1. YAZARLAR

  2. Mustafa Eğilli

  3. İslam Dünyasından Haberler

İslam Dünyasından Haberler

Aralık 2003A+A-

Ayrım Duvarı'na Karşı 9 Kasım Küresel Tepki Günü

Berlin'deki 'utanç duvarı'nın yıkılışının yıl dönümü dolayısıyla 9 Kasım tarihi işgal Devleti İsrail'in Filistin'de inşa ettiği 'ırkçı ayrım duvarı'na uluslararası tepki günü olarak ilan edildi. Başta Filistin kentlerinde olmak üzere birçok ülkede Siyonist işgali pekiştirecek olan yeni utanç duvarı protesto edildi.

BM'nin, yaklaşık 680 bin Filistinli için vahim insani sonuçlar doğuracağını açıkladığı ayrım duvarı, 600 km uzunluğunda tasarlanmaktadır. Yer yer 12 m yüksekliğe varan beton bloklardan oluşan şeddin yanı sıra 9 m genişliğinde tel örgüler, elektronik cihazlar, gözlem kuleleri ve hendeklerden oluşan ikinci bir engel kuşağı daha var. Böylece Filistin büyük bir cezaevine ve toplama kampına dönüştürülüyor. Bu proje tamamlandığında, 300 bin Filistinli göçe zorlanacak ve yerinden edilecektir.

İsrail, ABD'nin kendisine sağladığı 9 milyar dolarlık krediyi kullanarak bu utanç duvarının inşasını sürdürmektedir. Emperyalist ABD, bu duvarın yapımından dolayı BM Güvenlik Konseyi'nin İsrail'i kınayan kararını veto ederek bir kez daha fiilen işgale ve insanlık ayıbına ortak olmuştur.

Asya, Güney ve Kuzey Amerika, Güney Afrika ve Ortadoğu'da 7-9 Kasım tarihleri arasında 22 ülkede 65'in üzerinde şehirde duvar karşıtı çeşitli etkinlikler organize edildi. Duvar maketleri yıkıldı, sokak tiyatrolarında konuyla ilgili oyunlar tertip edildi, protesto gösterileri düzenlendi ve Filistin'de inşası devam eden duvarın vahşi ve merhametsiz gerçekliğini konu alan forumlar gerçekleştirildi.

Dünya çapındaki eylemler, 7 Kasım'da Montreal'de başladı. Burada düzenlenen etkinliklerde katılımcılar İsrail Elçiliğinin önünde gece boyunca duvarın yıkılması çağrılarını haykırdılar. Ertesi gün Roma, Paris ve Madrid'de duvar karşıtı gösteri yapan kalabalıklar sokaklardaydı. Roma'da 30 binin üzerinde gösterici Filistinlilerle dayanışma ve İsrail işgaline karşı verilen özgürlük mücadelesine destek için sokaklarda idi.

9 Kasım Pazar günü tüm dünyada San Francisco ve Santiago'dan Londra, Oslo ve Şam'a uzanan eylemler yoğunlaştı. Manchester'da, Sydney'de ve diğer birçok şehirde temsili olarak yapılan ayrım duvarı maketleri boyunca yerleştirilen kontrol noktalarından geçen halka ayrım duvarı ve bu duvarla Filistin'de yaratılan yıkım ve tahribatla ilgili bilgiler dağıtıldı. Japonya'nın Osaka kentinde eylemciler, kalabalığa ayrım duvarını ve bu duvarın hemen yıkılması gerekliliğini anlatırlarken aynı zamanda yaya kaldırımları boyunca dikenli teller serdiler ve sokak tabelalarının üzerlerine ayrım duvarını yansıtan resimler astılar. Stockholm ve Rio de Janerio gibi şehirlerde ise eylemleri organize edenler Filistin'de ki ayrım duvarının fotoğraflarını sergilediler ve Filistin'le dayanışma şiirleri ve söylevleri okudular.

9 Kasım'dan sonra Amman, Boston ve Hollanda'daki gruplar, zalim İsrail politikasına karşı Filistin'le dayanışma için ayrım duvarı karşıtı aktiviteler düzenlemeye devam ettiler.

Filistin'de 9 Kaşım: "Ayrım Duvarı İçin Sonun Başlangıcı"

Filistin'de 9 Kasım'da ayrım duvarı karşıtı uluslararası gün kapsamında milli ve İslami grupların çağrılarıyla düzenlenen gösterilerde binlerce kişi duvar inşasının durdurulması ve duvarın yıkılması çağrılarını, Cenin, Ramallah, Kalkilya, Tulkarim, Nablus ve Salfit gibi şehirlerde dile getirdi.

9 Kasım, sokaktaki insanları ayrım duvarına karşı harekete geçiren önemli bir adım olarak selamlandı. Ayrım Duvarı Karşıtı Kampanya, bir yıllık çabaların sonucunda oluşan ve ülke genelinde gerçekleşen duvar karşıtı en geniş hareket.

Cenin'de tertiplenen duvar karşıtı gösteriler, ayrım duvarının kuşattığı ve 600 dönümlük arazi parçasının gasp edildiği Zububa köyünde düzenlendi. İşgal askerleri göstericilere ateş açıp göz yaşartıcı gazlarla saldırdı.

Ramallah'da 2 binin üzerinde göstericinin katıldığı gösteride şehir merkezi iki saat boyunca trafiğe kapatıldı. Ayrım duvarının yıkılması taleplerine, Filistin yönetimine yapılan "Duvar yıkılana kadar müzakerelere son verilsin!" çağrıları eşlik etti.

Kalkilya'da yüzlerce kent sakini gösteri düzenledi ve duvara yürüdü. Ayrım duvarı üzerine sloganlar yazıldı ve duvar üstüne Filistin bayrağı asıldı. İşgal askerleri, göstericilere göz yaşartıcı gazlar ve ses bombalan ile saldırdı.

Tulkarim'de kent merkezinden ayrım duvarı ile izole edilmiş bulunan Jubara köyüne doğru yürüyüş düzenlendi. Göstericiler işgal askerleri tarafından kontrol noktasında dövüldüler.

Salfit'te ise onlarca kadın, Masha'da ayrım duvarıyla izole edilmiş bulunan bir evin yanında gösteri düzenleyerek ev halkına desteklerini dile getirdiler. İşgal askerlerinin tüm engelleme çabalarına rağmen kadınlar, izole edilmiş ailenin evine ulaşmayı başardılar.

Filistin'de ve Dünyada 'Kudüs Günü' Kutlandı

Dünyanın çeşitli ülkelerinde Filistinlilerle dayanışma için yapılan "Kudüs Günü" yürüyüşlerinde ABD, İsrail ve İngiltere aleyhinde sloganlar atıldı. "Kudüs Günü", İran, Irak, Hindistan, Endonezya, Malezya, Pakistan, Lübnan ve Suriye'de yüz binlerin katıldığı eylemlerle kutlandı. Emperyalist ve Siyonist kuşatmaya karşı Müslüman halkların direnişinin ortaya konduğu eylemler, Şii-Sünni tüm Müslümanların ortak katılımıyla gerçekleştirildi.

Filistin'de ise Cuma sabahı erken saatlerde Kudüs'e akın eden Filistinliler Siyonist işgal askerlerinin engellemesiyle karşılaştılar. Tehlikeleri göze alan on binlerce Filistinli engelleri aşarak Mescide Aksa Haremine ulaştı. Cuma namazını kılan halk, Aksa Haremini terk etmeyerek Aksa'nın ve Kudüs'ün Müslümanlara ait olduğu ve sahipsiz kalmadığı mesajını verdiler. Aksa Hareminde toplanan Filistinlilerin sayısının 200 bini aştığı belirtildi. Bu muazzam kalabalık, teravih namazını kıldıktan sonra dağılmayarak Kadir gecesine denk gelen Kudüs Günü sebebiyle Mescid-i Aksa Haremi'nde sabahladı.

