İslam’a Çağırmak, Kurtuluşa Çağırmaktır!
Türkiye önemli bir dönemeçten geçiyor. On yıllardır ağır bedeller doğuran, tüm halka büyük acılar yaşatan Kürt sorunu kaynaklı çatışmaların bitirilmesine yönelik iyimser rüzgârlar esmekte. Hükümetin İmralı’da Abdullah Öcalan ile yürüttüğü görüşmelerde kaydedilen mesafe barıştan yana herkesi heyecanlandırmış durumda. Sürecin yol kazalarına uğramadan varması gereken noktaya taşınması makul olandan, mantıklı olandan yana herkesin ortak talebi.
Umutlu olmak, iyimser olmak güzel. Ne var ki, sürecin zorluklarla dolu olduğu da görülmeli elbette. Çift taraflı zorluklar mevcut. Milliyetçilik illetinin uzandığı her yerde yol açtığı derin tahribatlar mevcut. Bir tarafta kendisini Türk devleti olarak tanımlayan bir sistem ve bu sistemin on yıllardır sistematik ve yoğun şartlandırmalarına muhatap olmuş geniş toplum kesimleri gerçeği bulunmakta. CHP’li Birgül Ayman Güler gibilerinin ırkçılık kokan sözlerine tepki gösterilmesi güzel ama sistemin her yere derinlemesine ektiği ırkçılık tohumlarının ıslahı o kadar kolay değil.
Aynı şekilde tepkisel bir tutumla bir hayli tırmandırılmış, semirtilmiş Kürt milliyetçiliğinin nasıl ve neyle dizginleneceği henüz cevabını bulamamış bir soru olarak durmakta. On yıllardır ulusal bayrak, ulusal devlet, ulusal kimlik kirliliklerine, üstelik de bir türlü erişilemeyen büyük özlemler şeklinde muhatap olmuş bir topluluğun taleplerinin makul bir düzlemde nasıl karşılanacağı sorusu orta yerde duruyor.
Her türden milliyetçilik sadece bu coğrafyada yaşayanlara değil, tüm Müslüman halklara büyük acılar yaşattı, büyük kötülükler işledi. En kötüsü de kimlik kirliliğine yol açtı. Allahu Teâlâ’nın tek bir ümmet olarak vasfettiği Müslümanların etnik, coğrafi, siyasi temelde bölünmesini, ayrışmasını getirdi. Daha vahimi de kardeşlik bilincini zihinsel olarak tahrip etti. Kardeşlik yara aldığında, kardeşlik tahrip edildiğinde ortaya çıkan manzara işte budur! Adalet duygusunun imhası, vicdanların kirlenmesidir!
Tüm bu kirliliğe Kemalist cahilî sistemin parametreleri içinde çare bulmak mümkün değildir. Kemalist ideoloji ve onun yansımaları ile güçlü bir hesaplaşma söz konusu olmadığı müddetçe, sorunlara köklü bir tarzda çözüm bulmak imkânsızdır. Öte yandan Kemalist sistemin ulusalcılık dayatmalarına, inkâr politikalarına karşı ezilen ulus milliyetçiliğine sarılarak çözüm arayanların da temsil ettiklerini iddia ettikleri halka acıdan, zulümden, cahiliyeden başka bir şey vermeleri beklenemez. Bugüne dek yaşattıkları, bundan sonra yaşatacaklarının teminatı olarak görülebilir!
Tam burada İslam’ın dirilten çağrısına, sadece bazı zalimlere ve kimi zulümlere değil, zulüm olgusunun bütününe, kaynağına ilişkin mesajına kulak vermenin önemi ortaya çıkmaktadır. Şu veya bu etnik köken mensubu; şu veya bu ülkenin yurttaşı olmanın değil, sadece Rabbü’l Âlemin’e kul olmanın, ondan başka ilah tanımamanın insana kazandıracağı gerçek özgürlüğe insanları çağırmanın anlamı ve gerekliliğini en güzel biçimde anlatma sorumluluğumuz çok daha yakıcı bir biçimde kendini hissettirmektedir. Ne mutlu Rahman’ın kullarını yine O’na çağıranlara!
- İslam’a Çağırmak, Kurtuluşa Çağırmaktır!
- Başörtüsüne Yönelik Hiçbir Engelleme Ya da Sınırlamaya Boyun Eğmemeliyiz!
- İmralı Görüşmeleri, Barışın Kapısını Aralar mı?
- Gerçekten Eşit Kimliklere mi Sahibiz?
- Metodik Tartışmalar Sürecinde Gerçekleşen Tunus Devrimi ve Sonrası...
- Selefilik İslamcılığın Neresinde?
- Mali Saldırısının Nedenleri ve Muhtemel Sonuçları
- Suriye ve Mali Gerçekliğinde Anti-Emperyalist Söylemin Çelişkileri ve İflası
- Cephetun Nusra’nın Yeni Suriye Stratejisi
- El-Kaide Yanlısı Grup Suriye’de Nasıl Yükseldi?
- 2013 Yılında Suriye’yi Neler Bekliyor?
- Suriye’de Altmış Bin Kişinin Öldürülmesi Niçin Bizi Şok Etmiyor?
- Ümmetin Yetim Çocukları: Arakanlı Müslümanlar
- Eğitimde Yeni Dönem ve Devam Eden Sorunlar
- İslam’ı Yaşamak Ne Demek?
- Ey Nefsim!
- Şeyh Said’in de İskilipli Atıf Hoca’nın da İade-i İtibara İhtiyacı Yok!
- Şiilerin Ellerinde Hüseyinlerin Kanı
- Gün Döner
- Ayrık Otu