İslami Cihad ümmetin övüncüdür
Kuruluşundan bugüne kadar Filistin'deki İslami Cihad hareketinin siyasal düşüncesinin esasları nelerdir?
Gerçekte biz İslami hareket olarak İslami esaslara, Kur'an'a ve Sünnete dayalı bir hareketiz, ilkelerimiz/esaslarımız bu kaynaklara dayanır. Aynı zamanda tarihimizdeki büyük ulemanın ve imamların içtihadlarından bugüne gelen İslami mirastan istifadeye dayanır. Bütün bunlar hareketimizin bu merhalede dayandığı, tarihten alınan esaslardır. Cihad hareketi İslami düşünce içerisinde bir tecdid hareketi olarak şu sual çerçevesinde sorgulamaya başlamış ve bugünlere ulaşmıştır: Tarih ve felsefe marifet araçlarını kullanarak metodolojik bir bakış ile İslami ilimleri ve fıkhı nasıl anlayabiliriz?
Buradan hareketle biz şöyle diyoruz: "Cihad hareketi İslam düşüncesi içinde tecdid fikrine sahip olduğu gibi İslami hareket içinde de düşüncede tecdide davet eder, geleneksel donukluktan kurtularak bu dünya ile irtibat kurar. Allah'ın vekil kıldığı şehadet düzeyinde müslümanların görevi vasat ümmet olarak insanlara şahitlik etmesidir. Biz insanlara akıl, kavrayış ve marifet olmadan şahitliği gerçekleştiremeyiz. Bütün bunlardan sonra biz Filistin davasının merkezi özelliğine ulaşmış olduk. Bu düşünce, Cihad düşüncesinde yoğunlaşılan başlıca konulardan biri idi. Biz Filistin davasının önemi konusunda kapsamlı, açıklayıcı bir şekilde konuşan ilk hareket olma özelliğine sahip olduk desek hata yapmış sayılmayız. Bu meyanda Filistin davasının neden merkezi bir sorun olduğu konusunda birçok makaleler yazdık, araştırmalar yaptık. Buna delil bulmak için de Kur'an'a, tarihe ve vakıaya dönüp baktık.
Buradan hareketle de İslami Cihad hareketinin kuruluşu Filistin Davası nasıl merkezi bir dava olur sorusuna verilen cevaptır. Biz Filistin içinde cihad ilan etmenin zaruretini görmüştük. Bundan dolayı da İsrailliler bizi başlangıçtan beri "Şimdi Cihad" ya da İbranice karşılığı ile "Cihad Aleşad" akımı olarak isimlendiriyorlardı. Yani cihad ilan etmekte tereddüt etmeyen akım. Diğer bir ifadeyle cihad ilan edilmesini ertelemeyi ve bu konuda tereddüt göstermeyi şer'i olarak yanlış sayan akım. Filistin davası, İslam ümmetinin ekseninde ve ümmetin uyanması planlarında merkezi bir öneme sahipti. Zira Siyonist Batı düşmanlığının, İslam topraklarında iki yüz senedir uyguladığı politikaların merkezinde de buraya gelip Filistin içinde konuşlanması ve Siyonist devleti kurarak bütün bölgeye karşı bir mızrak ucu gibi kullanması bulunuyordu. Bu projeye vereceğimiz cevap Filistin'in onların düşmanlıklarının merkezi olduğu sürece bizim uyanışımızın da merkezi olması gerekliğidir. Filistin İslami projelerimizin merkezinde olması gerekir.
Dünyada, bölgede ve Lübnan'da hareketinize yakın gördüğünüz diğer hareketler hangileridir?
Şüphesiz, kimle ideolojik, düşünsel, İtikadi noktalardan hareketle aynı siyasi hedefi paylaşıyorsak, biz ona bizden ve bizim İslami projemizden ayrılmaz bir parça olarak bakarız. Şayet Lübnan'daki bütün partileri ve siyasi güçleri işgale ve Batı projelerine karşı sayıyorsak o bizim dostumuz ve kardeşimizdir. Ancak biz Lübnan'daki Hizbullah'ı bu kuvvetlerin başında bizim dostumuz olarak görüyoruz. Çünkü o, dosdoğru pratik bir şekilde Siyonist işgali çökertmeye yönelik hareket içindedir. Onun varlığı Kudüs'ün varlığı yönündedir. Bu yüzden biz Hizbullah'la aynı siperde yardımlaşma, dayanışma ve ortak sorumluluk içerisinde işgale karşı mücadele vermekteyiz. Cihad mücahidleri, Hizbullah mücahidlerini aynı siper kardeşi olarak görürler. Onlar diğerlerine göre daha fazla bizim dostumuzdurlar. Aynı şekilde projeleri olan diğer İslami grupları da unutmamız mümkün değildir.
Cezayir, Ürdün, Tunus, Sudan, Yemen'de ve birçok başka bölgelerde bulunan İslami grupların hiçbirini ayırmıyoruz. Aksine emperyalizme karşı olan milliyetçi hizipleri de ekleyeceğim bu listeye. Buna örnek olarak Nasırcı grupları gösterebiliriz. Çünkü bu gruplar, hala güçle alınanın, yine güçle geri alınabileceğinde ısrarlıdırlar. Siyonizmin Filistin'deki varlığı da tanınmıyor. Bu grupları savaşımızda bizim dostlarımız olarak görüyoruz.
Devletler davamıza destek olduğu ve siyonizme şu veya bu şekilde karşı durduğu sürece yardımcılarımızdır. Bu devletlerin başında İran İslam Cumhuriyeti, Suriye, Libya, Sudan ve diğer devletleri gösterebiliriz.
Filistin içinde yer alan güçlerin, özellikle de Arafat'ın konumu nedir?
İçe gelince İslami direniş hareketi Hamas'la aynı noktadan hareket etmekteyiz. O da Muhammedi İslam'dır. Aramızda İntifada'dan bugüne Siyonizm düşmanlığında aynı siyasi çizgide birleşmekteyiz. Her gün bir öncekinden yardımlaşma, işbirliği konularında daha da iyiye gitmektedir. Şu anki durumun, özellikle de düşmanın Cihad ve Hamas'a düşmanlık etmesinden sonra geçmiş bütün merhalelerden daha iyi olduğunu söyleyebiliriz. Hamas dışında da yardımlaşma ve işbirliği içinde olduğumuz dost gruplar vardır. Arafat'a gelince; bu adam halkımız ve ümmet adına bir utanç vesilesidir. O ümmeti eski ve yeni tarihinde en tehlikeli noktaya getirmiştir. Çünkü Arafat halkımızı vurmak için dünün devrimcilerini Siyonist işgal polisi haline getirmiştir. Arafat'ın Siyonist düşmanın boyunduruğu altında Hamas ve "Cihad" hareketinden olup da hapishanelerde tutuklu bulunanlara uyguladığı politika zül ve ihanet politikalarıdır, Arafat'la aramızdaki durum çatışmadır. Hiçbir şart altında da aramızda siyasi görüşme olması mümkün değildir. Çünkü o, Siyonistlerin safında bütün ümmete karşı durmaktadır.
Hareketinizin İran İslam Cumhuriyeti'yle olan ilişkileri ve bu ilişkilerin hareketiniz içindeki yansıcaları nelerdir?
Dünyanın İmam Humeyni'nin sloganlarının Filistin'de yankı uyandırdığını bilmesi gerekir. İmam Humeyni İran'daki insanların hayatlarına anlam verdiği gibi bizim hayatımıza da anlam vermiştir. Ondan önce bizler ümitsizlik durumunda idik. Ve biz bu müstekbir düşmanın yenilgisinin mümkün olmadığını düşünüyorduk. İmam ve onun komutasındaki büyük İslam devrimi 20. yüzyılda bize ümit verdi. Biz İran Şahını deviren İslam'ın, diğer şahları devirebileceğini de düşünmeye başladık. Tabii ki Filistin'in kurtuluşunu... İşte İmamın, devrimin ve bugünkü İran İslam Cumhuriyeti'nin bize sunduğu en büyük hediye bu olmuştur. Aynı şekilde bütün zorluklara rağmen Ayetullah Hamaney de aynı yolda yürümektedir. Biz, İran İslam Cumhuriyeti'nin Filistin davasıyla olan bağını ve onu her halükarda sapmaya uğrayan durumlardan korumaya çalıştığını biliyoruz. Amerika ve Siyonistler önünde Filistin halkının haklarını da sonuna kadar savunmuştur. Burada merhum İmam Humeyni ile olan şahsi bir anımı da aktarmak isterim. Siyonistler beni zindanlarında hapsettiklerinde o gün bende kanama meydana geldi. Akan kanla da duvarlara İmam Humeyni'nin ismini yazmaya başladım. İşte merhum İmam Humeyni ile olan özel anım budur.