Avrupa'da birçok ülkede de "Kudüs Günü" etkinlikleri düzenlendi, Fransa, Almanya, İngiltere, İsveç ve Bosna Hersek'te Kudüs için yürüyüşler ve kapalı salon toplantıları tertip edildi.

Ramazan ayının son cuma günündeki "Kudüs Günü"nde Tahran'da yapılan yürüyüşe Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi de katıldı. Başkentteki yürüyüşe katılan göstericiler, Tahran Üniversitesi civarındaki yürüyüşte ABD Başkanı George Bush ve İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un kuklalarını yaktılar. İran Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi, yaptığı açıklamada, "Kudüs Günü'nün tüm insanlığa ve tarihe ait olduğunu, zalimliğin en iğrenç biçiminin Filistin topraklarında yapıldığını" söyledi.

Müslümanlar İçin En Büyük Tehdit ABD-İsrail İkilisi

el-Cezire televizyonun internet sitesinde yayınlanan bir anket sonucuna göre dünyada Müslümanlar için en büyük tehlikeyi %79.1 oranında ABD-İsrail ikilisi oluşturuyor. Ankete katılanların %44.7'si ABD'yi birinci tehlike görürken %34.4'ü İsrail'i ikincil tehdit olarak algılıyor. Ankete göre radikalizm ve fakirlik sadece %10 oranlarında tehdit olarak görülüyor. Yaklaşık 61 bin kişinin katıldığı anket, dünya Müslümanlarının siyo-emperyal saldırganlığı kendi varlıkları için en ciddi tehlike olarak algıladığını gösteriyor.

Ekim ayında yapılan ve Avrupa Birliği'ne dahil 15 ülkeden 7 bin 515 kişiyi kapsayan ankette Avrupalıların yüzde 59'unun, dünya barışına en büyük tehdit olarak ABD ve İsrail'i gördüğü ortaya çıkmıştı.

Mevcut Durumda Müslümanlar İçin En Büyük Tehlike Nedir?

Amerika: %44.7

İsrail: %34.4

Radikalizm: %10.1

Fakirlik: %10.8

Anket süresi 3 gün, Katılımcı sayısı 60.852

Irak'ta Yenilgiyi Yaşayan İşgal Azgınlaşıyor!

Amerikan işgal güçleri, Irak'a yönelik saldırılarını başlattıkları 20 Mart'tan bu yana en fazla kaybı Ramazan ayında verdi. Musul, Felluce ve Tikrit'te 5 helikopterin düşürülmesi sonucu çok sayıda askerin ölmesi ile 22 Kasım tarihinde Deutsche Post'a bağlı DHL kargo uçağının SAM-7 tipi bir füzeyle vurulup acil iniş yapmak zorunda kalması, Irak direniş güçlerinin başarılarını açıkça ortaya koydu. 12 Kasım'da Irak'ın Nasıriye kentinde, İtalyan polis karakoluna bombalı araçla gerçekleştirilen eylemde 18 İtalyan askerinin öldürülmesi ve yine 29 Kasım'da İspanya Ulusal İstihbarat Merkezi'nden 8 kişilik bir ekibi taşıyan 3 aracın, Bağdat'ın 30 kilometre güneyindeki Hillah bölgesinde pusuya düşürülmesi sonucu 7 istihbaratçının öldürülmesi Irak direnişinin sürekliliğini ve profesyonelleştiğini ortaya koydu.

el-Cezire televizyonunun bildirdiğine göre, 1 Aralık'tan itibaren ABD Kerkük'e üç gün süreyle geniş çaplı bir saldırı başlatılmış, kent kuşatma altına alınmış ve kente giriş çıkışlar yasaklanmıştır.

