1. YAZARLAR

  2. Haksöz

  3. İstanbul'da 'Fecre Doğru' Gecesi

İstanbul'da 'Fecre Doğru' Gecesi

Şubat 1996A+A-

19 Ocak akşamı İstanbul Abdi İpekçi Spor Salonu'nda "Fecre Doğru" gecesi düzenlendi. Şehitlerin posterleri ve veciz sözleriyle donatılan salon, müslümanların yoğun ilgisi sonucu tamamen dolmuştu.

Askeri üniformalar içerisindeki küçük çocukların sergiledikleri "La ilahe illallah", "Biz Allah içiniz ve O'na döneceğiz", "Allahu Ekber" şeklindeki mizansenler; küçük kız çocuklarının söyledikleri şiir ve marşlar, çocukların tekvando gösterileri izleyenleri oldukça etkileyen görüntülerdi. Çok uzun tutulmasına rağmen gençlerin söyledikleri marşlar ve programın sonundaki pandomim gösterisi de duygu yüklü mesajlar içermekteydi. Bu olumluluklara rağmen müslüman kitlenin geceye olan yoğun ilgisi ve katılımına karşın, organizasyonun aynı düzenlilik ve anlamlılığı yansıtmaması ilk dikkati çeken olumsuzluktu. Bu olumsuzluk, gecenin duyurulduğu sokak afişlerine de yansımıştı. Geceye ve geceyi düzenleyenlere ait herhangi bir açıklayıcı tanıtım yazısına rastlanmayan afişte kullanılan ve ne olduğu belirsiz, cansız resim zihinlerimizdeki müslüman imajını da yansıtmaktan oldukça uzaktı.

"Şeriat İslam'dır, Anayasa Kur'an'dır", "Kahrolsun Laik Diktatörlük", "İslami Hareket Engellenemez" gibi olumlu sloganlar kitlesel coşkunun başarılı bir şekilde kanalize edilememesi sonucu düzensiz ve zamansız bir şekilde atıldı.

Konuşmacılar ise hamaset dolu içeriklere sahip konuşmaları bir yana, kitlenin bilinçlenmesine önemli bir katkıda bulunmayan, aksine birçok zaafı içeren mesajlar sundular. Türkiye coğrafyasındaki tevhidi bilinçlenme sürecinin engellenmeye, Kur'ani bilinçlenmeye sekteler vurulmaya çalışıldığı böyle bir ortamda bu olumsuzluğu aşıcı, sahih, net mesajlar vermek yerine, 70'li yıllarda aşılmaya çalışılan, ama günümüzde yeniden müslümanların gündemine sokulan 'geleneğin olumlanması ve övülmesi' anlayışı gecenin gündemini oluşturan en baskın unsurdu.

Şehadet ve şehitlikle ilgili sloganik mesajlar haricinde, konuşmaların genelinde Kur'ani bir bakış açısını serdetmekten uzak, geleneksel sünni çevrede yer alan kişiliklerin ön plana çıkarılması bir yana, TC'nin dışa bağımlılığı eleştirilirken, Ermenistan'a buğday yardımı yapılmasına karşın Ebulfez Elçibey'e helikopter gönderilmemesi örneğinin verilmesi ve Elçibey gibi turancı-milliyetçi kimliğe sahip insanlara göndermeler yapılmasının zihinlerde bu örneğin hangi mantıkla seçildiği yönünde sorular uyandırdı. Nasıl bir kimliğe sahip oldukları, tevhidi müslümanlarca yakından bilinen Süleyman Hilmi Tunahan, Said-i Nursi ve Necip Fazıl gibi şahsiyetlere göndermeler yapılıp, övgüler yağdırılması, anlamsızlıktan öte kitleyi yanlış bilgilendirici öğeleri bünyesinde barındırıyordu.

Kur'ani içerikten uzak anlayışlara sahip ve zamanında bu coğrafyadaki Kur'ani bilinçlenmenin önüne Önemli engeller oluşturmuş bu şahsiyetlerin ön plana çıkartılması acaba müslümanların bilinçlenmesine hangi yönden hizmet ediyordu?

Samimiyetlerin ifade etmek için bu tür gecelere katılım gösteren müslüman kitlelere böylesine içeriği belirsiz mesajlar vermek yerine ciddi, sahih kimliklere sahip, ıslahatçı çabaları herkesçe bilinmeyen, ama kitlelerin tanıması gereken müslüman şahsiyetlerin tanıtılması, bu tür geceleri daha da anlamlı kılacaktır.

İslami bilinçlenme çizgisini sadece bu coğrafyada aramaya çalışmak ve bunu yerine getirirken bir çok olumsuzluğa saplanmak, tevhidi müslümanlardaki ümmetçi anlayışın hâlâ sloganik düzeyde olduğunun bir göstergesidir. Oysa bu tür geceler, Kur'ani bilinçlenmenin kitlelere yansıtılması yönünde birer fırsattır. Bu tür olumluluklara geçtiğimiz senelerdeki gecelerde rastlamıştık.

Bu yöndeki ilerlemenin sürekli olarak yükselen bir ivmeyi bünyesinde barındırması zorunluluğu ve yaşadığımız günlerin getirdiği olumsuzlukların bu geceler vasıtasıyla aşılması gerekliliği ortadayken; tam tersine zaafları besleyen ve sergileyen bir anlayışın kitlelere sunulması özeleştiriyi gerektiren ve bizleri zihinlerimizdeki bulanıklıkları yeniden sorgulamaya itmesi gereken bir zorunluluk olarak algılanmalıdır.

Öte yandan, Kürt sorununa eklektik bir kimlikten uzak, bağımsız ve ümmetçi bir tarzda yaklaşılması, üzerinde durulması gereken önemli bir olumluluktu.

Geceye katılımın erkek-bayan demeden çok yoğun oluşu ise, bu tür etkinliklerdeki canlılığı yansıtması bakımından sevindiricidir.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR