Sorunu
- YÖK ve Rektör Atamaları: Kemalistler Seçimlerin Erdemini mi Keşfetti?
- Mukteda es-Sadr Fenomeni: Irak Siyasetindeki Anahtar Güç
- İslami Mücadelede Militan Tavır
- Kur’an Neslinin inşası
- Söylem ile Eylem Arasında Kur’an Nesli İdeali
- Önce Altyapı ve Ortak İnanç Şart
- Kur’an Neslini İnşa Etmek Akidevi Bir Sorumluluktur
- Öncelikle Kur’an’la Mutabakat Sağlanmalı
- Radikal Eleştirinin Biçimleri: Seyyid Kutub ve Jean Baudrillard’ın ‘Amerika’sı
- Din-Devlet İlişkileri Bağlamında Muhafazakârlık -II-
- Devlet ve İslamcılık Üzerine Bir Deneme
- ‘Din İstismarı’ Davasını İstismar Etmek Kime, Ne Kazandıracak?
- Süleyman Bayraktar’ın Yazdıkları ve Yazmadıkları Üzerine!
- Erdem Bayazıt’ın Şiirine Genel Bir Bakış
- Dar Be Gün/lük/lerimiz
- Kardeşlik Çağrısı’ndan Yeni Bir Albüm
- Etibe’ye Mektuplar -acı gül kokar-
- Şehirde Dokuzlu Bir Çete Vardı