Pentagon ve Bağdat'taki ABD ordu temsilciliği, Irak'ta savaşın başladığı günden Kasım ayı sonuna kadar 75'i Kasım içinde olmak üzere 436 Amerikan askerinin öldüğünü, yaralanan asker sayısının da 2094 olduğunu açıkladı. Şiddetlenen direniş karşısında afallayan emperyalist ABD, bir yandan Irak halkına yönelik yürüttüğü savaşta azgınlaşırken öte yandan içine düştüğü çıkmazdan sıyrılma çabası içinde.

ABD işgal ordusu, Irak'ta artan direniş üzerine halka yönelik 1 tonluk bombalar kullanmaya yeniden başladı. F-15 savaş uçaklarının da kullanıldığı saldırılara "Demir Çekiç" kod adını verdi. Bu kodlama ilk kez Naziler tarafından kullanılmıştı. Şamara kentinde 30 Kasım'da hunharca öldürülen masum sivillerdir. Ve tüm dünya işlenen katliama sessiz kalarak bu vahşete ortak olmuştur.

Cenevre Alternatif Barış Girişimi

Geçen Kasım ayının ortalarında bazı Filistinliler ile İsrailli muhalifler, iki yıl üzerinde çalıştıkları alternatif bir barış girişimi başlattıklarını açıkladılar. İsviçre Dışişleri Bakanlığı'nın destek verdiği 'Cenevre Girişimi' olarak tanıtılan anlaşmadan önce 1? Kasım 2003 tarihinde Ürdün'de bir araya gelen taraflar ön bir anlaşma imzalamışlardı. Görüşmelere Filistin tarafından Yasir Abdurabbih, Hişam Abdurrezzak ve Nebil Kuseys gibi bazı eski bakan ve parlamenterler, İsrail tarafından çoğu sol kesimden olmak üzere 16 kişi katıldı. Bunlar arasında İşçi Partisi eski lideri Amram Mitzna, adalet eski bakanı Yoshie Pilline, parlamento eski başkanı Avraham Burg ve Oskar ödüllü ünlü yazar Amos Oz gibi İsrailli muhaliflerle de bulunuyor. 1 Aralık 2003 Pazartesi günü Cenevre'de tüm dünyaya deklere edilen gayri resmi barış planının imza törenine 700 ünlü davetlinin yanı sıra ABD eski başkanı Jimmy Carter de katıldı.

'Cenevre Barış Girişimi' Nedir?

'Cenevre Girişimi' olarak adlandırılan gayri resmi Ortadoğu alternatif barış planı, kimilerine göre 1947 tarihli sonuçsuz BM girişiminden bu yana, toprak paylaşımı için gündeme gelmiş en başarılı çözüm önerisi, kimilerine göre ise tam bir ihanet örneği. Kudüs'ün statüsünden mülteci sorununa kadar Cenevre Anlaşmasının öngördüğü alternatif barış planın temel taşları ise şöyle:

Terör ve Şiddet

Her iki taraf, her türlü terör ve şiddet uygulamalarına son verecek. Ancak İsrail ordusunun üç yıl için daha Ürdün Vadisinde kalmasına izin veriliyor. Filistin ise silahtan ve ordudan arındırılmış bir ülke olarak tasarlanıyor.

Karşılıklı Tanıma

Filistinliler, işgalci İsrail'in bir devlet olarak meşruiyetini kabul ediyor, İsrailliler de Filistin'in devletleşmesi ne onay veriyorlar. Filistinliler, İsrail'i İsraillilerin; İsrailliler de Filistin'i Filistinlilerin ulusal anavatanı olarak tanıyor.

Yerleşimciler

Yaklaşık 260 bin işgalci Siyonist'in yaşadığı 160 koloni tedricen boşaltılarak bu bölgeler altyapısıyla birlikte Filistinlilere bırakılacak.