İtikadi olarak şehadet operasyonlarının durumu ve bu operasyonların Siyonist düşmana olan etkisi nedir?
Şehadet operasyonlarının Siyonist düşmana etkisi çok tehlikeli. Düşman bunu itiraf etmiştir. Görünüşte basit, anlamı ise çok büyüktür. Kardeşlerimize şunu söylüyorum: İrade, bütün her şeyin üstesinden gelir. Düşmanı yenebilir ve vurabilirsiniz. Sizin bundan daha fazla bir şeye ihtiyacınız yoktur. Şayet iradenizi kaybederseniz, malın, silahların hiçbir anlamı kalmaz. Ancak iradeyi kuşanırsanız, bu basit silahla düşmanı zelil edebilirsiniz. Elindeki kozları alır, onları aşağılık bir duruma düşürebilirsiniz. Hareket içinde ektiğimiz şehadet ruhu en tepede, temel kanundur. Ve bu ruh hareketimizin maddi imkansızlıklarına rağmen işgalcilerle savaşımızda büyük bir inanç kaynağı olmuştur.
İsrailliler bütün başkentlere savaşsız olarak girmek istiyorlar. Bölgede, dengelerde yaşanan çöküntü, İsrail'in varlığı, 1917 yılından beri İsrail'i bölgeye yerleştirmeye çalışan büyük Batı devletlerinin projeleri neticesindedir. Bugün de İsrail'in genişlemesi için uğraş veriyorlar. Bundan dolayı İslami Cihad hareketi Filistin'deki şehadet operasyonlarına bütün mümkün yolları kullanarak devam edecektir, Bunu yaparken de bütün İslami güç ve cemaatleri düşmana karşı aynı safta toplamaya çalışacaktır.
Lübnan'daki İslami Direniş hareketiyle olan ilişkiniz ne durumdadır?
Lübnan'daki İslami Direniş hakkında öncelikle onunla iftihar ettiğimizi söylemeliyim. Çünkü İntifada'dan bugüne kadar Filistin'de bulunan bütün İslami Direniş hareketlerinde onun rolü büyüktür.
1983, 84, 85 seneleri şehadet operasyonlarından İntifada'nın başlamasına ve bugüne kadar bütün mücahidlerin ilham kaynağı olmuştur. Ben ona rüya gibi baktığımız günleri hatırlıyorum. Ta ki bölgemizde beden buldu. Lübnan İslami Direniş hareketi, bu ümmetin tarihinde büyük, tarihi ve aydınlık bir noktadır. Çünkü o, İntifada ateşinin tutuşmasına yardımcı olmuştur. Bana acı verse de şu gerçeği ifade etmek isterim: Bu direniş Batı'ya ve onun örgütlerine direniyor, ona yardım edenden çok, düşmanlık edeni bulursunuz. Bu, ümmetin tarihi övünçlerindendir. İslami direniş, ümmetin övüncüdür. İslami direnişin şehidi Abbas Müsavi de İslam ümmetinin övündüğü insanlardandır.
- Seçimler Sistemin Kirini Temizleyemez
- Çözüm Topyekün İslami Mücadelede!
- Kuran ve İslami Mücadelede Kaynak Sorunu
- Kapitalist sistem ödünç çareler arıyor
- Yapay sistemler, yapay yönetimler
- Egemenlerin sistemi ve Refah gerçeği
- Emperyalizmin soluk alışı
- Sistem ve Sabitleri aynı
- Uzlaşanlar özgürlüğe ulaşamazlar
- RP düzen partisi olduğunu bir kere daha gösteriyor
- Polis-Medya işbirliği sunar: Kafa Koparıcılar İş Başında!
- Cezayir'de seçimler ve trajedi
- Düşmanın zilleti altındaki rahattan, cihad altındaki meşakkat daha şereflidir
- İslami Cihad ümmetin övüncüdür
- Suudi Amerika'da büyük infilak
- İki Suikast, İki Cephe ve Filistin
- Güney Lübnan'da Hizbullah'ın gerilla savaşı
- Sudan hükümetini düşürmek için Afrika-Batı ittifakı
- Vesile Salih Ameldir
- Rabıta mı, Meditasyon mu?
- 'Kur'an'ı Anlama(ma) Sempozyumu’
- Mazlum-Der’den ‘İnsan Hakları Sempozyumu’
- Mahkemeler
- Tanju'ya özel af kabul edilemez Zindanlar boşalsın!
- Saltanat ve Sulta Mantığı