Kudüs'ün Statüsü

Kudüs iki devlet tarafından paylaşılıyor. Kentin doğusundakiler de dahil olmak üzere tüm Yahudi mahalleleri, İsrail'in egemenliği altına giriyor ve Filistinliler de yeni sınırlarıyla Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyor. Aynı şekilde, Kudüs'ün Arapların yaşadığı bölümleri de Filistin devletine ait sayılıyor ve Filistin devletinin başkenti de yine Kudüs oluyor.

Mescid-i Aksa Haremi

Haremü'ş-Şerif, güvenliğinin uluslararası bir güç tarafından sağlanması ve her dinden kişilere açık olması kaydıyla Filistinlilerin egemenliğine veriliyor. Yahudilerin burada ibadet etmesi ya da arkeolojik kazı yapması yasaklanıyor. Ama ağlama duvarının da bulunduğu genişçe bir bölge İsrail egemenliğine bırakılıyor.

Mülteciler

Sayıları 4 milyona varan Filistinli mülteciler konusunda ise, metinde geri dönme ya da geri dönmeme hakkı ifadeleri yer almıyor. Anlaşma uyarınca İsrail, kendi inisiyatifiyle belirleyeceği sınırlı sayıda Filistinliyi kabul ediyor. Diğer mültecilerin de isterlerse Filistin'de ya da üçüncü bir ülkede yaşayabileceği belirtiliyor. İsrail'in mültecilere sembolik de olsa bir miktar tazminat ödemesi de öngörülüyor.

Tutuklular

1994 öncesi tutuklanan tüm Filistinli esirler koşulsuz salıverilecek. 1994 sonrası esir düşenler ise 18 aylık bir takvim içinde bırakılacaklar. Özel duruma tabi olanlar bunun dışında tutulacak.

Nihai Sınırlar

Cenevre Anlaşması, İsraillilerle Filistinliler arasında kalıcı barış sağlamak amacıyla hazırlanmış bir uzlaşma modeli. Buna göre, taraflar, öncelikle her tür hak talebinden vazgeçiyor. İsrail'le Filistin arasında bu anlaşma uyarınca nihai ve değiştirilemez bir sinir çiziliyor ve ister BM kararlarıyla olsun, ister başka anlaşmalarla olsun belirlenen önceki tüm sınırlar da geçerliliğini yitiriyor. Anlaşma, İsrail'in 30 ay içinde 1967 savaşı öncesindeki sınırlarına çekilmesini ve bire bir oranında toprak değiş-tokuşunu da öngörüyor.

Tepkiler

İki tarafın da önemli tavizler vermesini öngören "Cenevre Girişimi"ne Filistin tarafından şiddetli bir tepki var. Filistinli direniş grupları, imza atacak Filistin heyetini ihanetle suçladı. Filistin'in birçok kentinde Cenevre Girişimi aleyhinde on binlerin katıldığı eylemler yapıldı. Kudüs konusu ve mültecilerin dönüş hakkından vazgeçilmesi anlaşmaya muhalefet eden Filistinlileri ayaklandırdı. Hamas ve İslami Cihad, Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkını görmezlikten gelen planı aldatmaca ve ihanet olarak nitelendirdi. el-Fetih de yayınladığı bildiride Filistin davasına darbe vuracak bir taviz verilememesi ve Filistin halkının geleceğiyle oynamamaları hususunda belgeye imza atan Filistinlileri uyardı. Filistinli direniş grupları ve Ahmet Kuraya'nın reddettiği planı, Filistin lideri Yaser Arafat "zımnen" destekliyor. Güvenlikten Sorumlu Müsteşarı Cibril Racub, Arafat'ın isteği üzerine Cenevre'deki 200 kişilik Filistin heyetine başkanlık etti.

İsrail Başbakanı Şaron, "Cenevre Girişimi"ni dikkate almayacağını açıkladı. İsrail halkının üçte biri ise planı destekliyor. İsrail Başbakan Yardımcısı Ehud Olmert, plana katkıda bulunanlarla görüşmesinin Powell için hata olacağını söylemişti. 'Cenevre Girişimi'ni hazırlayan sivil inisiyatif, İsrail'deki gazetelere tam sayfa ilanlar vererek anlaşmayı kamuoyuna duyurdu. "Okuyun ve siz karar verin" başlıklı ilanlarda, 'Cenevre Girişimi' hakkında kısa bir bilgi veriliyor. İki yıl süren gizli görüşmelerin ardından kabul edilen 'Cenevre Girişimi'ne Şaron hükümetinin büyük tepki göstermesi üzerine, anlaşmanın ayrıntılarını İsrail halkına doğrudan anlatabilmek için bu kampanya başlatıldı. İsrail bayrağının renkleri olan mavi ve beyaz renklerde verilen ilanların yanı sıra, İsrail radyolarında da reklamlar yayınlanmak istendi ancak İsrail Yayın Denetim Kurulu'nun buna izin vermediği bildirildi.

Girişimi takdirle BM Genel Sekreteri Kofi Annan, "Ancak şurası muhakkak ki, sivil toplumun çabaları resmi gayretlerin yerini alamaz" dedi ve İsrail hükümetiyle Filistin yönetimini, "altına girdikleri yükümlülükleri bir an önce yerine getirmeye" davet etti. Ayrıca İsrail-Filistin çatışmasına askeri çözüm bulunamayacağını, "tek çözümün siyasi süreçte olduğunu" belirtti.

Amerikan Dışişleri Bakanı Colin Powell, gayri-resmi barış planı 'Cenevre Girişimi'nin mimarları Yasir Abdurabbih ve Yoshie Pilline ile görüşerek ABD'nin plana olan desteğini ortaya koydu. Powell, ilginç fikirleri olan kişileri dinlemek istediğini söyleyerek bunun İsrail'e ve yol haritasına verdikleri desteği azaltmayacağını ve Cenevre Girişimi'nin Yol Haritasıyla çelişmediğini açıkladı.

Afgan Öğrencilerden 'ATA'ya İsyan!

Afganistan'ın başkenti Kabil ve Mezar-ı Şerifte binlerce öğrenci yılbaşında onaylanması beklenen anayasa taslağını protesto etti. Kasım ayı başlarında açıklanan anayasa taslağı birçok etnik kökeni barındıran Afganistan'ı uluslaştırmayı hedefliyor. Peştun, Özbek, Tacik ve Hazaralardan oluşan Afgan toplumu tek dil, tek bayrak ve tek ırk olarak kurgulanıp modern Afgan ulusu yaratılmaya çalışılıyor. Anayasa taslağına göre ülkenin tek resmi dili Peştuca olacak ve milli marşta bu dilde yazılacak. Geniş yetkilerle donatılmış otoriter bir başkanlık sistemini öngören taslakta ayrıca sembolik olarak ülkenin başında bir Şah bulunacak. Kurgulanmış Afgan ulusu için anayasada bir de 'ULUSAL ATA' payesi icad edilmiş. Bu payeye eski Afgan Şahı Muhammed Zahir Şah uygun görülmüş. Yani anayasa taslağı kabul edilirse Muhammed Zahir Şah, Afganistan'ın hem Şahı hem de Atası olacak. İşte Kabil ve Mezar-i Şerifte günlerce süren eylemlerde binlerce öğrenci, hem uluslaşmaya hem de kurgulanmış bu ulusun lideri olarak kendilerine lanse edilen ATA'ya karşı çıkıyorlar.

Mevcut anayasa taslağını ırkçı ve inkarcı olarak niteleyen ve resmi dilin yalnızca Peştunca olmasına itiraz eden eylemciler bunun yerine Peştuca, Farsça ve Özbekçe'nin birlikte resmi dil olarak tanınması ve milli marşın da bu üç dilde birlikte yazılması talebinde bulundular. Ağırlıklı olarak Peştunların bulunduğu Afganistan'da işgalden sonra ilk kez 2004 yılında yapılacak olan seçimlerde Peştun asıllı Karzai'nin kazanma olasılığının yüksek olduğu belirtiliyor.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR